SON DAKİKA

Dünya hali – V

Bütün Dünya’da çalışanların üçte biri yıl içinde işlerini değiştirmek istiyorlar. İşgücü piyasasında dönüşüm yaşanıyor. Bireyler; ülke, yaş veya görev fark etmeksizin kişisel ve profesyonel yaşamlarında kariyer yolculuğundan önce denge arıyorlar. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 2024 istihdam eğilimleri raporuna göre, bu yıl küresel işsizlik oranının artması bekleniyor. Geldiğimiz bu noktada; ilk kez; soğuk savaşın bitmesiyle ortaya çıkan VUCA (değişken, belirsiz, karmaşık ve bulanık)  kavramı, iş dünyasını tanımlamak için kullanılmaya başladı. 

İş dünyasındaki gelişmeler ile çalışanların ve işsizlerin yönelimleri ve iş gücü piyasasındaki dönüşümlerin eksenini “bireysel iyi olma haline duyulan ihtiyaç” olarak yorumlamak da mümkün. Ama; küresel güzellik sektörünün 2027 yılında dünyada 580 milyar doların üzerine çıkmasının beklendiği dikkate alınırsa, iyi olma hali ile güzel olma hali arasında ayrışma ve algının da açıklığa kavuşması gerektiği ortaya çıkmaktadır. 

En başından başlamak gerekirse; “bireyin iyi olma hali” nedir? Bireyin yaşam kalitesi ve yaşamından duyduğu memnuniyettir. Bu memnuniyet; yaşam ve çalışma alanları ile çevre koşullarının riskleri en aza güvenliği en yükseğe çıkaracak şekilde olduğunu bilmesi, eğitim, sağlık ve sosyal koşulların fırsat eşitliğine uygun ve adil dağıtılmış olduğuna inanması, düşünsel ve eylemsel özgürlüğünün yalnızca yasal nedenlerle kısıtlanacağı, ekonomik, sosyal, etik, ahlaki, mahalle baskısı veya herhangi bir sebeple kısıtlanmayacağından emin olması,  ayrımcılığa tabi tutulmayacağı, nefret söylemlerinin muhatabı olmadığına emin olmasıyla mümkün. Bu koşullardaki birey; bireysel iyi olma halini tamamlamıştır. Kendisiyle barışıktır. Kendisini kabullenmiştir. Kendisinden hoşnuttur. Kendisinin gelişip dönüşebildiğine dair inanca sahiptir. Yaşamsal amaçlar geliştirir. Kendisini yeterli ve yetenekli bulur. Özgür kararlar alıp, özgün davranışlar geliştirebilir. İyi ve sağlıklı ilişkileri vardır. Davranışları özerktir. Kendisini yönetebildiği gibi, etrafını da yönetebilme yetisine sahip olur. 

Bütün koşullar sağlansa da; nefret söyleminin muhatabı olan, ayrımcılığa ve ayrıştırmaya maruz kalan bireyin iyi olması mümkün değildir. Dini, dili, ırkı, etnik kimliği, fiziksel ve zihinsel engeli, cinsiyeti, cinsel veya siyasal yönelimleri üzerinden ayrımcılığa uğrayan, olumsuz ve saldırgan söz ve davranışlara maruz kalan, fırsat eşitliğini ortadan kaldıran ve bireyin sosyal, ekonomik, siyasi hayata katılımına engel olan önyargılarla çevrelenmiş, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilmiş birey iyi olma halinde değildir. 

Devlet, bireyin iyi olma halinden sorumlu mudur? Devlet; bireyin ruh ve beden bütünlüğünü, sosyal ve bilişsel sağlığını, manevi ve duygusal varlığını, etik ve kültürel dokusunu,  bireysel ve toplumsal yapısını, ekonomik koşullarını adalet ve eşitlik ilkeleriyle korumak zorundadır. Bunların devletin anayasadan kaynaklanan pozitif yükümlülükleridir. 

Toplumların ve bireylerin kırılgan, endişeli, anlaşılamaz, öngörülemeyen dönemleri olması kaçınılmazdır. Kaynağı, sosyal, ekonomik, politik, sağlık, iklim gibi olgulara dayanan, yaygın sonuçları olan krizler toplumların BANI diye tanımlanan kriz dönemlerine örnektir. Bu dönemlerde aslında; öngörebilme, kontrol edebilme, başa çıkabilme, ayırt edebilme gibi yeteneklerin yanılsamaya girebildiği, aslında o kadar güçlü olunmadığı, aslında o kadar kontrol sağlanamadığı, aslında o kadar öngörülemediği,  aslında o kadar da bilinmediği, bilinse de çıktılarının öngürülemeyebileceğinin bilinmesi gerekiyor. 

Krizler, liderliğin her zamankinden daha fazla önemli olduğu dönemlerdir. Devlet görevlerini ve yetkilerini, her türlü kriz dönemlerini de öngörerek tanımlamak ve çerçevesini oluşturmakla yükümlüdür. Devlet, gerek toplumun gerekse bireylerin bu dönemlerde yaşadığı belirsizlikler, yanılsamalar, kırılganlıklar ve öngörülemezlikleri hassas ve kırılgan gruplar başta olmak üzere toplumun tüm katmanlarında öngörülebilir ve güvenli kılmalıdır. 

Hali hazırda küresel bazda yaşanan ve gelecekte yaşanması kaçınılmaz olan bütün krizlerin yönetilebilmesine duyulan ihtiyaç, bireyin iyi olma hali eksenli küresel etkinliklere ev sahibi olmamızı gerekli kılıyor.