Esaretin Bedeli, Diktatörlüğün Hazin Sonu
Arap Baharı, 2010'ların başında Arap dünyasının çoğuna yayılan bir dizi hükümet karşıtı protesto, ayaklanma ve silahlı isyandır. Protestolar, Tunus'ta yolsuzluk ve ekonomik durgunluğa yanıt olarak başladı ve daha sonra Libya, Yemen, Mısır, Suriye ve Bahreyn olmak üzere beş ülkeye yayıldı.
Büyük isyanlar ve şiddet olayları yaşandı ve bunların sonucunda 2011'de Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali, Libya'da Muammer Kaddafi, Mısır'da Hüsnü Mübarek ve 2012'de Yemen'de Ali Abdullah Salih devrildi. Fas, Irak, Cezayir, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, Umman ve Sudan’da sürekli sokak gösterileri gerçekleşti. Cibuti, Moritanya, Filistin, Suudi Arabistan ve Batı Sahra’da ise küçük çapta protestolar meydana geldi.
Arap Bahar’ına verilen ilk tepkinin ardından güç mücadelesi devam etti. Liderler değişip rejimler sorumlu tutulurken, Arap dünyasında iktidar boşlukları ortaya çıktı. Sonunda bu durum, dini elitlerin iktidarı birleştirme çabaları ile birçok Müslüman çoğunluklu devlette demokrasiyi destekleyen artan bir hareket arasında çekişmeli bir mücadeleye yol açtı.
İlk devrimler ve protestoların dalgası, 2012'nin ortalarından itibaren azalmaya başladı. Çünkü birçok Arap Baharı gösterisi, hükümet yanlısı milisler, karşı göstericiler ve ordular tarafından şiddetle bastırıldı. Bu saldırılara bazı durumlarda protestocular da şiddetle karşılık verdi. Bu gösterileri, Suriye İç Savaşı, Mısır Krizi, Muhammed Mursi’nin seçilmesi ve görevden alınması, Libya Krizi ve Yemen İç Savaşı takip etti.
Suriye’nin 1946'da bağımsızlığını kazanmasının ardından, Orta Doğu'da birçok ülkede "tek sosyalist Arap ülkesi" kurulmasını destekleyen Baas Partisi, 1947'de Suriye'nin başkenti Şam'da kuruldu. 1950’lerde Suriye’deki Arap Sosyalist Partisi ile birleşen parti, "Arap Sosyalist Baas Partisi" adıyla siyasi varlığını sürdürdü. Arap Sosyalist Baas Partisi'nin 1963’te darbe sonucu ülkede yönetimi ele geçirmesinin ardından, genç yaşlardan itibaren partide faaliyet gösteren Beşşar Esed'in babası Hafız Esed, 1970'te parti içi darbeyle iktidara gelerek 1971'de ülkenin devlet başkanı oldu. Hafız Esed'in iktidara gelmesiyle ülkede baskıcı bir dönem başladı. Hama Katliamı, Arap Sosyalist Baas Partisi'nin kanlı bir iktidar olduğunu gözler önüne serdi. Binlerce insan, yıldırma politikalarıyla açık bir cezaevine döndürülen bu topraklarda, mazlumların Nemrutlardan hesap soracağı saati acılarla bekliyordu.
Hafız Esed'in kardeşi Rıfat Esed komutanlığındaki özel kuvvetler, 2 Şubat 1982'de ülkenin orta kesimindeki Hama ilinde Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın rejime karşı başlattığı ayaklanmayı bastırmak için şehri kuşattı. Dönemin rejim güçleri, önce havadan bombardıman yaptı; daha sonra topçu atışları ve toplu idamlarla 27 günde on binlerce kişiyi katletti. Suriye İnsan Hakları Ağı'nın raporuna göre, Hama il merkezinde 2-28 Şubat 1982'de yapılan katliamda en az 30 bin sivil hayatını kaybetti. Alıkonan en az 17 bin sivilden ise hâlâ haber alınamadı. Tedmur (Palmira) Hapishanesi'ne götürüldükleri düşünülen bu kişilerin, daha sonra katledildiği sanılıyor. SNHR’nin raporuna göre, rejim güçlerinin havadan ve karadan düzenlediği saldırılar, El-Asida, Es-Sehhane, El-Kilayniyye, Ez-Zenbak, El-Hayriyye ve El-Başuriyye gibi semtleri yoğun şekilde hedef aldı ve kent merkezinin yaklaşık üçte biri yerle bir oldu.
Beşşar Esed'in yönetiminin Arap Baharı gerçekleşene kadar istikrarlı olduğuna inanılıyordu. Arap dünyasının diğer bölgelerinde meydana gelen devrimler, Suriye muhalefetine ilham kaynağı oldu ve 2011'den itibaren Suriye İç Savaşı’na yol açtı. Genel olarak, Suriye Bölge Şubesi'nin bir kitle Baas Partisi gönüllüleri, isyancılara karşı savaşmak için birkaç milis kuvvet oluşturdu. Bunların en dikkate değer olanı Baas Tugaylarıydı. İç savaş sırasında 26 Şubat 2012'de yeni bir anayasa halk tarafından onaylandı ve Baas Partisi'nin "toplumun ve devletin önde gelen partisi" olduğunu belirten madde kaldırıldı. Anayasa 27 Şubat 2012'de yürürlüğe girdi.
Ortadoğu’nun Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopmasından sonra bir türlü istikrara kavuşmaması, bölge insanlarını yıldırmış ve yormuştur. Bağımsızlık hayaliyle 3. dünya ülkesi olan bölge milletleri, devrimler ve baskıcı diktatörlerin yönetiminde uzun yıllar süren esaretle, sömürü düzeni içinde insan onurundan uzak bir şekilde yaşam mücadelesi vermiştir. Filistin’de Gazze’de özgürlük mücadelesi veren Hamas, El Fetih ve İslami Cihad gibi örgütler, Suriye’deki Baas rejimi altında ezilen halka ilham kaynağı olmuş; özgürlük uğruna kıyama kalkan muhalif gruplar, Esed’e karşı halkı koordine etmiş ve yarım kalan mücadelelerinin sonunda rejim ordusunu püskürtmüştür. Suriye’nin özgür günlerin sabahında birlik ve bütünlük içinde demokratik bir toplum oluşturma yolunda uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkacağı, bu yolda fitne oyunlarına gelmeyeceği umulmaktadır.
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak uğrunda ölen varsa vatandır.”