Beklenen oldu. Avrupa Birliği bir kez daha Türkiye'nin birliğe alınmasını reddetti, bir de her zamanki gibi bir kılıf uydurarak Türkiye ile ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Ben şahsen şaşırmadım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak doğduğum günden bu yana benzer kılıflara şahitlik ettim.
Felaket tellallığı yapma gayem yok; elbette 1999 depreminden bu yana uyarılarda bulunan bilim insanlarının da böyle bir gayesi yok. Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu aşikâr ama nedense bir kısım insan korkuyla yaşarken bir kısmının ise umurunda bile değil.
Ne yazık ki artan enflasyon, vergi yükleriyle artık kıt kanaat geçinen toplum olmanın da aşağısında bir yaşamla baş başayız. Toplumun büyük bir kesimi özellikle de çalışanlar; emeğinin karşılığını alamadığı gibi bir de ağır vergi yüklerinin altında eziliyor.
Mesleki yaşantımda çok olaya şahitlik ettim. Dile kolay 30 yılın içine neler sığmıyor ki! Muhabir olarak gittiğim, haberini yaptığım pek çok olayı anımsarım ama illaki unuttuklarım da var. Yalnız biri var ki hafızamdan atmama imkan yok. 24 yıl geçti üzerinden…
Teknoloji hızla gelişiyor. Son 10 yıllık zaman diliminde günlük hayatımıza giren teknolojik cihazları ve yazılımları düşündüğümüzde insan nereden nereye demeden edemiyor. Düşünsenize bundan 20 yıl önce insanlar size toplantılarınızı bir kamera bir mikrofon ya da bu aygıtlara sahip bir cep telefonuyla iş toplantılarınızı yapabileceğinizi söylese inanır mıydınız?
SSCB'nin dağılma aşamasında Yugoslavlar ve Romenlerle yerleşen "Bavul ticareti", 1990 ile 1994 arasında altın dönemini Ruslarla yaşadı. Özellikle İstanbul Laleli, bavul ticaretinin merkezi oldu. Hatta ticaret hacmi o kadar büyüdü ki ülke ekonomisine yılda 10 milyar dolarlık katkıda bulundu.
Gelişmiş ülkeler arasında sayılabilecek 37 ülkeyi kapsayan en iyi emeklilik araştırmasında Türkiye sondan 3. sırada yer aldı. Listenin zirvesinde turizm ağırlıklı kentlerimizde emekli vatandaşlarını çokça gördüğümüz Hollanda ve Danimarka var. Bizim ülkemiz ise sadece Arjantin ve Tayland'ın üstünde yer alıyor.
Öncelikle merhaba değerli okurum. Yaklaşık 3 yıl sonra ulusal bir gazetede yazdığım ilk köşe yazısı ve bunun heyecanı paha biçilmez. Yeniden buluştuklarımıza "Nerede kalmıştık?" yeni tanıştıklarımıza da "Sizleri tanımak" güzel diye söze başlayayım.