Ey millet, ey gariban halkım! Bir yanda cüzdanlarımız ağlıyor, diğer yanda bazıları tabiri caiz ise altın kaşıkla yemek yiyor!
Ey millet, ey memleket! Durun bir, nefes alalım. Kahvemi yudumlarken, cebimi yoklarken, faturaları görünce çığlık atmamak için kendimi zor tutarken bir şeyler karalamak istedim. Ne de olsa, dar gelirli olmanın da bir mizah anlayışı gerekmiyor mu?
Son yıllarda Türkiye'de toplumun genelinde gözlemlenen en çarpıcı değişimlerden biri, tahammülsüzlüğün ve empati yoksunluğunun giderek artması. Birbirinden farklı görüşlere sahip insanların ortak bir zeminde buluşması zorlaşırken, sosyal medyanın da etkisiyle kutuplaşma daha da derinleşiyor.
Çok acı bir olay yaşadık, tüm halkımızın içi sızladı. El kadar yavrumuz hunharca bir cinayete kurban gitti. Olay neresinden bakarsanız bakın her yönüyle soruşturulması, irdelenmesi gereken bir konu. Bunda hem fikiriz.
Türkiye'nin ekonomik durumu her geçen gün daha da karmaşık bir hale gelirken, özellikle asgari ücretli, emekli ve dar gelirli kesimler için hayatı geçim derdi hâline getiren uygulamalar dikkat çekiyor. Son yıllarda hükümetin ekonomi politikaları, bu kesimlerin yaşadığı zorlukları daha da derinleştiren bir yol izliyor.
Alternatif tıp olarak pazarlanan bitkisel ürünler, günümüzde sağlıklı yaşam arayışındaki insanların yoğun ilgisini çekiyor. Özellikle sosyal medyada hemen her gün milyonlarca insanın karşısına doğal, yan etkisi olmayan ve mucizevi şifalar vaadiyle çıkıyor. Bu ürünler, tıbbi tedavilere olan güveni sarsarken, aynı zamanda ciddi sağlık riskleri ve ekonomik sorunlara da yol açıyor.
Barış Manço'nun o efsane şarkısını başlık yapmamın nedeni, hem değerli sanatçımızı yad etmek hem de son günlerde yaşanan çiftçi eylemlerine dikkat çekmek için elbette.
SOSYAL medya platformlarına getirilen kısıtlamalardan sonra en çok konuşulan konulardan birisi de son zamanlarda sokak röportajları…