SON DAKİKA
Kızılay masthead

6,2 depremi İstanbullulara ne anlatmak istiyor?

Depremler de tıpkı insanlar gibi konuşurlar. Dönemsel olarak bize bazı mesajlar vermek isterler. Ancak siz tüm duyu organlarınızla ve beyninizle kendinizi kapatmışsanız hiçbir şey duyamazsınız, göremezsiniz ve tüm bu anomalileri yorumlayamazsınız.

Bakınız kıymetli okurlarım, ülkemizde uzun zamandır basın tarafından yürütülen, iki yüzlülüğü deşifre etmek istiyorum bugün.

Sadece deprem olduğunda ve artçılar devam ettiğinde, günde belki de 5-6 kez aranan, acil canlı yayına alınan hatta sokakta yürürken bile canlı yayına telefonla bağlanan hocalarımızın aslında her birinin mühendis olduğunu ve pek çok çözüm üretebileceklerini görmezden geliyoruz.

Deprem, ülkemizde halen çözüme kavuşmamış en hayati meselelerden biri olmasına rağmen basın ve bu riske 7 gün 24 saat maruz kalan insanlarımızın depreme olan bakış açılarının maalesef çok yanlış oluğunu üzülerek söylemek zorundayım.

Basın işin sadece magazin ve reyting kısmında iken sokakta yaşam mücadelesini sürdürmek zorunda olan, evi riskli ve dar gelirli vatandaşlarımız sadece depremin oluş zamanına odaklanarak sanki depremin saatini dakikasını bilirse dışarıda bekleyip sonrasında deprem bitince evine dönüp hayatına kaldığı yerden devam edecekmiş gibi düşünüyor. Oysa beklediği deprem olduğunda evi ya çok ağır hasar alacak ya da yıkılacak kısacası deprem bittiğinde artık gidecek bir evi de kalmayacak.

Depremin oluş zamanını gün, saat ve dakika olarak dünyada ki hiçbir teknoloji ve bilim insanı söyleyemiyor. Ancak sadece depremin olma ihtimalini ve zaman aralığını verebiliyoruz. Deprem olmadan önce, eğer performans analizi yapılmışa o binanın yıkılıp yıkılmayacağını hatta hangi kolonlardan ve nasıl yıkılacağını bile söyleyebiliyoruz.

Türkiye’de deprem konusunda eğitim almış tüm hocalar ve mühendisler İstanbul için yıkıcı deprem olabilme riski konusunda hem fikir aslında.

Burada tek yapılması gereken, herkesin oturduğu binanın deprem riskinin büyük bir ciddiyetle irdelemesi gerekiyor. Eğer oturduğunuz bina için hiçbir şey yapamıyorsanız 2000 yılı sonrasında yapılmış daha sağlam bir binaya kiraya çıkabilirsiniz. 

Basının peşinde olduğu tek şey ise bugün deprem olacak mı?

İnsanlar maalesef yanlış yönlendiriliyor. Binalar için yapılması gerekenler konusu basın açısından reyting getiren bir malzeme değil maalesef. Oysa güçlendirme hayati bir konu ve daha fazla konuşulmalı bence.

Devlet ise bu meselenin maddi kaynak gerektirdiğinin gayet farkında olduğu için maalesef göstermelik çözüm önerileri sunuyor. Kısaca gel sana uzun vadeli kredi vereyim evini güçlendir ya da kentsel dönüşüme sokarak yenile diyor. Fakat evi kötü olup bu şekilde dönüşümü bekleyen insanların bu kredileri ne çekmeye, nede geri ödemeye maddi durumları yeterli değil.

O zaman insanın aklına bazı sorular geliyor mesela, 1999 yılından beri toplanan deprem vergileri halen toplanmaya devam ediliyor peki şu ana kadar toplanan yaklaşık 50 milyar dolar ile TOKİ kâr amacı gütmeden devlete ait olan alanlarda, zemini iyi olan Arnavutköy gibi ilçelerde konut yapmaya başlasaydı toplanan 50 milyar dolar ile kaç bin konut yapabilirdi?

Hesapladım, devlet TOKİ aracılığı ile 190 bin konut yapabilirmiş. Dar gelirli vatandaşlarımız bu konutlarda kira öder gibi borçlanıp evlerinde oturabilirlerdi ya da İsveç’te olduğu gibi sosyal konutlar adı altında, ölene kadar kirada oturabilirlerdi. 

Gerçekten kötü olan güçlendirme ile kurtulamayacak binalar ise yıkılarak insanlarımızın ölme riski ortadan kaldırılabilirdi.

Fakat biz hala İstanbul’da aynı şeyleri yaparak (aslında pek de bir şey yapmayarak) topu dar gelirli vatandaşlarımıza atarak, deprem konusunda mucize çözümler bekliyoruz.

Gelelim 6,2 magnitüdünde 23 Nisan’da meydana gelen depremin bize aslında ne söylemek istediğine…

İTÜ’nün bu deprem için hazırladığı ön değerlendirme raporundan alıntı yaparak yazımı bitirmek istiyorum.  

Meydana gelen deprem, 1766 fayı üzerinde kırılma ihtimali olan ve 7,4 magnitüdünde deprem üretebilecek fayın enerjisinin sadece %8’lik kısmını azaltmıştır. 

Büyük bir depremin İstanbul’u yıkma ihtimali halen devam ediyor. 

Yani “ben size zarar vermek için geliyorum, artık acil önlem alın” demek istiyor…