5G'de tartışılan teknoloji değil
Hayatımızın neredeyse her aşamasında interneti kullanıyoruz. Sabah alarmdan bankacılık işlemlerine, haber okumaktan sağlık randevusuna kadar dijital ağların içindeyiz. İnternet sadece hayatımıza girmedi; bizimle birlikte gelişmeye, dönüşmeye devam ediyor.
Bu dönüşümün en somut örneklerinden biri 4G oldu. Mobil internet hızlandı; görüntülü konuşmalar sıradanlaştı, uzaktan eğitim ve çalışma mümkün hâle geldi. Kısacası 4G, hayatı kolaylaştıran ve toplumun büyük ölçüde benimsediği bir teknolojiye dönüştü.
Bugün ise benzer bir geçiş 5G için yaşanıyor. Ancak bu kez tartışma yalnızca hız ve teknoloji üzerinden ilerlemiyor. Sokakta ve sosyal medyada yükselen itirazlar, meselenin teknoloji değil, zorunluluk algısı etrafında şekillendiğini gösteriyor.
5G, küresel ölçekte aynı hızla kabul görmedi. İngiltere, Çin menşeli Huawei ekipmanlarını ulusal güvenlik gerekçesiyle yasakladı. İsveç, Huawei ve ZTE’yi altyapıdan tamamen dışladı. Yeni Zelanda ve Avustralya da benzer güvenlik önlemleri aldı. İtalya, Belçika ve İrlanda’da ise bazı şehirlerde uygulamalar halk tepkisiyle ertelendi.
Türkiye’de 5G süreci pilot uygulamalarla ilerliyor
Resmî açıklamalara göre geçişin Nisan 2026’da başlaması planlanıyor. Bugün itibarıyla 5G kullanımı zorunlu değil. Ancak tartışmalar, mevcut uygulamalardan çok geleceğe dair algılar ve endişeler etrafında yoğunlaşıyor.
Rahatsızlığın kaynağı teknoloji değil; sürecin nasıl anlatıldığı ve nasıl yönetildiği. Bilgilendirme eksikliği ve toplumsal katılımın sınırlı olması, güvensizliği artırıyor. İnsanlar gelişmeye karşı değil; yalnızca bu sürecin dışında bırakılmak istemiyor.
Bilimsel olarak 5G’nin insan sağlığına zarar verdiğini kanıtlayan kabul görmüş bir veri yok. Buna rağmen itirazlar sürüyorsa, bunun nedeni dijital güvenlik ve mahremiyet kaygıları. Daha fazla veri, daha fazla denetim ihtiyacını da beraberinde getiriyor.
5G’ye yönelik kaygıların önemli bir kısmı sağlık değil, güvenlik temelli. Daha fazla cihazın aynı anda ağa bağlanması; veri mahremiyeti, siber saldırı riski ve dijital altyapıların dış müdahalelere açık hâle gelmesi endişesini doğuruyor. Akıllı şehirler, kameralar ve bağlı sistemler geliştikçe ‘Ne kadar izleniyoruz?’ sorusu da daha yüksek sesle soruluyor.
5G; hız, verimlilik ve teknolojik rekabet açısından önemli fırsatlar sunuyor. Ancak şeffaflık ve toplumsal rıza olmadan yürütülen her dönüşüm, ilerleme olmaktan uzaklaşıyor. Teknoloji hızla kurulabilir; fakat güven, ancak katılımla inşa edilir.