Dolar $
32.51
%0.09 0.03
Euro €
34.84
%0.31 0.11
Sterlin £
40.97
%0.47 0.19
Çeyrek Altın
3936.57
%-1.23 -48.24
SON DAKİKA
Turizm Pazar 27 Ağustos 2023 12:38

NUBYALILAR, SUDAN

Afrika'da yaşayan ve kıtanın hatta dünyanın en eski halklarından biri olan Sudan kökenli bir kabile Nubya. Burada yaşayanların konuştukları dil Kuzey -Doğu Sudan dillerinden biri kabul edilen Nubyaca

Nubyalılar, Sudan

Deniz  DİKMEN

Seyahatlerimizin en ilginç tarafı güzel doğa ve tarihi mekanların yanı sıra yerel insanlarla karşılaşmak, tanışmak. Onların hayat mücadelesini, hayata bakış açılarını görmek. Bu karşılaşmalarda her zaman çok öğrenilecek şeyler var.

Farklı kültürlerdeki insanların doğa ile ilişkisi, sosyal hayatı, davranış biçimleri, yüz hatları ve mimikleri de her zaman ilgimi çekmiştir. Yaşadığımız ortama göre empati yapmaya ve onların yaşadığı hayatı anlamaya onların da bize nasıl baktığını ve nasıl gördüğünü hayal etmeye çalışırım.

sudan-2

Hangi konularda o insanlarla benzeştiğimizi hangi konularda ayrıştığımızı tahlil etmeye çalışırım.

Bu nedenle değişik kültürlerden insanlar bana hep çok enteresan gelir özellikle eğer  “ilkel” dediğimiz ama aslında hiç de ilkel olmayan kültürlerden geliyorlarsa. Özellikle doğa ile büyük bir armoni içinde yaşayan insan topluluklarını çok severim.

Bu yazımda sizi çok uzaklara, Afrika ‘da yaşayan ve kıtanın hatta dünyanın en eski halklarından biri olan Sudan kökenli bir kabile ile tanıştıracağım, Nubya'lılarla.

Nubya'lılar Nil ve Sahara bölgesinde Kuzey Sudan ‘da yaşayan etnik yerel bir halk ve köken olarak Afrika’nın merkezindeki Nil bölgesinden geldikleri düşünülüyor.

Günümüzde bu halk Kuzey Sudan ve Güney Mısır’da yaşıyor ancak her anlamda Mısırlılardan tamamen ayrışıyorlar. Konuştukları dil Kuzey -Doğu Sudan dillerinden biri kabul edilen Nubya'ca.

Bölgedeki yapılan arkeolojik çalışmalara göre Nubya'lı halkın tarihçesi Paleotik dönemlere, yani 300 bin yıl geçmişe kadar gidiyor ve neolitik dönemden itibaren en az milattan önce 7000 yıllara doğru kendi medeniyetlerine ait bulgular var. Okçuluk konusundaki becerileri ile ünlenmişler ve bir teoriye göre ‘Nubya’ kelimesi çok antik bir Mısır kelimesinden türediği ve  “Oklar diyarı” anlamına geldiği söylenir.

sudan-5

Bir diğer teoriye göre ise bu halkın ismi ‘nob’ kelimesinden gelmektedir.’Nob ‘ köle anlamına gelir ve muhtemelen çevredeki başka topluluklar tarafından Nubya'lılar bir nevi köle olarak ta çalıştırılıyordu.

Orta çağ döneminde bu halk Hristiyanlığı kabul ediyor ve bölgede Nobatia, Makuria ve Alodia adında 3 ayrı krallık kuruyor. İlerleyen zamanda ise Nubyalılar İslam dinini kabul ediyorlar ancak her ne kadar İslam dinine mensup olsalar da inançları aslında İslam’ın ve eski Mısır inancın ve kendi folklorik inançların bir karışımı.

sudan-1

Nubyalılar aynı zamanda bedenlerine dövme yapan dünyanın en eski kabilesi zira dövme bedenlerinde 4000 yıldır var.

Vücutlarını bir yandan dövmeler bir yandan boyalarla süslüyorlar ancak modern genç nesillerde bu gelenekler yavaş yavaş kayboluyor.

Biz ise seyahatimizde Güney Mısır Kuzey Sudan sınırında bu halk ile karşılaşıyoruz. Sınır bölgesinde bu insanlar kendi köylerinde, Mısırlılardan ve diğer etnik gruplardan uzak Nil kenarında yaşıyorlar.

Nubyalılarla ilk karşılaşmamız Philae Adası’na giderken oluyor çünkü teknemizi Nubyalı dümenciler sürüyor. Mısırlılardan fizik olarak ta nosyon olarak ta çok farklılar.

Mısırlılara göre daha narin bir yapıya ve ince çizgilere sahipler. Oldukça esmerler ve çok güler yüzlüler,  misafirperverler ve derin farklı bir kültüre sahipler.

Nubya krallıkları Afrika’nın en eski krallıklarından biri sayılıyor. Kuzey Sudan bölgesinde arkeolojik alanlarda  eski Nubya krallarına ait piramitler, saraylar, tapınaklar ve antik kentlere denk gelmek mümkün. Halkın kendi kültürüne ait şiirleri, müzikleri ve edebiyatı var.

sudan-6

1960 lı yıllarda Aswan Barajın açılması ile birlikte bu halk kısmen Kuzey Sudan’dan Güney Mısır’a doğru göç ediyor zira buradaki oluşan ekonomiden yararlanmaya çalışıyorlar.

Nubyalılar bize çok yumuşak,munis ve son derece sıcakkanlı davranıyor. Mısırlıların o hırçınlığı Nubyalılar da hiç yok.

Teknede bize müzik çalıyorlar, kendi ördükleri rengarenk şapkaları veya hazırladıkları kolyeleri ve bileklikleri satmaya çalışıyorlar ama hiç ısrarcı değiller.

Teknemizde bu güzel insanlarla birlikte olmak çok hoş. Akşamüstü ise bizi Nil kıyısındaki Nubya köyüne davet ediyorlar ve biz de daveti kabul ediyoruz.

Bembeyaz yerel yelkenlimizin brandasının altında oturuyoruz ve Nubyalı arkadaşlarımız sessizce ama heyecanla bizi Nil Nehirin batı kıyısında ve çölün kenarında bulunan köylerine götürüyorlar. Her yer sessiz sakin. Sazların arasından geçiyoruz ve buradaki yerli kuşları gözlemliyebiliyoruz. Manzara o kadar güzel ki. Sanki sazların arasından başka bir dünyaya geçiş yapıyoruz gibi hissediyorum.

Karşıda çölün sarı dalga dalga kumları, yanı başımızda nehir suların ve sazlıkların yeşili ve yelkenin beyazı harika bir tablo oluşturuyor. Uzunca bir süre sessizce nehirin üstünde gittikten sonra köyün uzaktan rengarenk evleri görünüyor. Minicik bir limanda tekneden inip köye giriyoruz. Başlarında yük taşıyan siyah elbiseli Nubyalı kadınlar bizi karşılıyor ve bizi köyün ilk evin avlusunda misafir etmek istiyorlar. Burası aslında köye gelen misafirleri ilk ağırladıkları ve köylerinin kültürlerini tanıttıkları bir merkez. Bize meyve suları ve yerel kahve ikram ediyorlar. Avlunun ortasından havuz gibi bir çukurun içinden  garip sesler geliyor.Gidip baktığımda ise bu çukurun içinde büyükçe canlı bir timsahın bulunduğunu fark ediyorum. Hayvanın bulunduğu yerin üstüne bir kafes kapatmışlar ve gelene gidene bu hayvanı gösteriyorlar. Timsah onlar için nehiri paylaştıkları değerli bir hayvan. Kuzeye doğru sırf timsah tanrısına adanmış tapınaklar var. Timsah bu yörede gücü, korumayı ve bereketi simgeler.

sudan-3

Misafirhaneden çıkıp köyde yürüyüş yapmaya başlıyoruz. Nubyalıların evlerin mimarisinde ev genelde yüksek bir duvarla çevrili bir avluya sahip. Evlerin kapıları olabildiğince Nil’e doğru bakıp renkli motiflerle dekore edilmiş oluyor.  Evler parlak renklerde boyanmış ve geometrik desenler, palmiye ağaçları veya değişik semboller ve nazarlıklar ile süslü.

Evin bir tanesinde hem bahçe girişinde hem de evin kapısının üstünde kurutulmuş birer timsah var. Belli ki haneye bereket getirmesi ve koruması için buraya yerleştirilmişler.

Ayrıca Nubya tonozu diye bir yapı biçimi var. Bu tonoz tipi üstü kubbeli ve yüzeyi kavisli oluyor. Muhtemelen bu tonozlar güneşten çok iyi koruma sağlıyor.

İnsanlar küçük evlerinin arasına minik minik tek katlı dükkanlar yapmışlar ve buralarda bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Sokaktaki Nubyalı erkekler genelde beyaz pamuklu veya ketenimsi uzun bir elbise giyip başlarında beyaz pamuklu sarıklarla dolaşıyorlar. Kadınlar ise renkli kıyafetlerin üstüne uzun siyah elbiseler giyiyorlar. Köyde yürüdüğümüz yol Nil nehirine parallel giden toprak bir yol. İlerde bir kaç Nubyalı genç rengarenk süslenmiş develeri ile çölden gelip köyün diğer ucundan köye giriş yapıyorlar.

Evlerin arasındaki yürüyüş yolu dar olduğu için ve develer de çok hareketli ve biraz da agresif olduğu için yürümek biraz zor oluyor ama sorun olmadan develerin arasından geçişimizi sağlıyoruz.

Bir yandan biz dükkanları gezerken, çevreyi izlerken ve küçük alış verişler yaparken güneş arkamızdan Nil’in üstünde yavaş yavaş batıyor.Burası apayrı bir dünya sanki.İnsanlar güler yüzlüler ve güldüklerinde esmer tenlerine bir kontrast olarak bembeyaz dişleri görünüyor.

sudan-4

Nubya bölgesi üst ve alt Nubya olarak ikiye ayrılıyor ve alt Nubya coğrafi olarak da bir geçiş yolu gibi olduğundan Afrikanin koridoru olarak tanımlanmış. Burası oldukça fazla kültürün geçtiği bir coğrafya. Asırlar içinde bu bölgeden Nubyalılar, Mısırlılar, Yunanlılar, Asurlular, Romalılar ve Araplar geçmiş ve izlerini bırakmış ancak Mısırlı krallar her zaman bu bölgelerde hep baskın olmuş.Nubya bu koridor sayesinde altın, fildişi, abanoz ve tütsü ticaretin yapıldığı ve Akdeniz’e taşındığı bir güzergah olmuş.

Nil boyunca yerleşmiş olan Nubyalı çiftçiler ise  her daim burada tahıl, hurma, kavun, bezelye ve mercimek gibi ürünler yetiştirmişler.

Güneş batınca küçük limanımıza geri dönüyoruz ve yelkenimize binip sempatik dümencimizle Nubyalıların köyünden ayrılıyoruz. Köyden uzaklaşırken arkada gecenin laciverti, çölün kum rengi ve rengarenk Nubya evleri ve ışıkları görünüyor. Bu da farklı güzel bir ambiyans.

Çok mutluyum çünkü dünya değişmeden ve bu kültürler bozulmadan bu halkı tanıma ve ziyaret etme fırsatı bulduk ve birlikte harika güzel bir gün yaşadık.

Eğer yolunuz bu çöllere düşerse mutlaka Nubyalıları da tanımanızı tavsiye ederim.

Kültürlerin farklı olması bizi başka insanları tanımakta ürkütmesin, daima gönlümüz ve ruhumuz açık olsun. Özellikle yaşananlar oturunca ve üstüne zaman geçince insan ne kadar ayrıcalıklı ve özel anlar yaşadığını daha da iyi anlıyor.

ABONE OL