SON DAKİKA

Yeni süreç, yeni Suriye ve federasyon tartışmaları

Faruk Aktaş 27 Oca 2025

KDP lideri Mesut Barzani'nin Erbil'de PKK'nın Suriye kolu YPG'nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adlı terör oluşumunun başındaki Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi ile görüşmesi, gerek Türkiye'de devam eden PKK'nın silahsızlandırıp lağvedilmesi ile ilgili süreç gerekse de Suriye'nin geleceği ile ilgisi ve hatta ötesinde bazı muhtemelen gelişmelere etkileri nedeniyle oldukça önemli olmasına karşın kanımca Türkiye'de yeterince tartışılmadı.

Konuyla ilgili çok az sayıda kişi çeşitli değerlendirmelerde bulundu.

Ancak dikkatimi çeken konu, bu az sayıdaki değerlendirmelerin de hemen hepsinin, bu görüşmenin Türkiye’nin bilgisi hatta onayıyla gerçekleştiği iddiası üzerine kurulması.

Herhangi bir bilgi içermeyen bu değerlendirmelerin tümü, “Barzani ve Erbil’in Türkiye ile yakın ilişkileri”ne dayandırılmaya çalışıldı. 

Bu konuda benim de elimde herhangi bir bilgi yok ancak gerek söz konusu görüşmenin mahiyeti ve sonrasında buna dair yapılan açıklamalar gerekse de Ankara’nın kimi yaklaşımlarından yaptığım çıkarımlar bunun tersi olduğu yönünde. 

Şöyle ki…

Birincisi, görüşmenin üzerinden 10 günü aşkın süre geçmiş olmasına karşın Ankara’nın bu konuya dair herhangi bir resmi bir açıklama yapmaması en önemli etken.

Şayet söz konusu görüşme Türkiye’nin bilgisi ve onayı dâhilinde gerçekleşmiş olsaydı Ankara’dan buna dair bir açıklama gelirdi diye düşünüyorum.

İkincisi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın dün Irak’a yaptığı ziyarette, programına Erbil’i dâhil etmemesini, Ankara’nın söz konusu görüşmeye dair sert bir tepkisi olarak görüyorum.

Üçüncüsü ve en önemlisi son MGK toplantısı sonrası yapılan açıklamada Suriye’nin geleceğiyle ilgili olarak “devletin egemenliği, üniter yapısı, toprak bütünlüğü ve siyasi birliği”ne yönelik güçlü vurguların da bu görüşmeye bir yanıt niteliğinde olduğunu düşünüyorum.

Zira Barzani-Abdi görüşmesinin iki ana temel konusu vardı.

Birincisi “Kürtlerin birliği” dedikleri PYD ile ENKS’nin ortak hareket etmelerinin sağlanması, ikincisi ise bu iki örgütün ortak hareket ederek yeni Suriye yönetimine “federasyon”u dayatmaları.

Görüşme sonrası gerek Erbil’den gerekse de PYD tarafından yapılan tüm açıklamalarda Barzani ve Abdi’nin bu iki ana konu üzerinde anlaştığı duyuruldu. 

Oysa Türkiye, Suriye’nin geleceğiyle ilgili tutumunu ve “kırmızı çizgileri”ni başından beri belli dile getire geldi ve bunu son MGK toplantısı sonrası yayınlanan bildiride çok net bir şekilde yeniden vurgulamış oldu. 

Dolayısıyla tüm bu veriler ışığında okunması halinde söz konusu görüşmenin Türkiye’nin bilgisi ve onayı dâhilinde gerçekleştiğini söylemenin büyük bir yanılgı olduğunu söylemek mümkün.

Lağvedilecek PKK’nın yerine KDP-SDG birlikteliğini koyma çabası

Aksine bu veriler diğer birçok veriyle birlikte değerlendirildiğinde, Barzani-Abdi bu görüşmesinin Türkiye’nin Suriye yaklaşımlarına ve hatta devam eden yeni sürece karşı bir hamle olduğunu gösteriyor.

Şimdi bu hamlenin ne olduğunu ve neler içeriyor olabileceğini masaya yatırmakta fayda var.

Öncelikle bu hamlenin en önemli ayaklarından birinin yukarıda belirttiğim üzere Türkiye’deki yeni sürece karşı bir hamle olduğu kanaatindeyim.

Eski “barış ve çözüm süreçlerinin” ABD ve diğer batılı güçlerce nasıl ve neden boşa çıkartıldığı anımsanacak olursa aynı güçlerin yeniden devrede olduğuna dair sayısız gösterge var.

Ancak kanımca aynı güçler, Türkiye’nin geçmiş deneyimlerinden de dersler çıkararak bu kez süreci başarıya ulaştırma şansının güçlü olduğunu gördüler. 

O nedenle PKK bitse bile onun temsil ettiği “Türkiye’nin bölünmesine yönelik tehdidi ve misyonu” farklı şekilde sürdürmenin arayışına yöneldiler.

Bu amaçla “Kürtlerin birliği” üzerinden öncelikli ayağı PYD-ENKS’nin ortak hareket etmesi olan KDP-SGD birlikteliğini sağlama çabasına giriştiler.

Bunun için Barzani üzerinde hem güçlü bir baskı kurdular hem de güçlü vaatlerde bulundular.

Muhtemelen Barzani hem bu baskılara direnemediği hem de bu vaatleri cazip bulduğu için kabul etti. 

Bu vaadin ilk ayağı Suriye’de federal bir yapının kurulması ve Kuzeydoğu Suriye Bölgesi’nin “Rojava Federasyonu” olarak tanınarak PYD ve ENKS’nin ortak yönetimine verilmesi. 

Barzani-Abdi görüşmesi sonrası gerek ABD’den gerekse de Fransa, Almanya hatta İngiltere ve İsrail’den Suriye’de federal bir yönetim kurulması konusunda ardı ardına açıklamalar yapılmasının bununla ilgili olduğunu düşünüyorum.

Sözünü ettiğimiz bu ülkelerin tümünün uzun süreden bu yana “Kürtlerin birliği” sloganıyla yürütülen plan için yoğun bir çaba gösterdiğini anımsatmakta yarar var. 

Yani proje bunların projesi. 

Barzani’yi buna ikna eden de onlar.

Kürtleri Türkiye’ye karşı kullanma planları

Söz konusu ülkelerin “Kürtlerin birliği” için gösterdikleri bu çabanın ve Suriye’de federasyon dayatmasının gerekçesi nedir?

Kürtleri çok sevdikleri veya Suriye’de demokrasi istedikleri için mi?

Örneğin Irak, Suriye ve İran’daki Kürt örgütler ve gruplar, “Bizler hep birlikte bundan sonraki geleceğimizi Ankara ile birlikte Türkiye’nin şemsiyesi altında belirlemeye karar verdik” deseler söz konusu ülkeler bunu destekleyecek mi?

O Kürt grupları ayırmak ve birbirine düşürmek için sayısız planı devreye sokmazlar mı?

Zaten yüz yılı aşkın süre önce Osmanlıyı yıkıp, Sykes-Picot ile Kürtleri dört parça halinde Türklerden ayırmaya çalışan onlar değil miydi?

Türklerle Kürtleri ilelebet bir birbirlerine düşman hale getirmek için 40 yılı aşkın süredir PKK’yı ayakta tutmaya çalışanlar da onlar değil mi?

Açık ki, bu güçlerin dertleri ne Kürtler ne de demokrasidir.

Tek amaçları, çabaları ve çırpınışları Türkiye ile Kürtlerin arasına duvarlar örmek, Kürtleri Türkiye’ye karşı düşmanlaştırmak ve bu şekilde hem Türkiye’nin bölünmesine yönelik bir tehdit unsuru hem de zayıflatılmasına karşı bir sopa olarak kullanmaktır. 

Tüm bu açılardan bakıldığında Barzani-Abdi görüşmesinin, KDP ile SDG’nin birlikte PKK’nın rol ve misyonunu üstlenmesine tekabül ettiği görülmektedir.

Aynı şekilde Suriye’de federal bir yönetime geçilip Kuzeydoğu Suriye’de Kuzey Irak’takine benzer bir yapının kurulması da Türkiye’ye yönelik bölünme tehditlerinin çok ama çok daha güçlü bir aşamaya ulaşması anlamına gelir. 

Zira bir sonraki adımın Kuzey Irak ile Kuzeydoğu Suriye’nin birleşmesi olduğu gün gibi aşikârdır.

Hatta Barzani’yi Abdi ile masaya oturtanların bu konuda bile kendilerine güvence vermiş olma ihtimalleri oldukça yüksektir. 

Türkiye yeni süreç ile yarım asırlık bir terör sorunu çözmeye çalışırken önüne çıkartılan bu çok daha karmaşık ve çetrefilli yeni sorunlara karşı da dikkatli olmak zorundadır.