Bu heykeller konuşuyor
İş Sanat'ın Kibele Sanat Galerisinde açılan Saim Bugay'ın "Heykelin Sözü" adlı sergisi ile 2008 yılında yitirdiğimiz usta heykeltraşı bir kez daha hatırlıyoruz.
Sergide sanatseverler, heykellerinin yanı sıra ahşap, metal, döküm, tel gibi materyallerden tasarlanan kuklalar, maskeler, el aletleri, oyuncak, biblo gibi farklı türde eserlerini görme imkânı bulabilir.
Yeni bir dil
Heykeltraş Saim Bugay kullandığı malzemeler ve yöntemlerin çeşitliliği ile yeni bir dili oluşturabilmenin arayışı içindeydi. Bir heykeli anlamak ve anlatmak için biçimden başka bir şeye gereksinim olmaması gerektiğini savunan Saim Bugay, heykellerine isim bile vermemiş, heykellerin altına koyulan metinleri, yapılacak olan açıklamaları heykelin başarısızlığı olarak görmüştür. Bugay için heykelin sözü neyse, anlatılan da bundan ibaret kalmalıydı. Sanatçı bu düşüncesini “Öyle bir heykel yapacaksın ki onu ben anlayacağım, altına yazmayacaksın sözleri ile ifade etmiş.
Oyuna davet
Heykelin çok daha fazla şey ifade edebilmesini, dilinin zenginleşmesini isteyen sanatçı, bu yüzden de takıdan kuklaya, sinemadan tiyatroya ve gölge oyununa kadar farklı alanlara yönlendirmiştir. Saim Bugay hiçbir klişeye bağlı kalmadan, kuralları sadece kendisi koyarak yapan sanatçı, sanatseverleri de o kuralları sezip oyuna katılmaya davet ederdi. Sanatsever ise oyuna ortak olmadan, heykellerin sözünü duymayacaktı.
Heykeltraşın kimliği
Sergiyi düzenleyen Emre Zeytinoğlu Saim Bugay’ın sanatını şu sözlerle anlatıyor: Gerçekten zor iştir; heykeltraş bir yandan kendi kimliğini savunmakta ve malzemeye hükmetmeye çalışmakta, diğer taraftan da malzemenin öyküsü ona karşı baskın bir kimlik dayatmaktadır. Yani o, malzemeyi biçimlendirirken, malzeme de onu biçimlendirmektedir; neredeyse vahşi bir mücadele... Yine de Saim Bugay, gücü elinde tutmaktan ve zanaata karşı verdiği o mücadeleden üstünlükle ayrılmaktan hiç vazgeçmek niyetinde değildir; asıl yaratıcı ve öyküyü sonuca ulaştırıcı o olmalıdır. Sanatçı kavramını öyle tanımlamaktadır çünkü...”
Tükenmeyen ve hesapsızca yükselen bir hareket tutkusu
Saim Bugay’ın heykellerden masklardan ve tasarladığı birçok farklı objeden oluşan sergi hem zamansız hem de iç içe geçen bir düzeniyle sanatçının karakterine çok uygun düşüyor. Saim Bugay “Heykeli yapıyoruz; neredeyse hep aynı pozlarda. Mızrağı kaldırmış, duran bir figür, neden mızrağı fırlatmıyor ya da ne zaman fırlatacak? Bu soruları sormak gerekiyor” sözleriyle izleyiciyi heykelle olan ilişkisinde soru sormaya zorladığını görmek mümkün.
Bu sergiye emeği geçen herkesi kutluyorum. “Heykelin Sözü” sergisi hem Saim Bugay adını günümüzde yaşatıyor hem de ona karşı bir saygı duruşu ifade ediyor. Her heykel bir şeyler fısıldarken sanatçının ruhunun da orada olduğunu hissediyorsunuz. İstanbul Levent’teki İş Kulelerinde bulunan Kibele Sanat Galerisi’nin ev sahipliği yaptığı “Heykelin Sözü” sergisini, 19 Mart’a kadar gezebilirsiniz. Hem çağdaş Türk Sanatına tanıklık etmek hem de heykeltraş Saim Bugay’ı anmak için çok güzel bir fırsat. Bitmeden gezmenizi tavsiye ederim.
Cumhuriyet Kızları
Bir de Art Projeckt’in ev sahipliğini yaptığı Gamze Taşdelen’in “Cumhuriyet Kızları” sergisi de gözünüzden kaçmasın derim. Kadınların kamusal bir görünrlük kazanma ve kendi benliklerini arayış süreçlerini ele alan sergi 100’üncü yaşını kutlayacak olan Cumhuriyet tarihinde kadın imgesinin neden ve nasıl başat bir rol oynadığını da sorguluyor.