Doktorlarımızı Koruyalım
İnsan haklarının en başında yaşam hakkı, bedensel, ruhsal, duygusal ve düşünsel bütünlüğün korunması devletin asli görevlerinin başında yer almaktadır.
Bir kişinin beden veya ruh sağlığına, fiziksel veya ahlaki bütünlüğüne, kültürel veya sembolik değerlerine, duygu, düşünce ve inanç veya mal varlığına yönelik her türlü eylemi yani her türlü güç ve baskıyı, söz ve yaklaşımı, tutum ve hareketleri şiddet olarak tanımlamak mümkündür. Şiddet uygulayan öfke veya düşmanlığını yıkıcı ve kırıcı bir şekilde, yoğun olarak ve saldırgan tutum ile karşısındaki kişiye yöneltmektedir. Saldırganlık ve öfke fiziksel veya sözel olarak ortaya çıkmakta, sonuçları itibarıyla mağduriyet doğurmaktadır. Bu mağduriyet en yüksek seviyede yaşam kaybı ile sonuçlanmaktadır. Yine bedensel ve ruhsal bütünlüğü zarara uğratan, organ veya iş gücü kaybı oluşturan sonuçlar doğurabildiği gibi, ruhsal veya düşünsel bütünlüğü zarara uğratması da söz konusu olmaktadır.
Sağlık personelinin maruz kaldığı şiddetin uygulayanları bakımından üçe ayrıldığını söylemek mümkündür. Birincisi doğrudan mesleğini yaptığı sırada ve salt mesleği nedeniyle hasta ve hasta yakınlarının uyguladığı fiziksel, duygusal ve düşünsel şiddettir. İkincisi ise, yine mesleğini yaptığı sırada ve salt mesleği nedeniyle maruz kaldığı uzun çalışma saatleri ve nöbetlerden ve kariyerini belirsizlikler üzerine inşa etmekten yani mobingden kaynaklanan bedensel, düşünsel, ruhsal, fiziksel ve sosyal şiddettir. Üçüncüsü ise yoğun mesai, yaptığı iş ve harcadığı mesai ile uyumlu olmayan ücretler nedeniyle maruz kaldığı ekonomik şiddettir.
Şiddet kendi iç dinamikleri içinde bir döngüye bağlıdır. Sosyolojik, psikolojik, ekonomik, düşünsel ve ruhsal altyapıya sahip bireyin diğer bireyle arasında geliştirdiği gerilim ile başlayan bu döngü, duygusal ve düşünsel şiddetin ortaya çıkması ile ikinci aşamaya, fiziksel şiddet ile tepe noktaya ulaşır. Hemen akabinde mağduru suçlayarak kendini aklama, akabinde pişmanlık ile düşüşe geçer. Ama bu pişmanlık timsah gözyaşlarından öteye gidemez. Çünkü şiddet pişmanlıktan sonra yine gerilim ile başlayan, şiddetin uygulanması ile devam eden, çeşitli bahaneler ve pişmanlıktan oluşan tekrar eden döngü devam eder. Şiddet uygulayanın, uyguladığı şiddet sonrasında söz ve eyleminin ağırlığınca cezalandırılmamasından kaynaklı olarak artan cesaretiyle her seferinde daha yoğun, daha yıkıcı ve kırıcı hale gelir.
Sağlık kurumları ile kuruluşlarında görev yapan personelinin kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından korunması hedeflenerek, sağlık kurumları ile kuruluşlarında görev yapan personelin vücut bütünlüğü, kişilik hakları ve görevlerini gereği gibi yapabilmelerini sağlamak için görevleri sebebiyle işlenen suçlardan dolayı cezaların artırılması ve bu suçlardan dolayı verilen cezaların ertelenmesinin önüne geçilmesi amacıyla yasal düzenlemeler mevcuttur. Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu katalog suçlar kapsamındadır. Yani doktoru kasten yaralayan doğrudan tutuklanabilmektedir.
Doktorun, hemşirenin, hasta bakıcının mesleklerini icra ettikleri sırada hasta veya hasta yakınlarından kaynaklanan şiddeti, fiziksel şiddet, yaralama, psikolojik şiddet, tehdit, hakaret, sövme bağırma ve aşağılama olarak örnekleyebiliriz. İnsan hayatına birebir dokunan bu mesleğin her bir mensubunun yaptığı iş kutsaldır. Doktorluk mesleğini seçen ve bu kutsal görevi yerine getiren doktorlarımızın gösterdiği olağanüstü ve insanüstü fedakârlıklarının farkına pandemi döneminde varılmış ise de, mesleklerine ilk adım attıkları ilk hastane stajlarıyla başlayan ve hayatları boyunca süren bu yaklaşımlarını takdir etmek ve hak ettikleri saygı ve hürmeti göstermek hepimizin görevi olmalıdır.
Hekimlerimizi sadece kasten yaralamalardan değil kasten karalamalardan da korumak hepimizin görevidir.