SON DAKİKA

Yap-Işlet-Devret Modeli

İçinden geçmekte olduğumuz ekonomik kriz nedeniyle kamu yatırımları minimum düzeye düşmüş durumda. Hukuk sistemimizde radikal değişiklikler yapmadan ve yatırımları teşvik sistemimizi revize etmeden yabancı yatırım tutarını yükseltemeyiz. Söz konusu düzenlemeleri süratle yapsak dahi yabancı yatırımcı hızlı hareket etmez. Özel sektör de faizler yüksek olduğundan yatırım yapmıyor.

Yani kısa vadede, daha fazla yatırım yapılmasını sağlamak için kullanabileceğimiz tek enstrüman var: Yap-Işlet-Devret (YİD) modeli. Yatırımları hızlandıramazsak, ekonomik program, dar ve orta gelirli geniş toplum kesimlerinin daha da fakirleşmesine yol açar. Yatırımları hızlandırırsak istihdam artar, piyasaya para akar yani krizden hem hızlı çıkarız hem de toplum daha az sıkıntı çeker.

YİD modeli, dolar bazında ve ödeme garantili olduğu için eleştiriliyor. Bu yatırım tipi, gelişmiş ve gelişmekte olan memleketlerin hepsinde yaygın olarak uygulanan başarılı bir yöntem. 2024 yılı itibariyle, bu yöntemle hayat geçirilen 20.000 bini aşkın projenin tamamı ya USD ya da Euro bazında. Uzun vadeli yatırım yapan yabancı yatırımcı, yatırım yaptığı ülkenin kur riskini almaz. Zaten kur riskini almasını beklemek doğru değildir. Netice de kurun ne olacağına yatırımcı değil ülkeyi idare edenler karar veriyor. Bazı ihaleleri yerli firmalar alıyor denilebilir.  Yerli firmalar, projeleri öz sermayeleriyle finanse etmiyorlar. Projeleri uluslararası piyasalara götürerek uzun vadeli ve düşük faizli kredi alıyorlar. Projeler TL bazında olursa, yabancı bankalar kredi vermez. 

YİD modeline getirilen bir diğer eleştiri, garanti verilmesi. Osman Gazi Köprüsü, Kütahya Zafer ve İstanbul Havalimanları gibi projeler örnek gösterilerek YİD modeli eleştiriliyor. Bir projenin karlı olmasıyla finansman modelinin doğrudan ilgisi yoktur. Zafer Havalimanı yanlış bir proje, dolayısıyla kamu bütçesinden yapılmış olsa da zarar edecekti. Şu an yolcu garantisi nedeniyle, taksitler halinde kamu bütçesinden çıkan zarar, yatırım olarak daha önce tek seferde çıkmış olacaktı. Yanlış projeler, YİD modeliyle ya da öz finansmanla karlı hale gelemez.

İstanbul Havalimanı projesini, yüklenici firmalar, TV’de yayınlanan, çok sayıda firmanın iştirak ettiği açık arttırma sonucunda, kamu yönünden oldukça iyi koşullarla aldılar. İstanbul Havalimanı içinde garanti ödemesi yapıldı. Çünkü pandemi en fazla hava ulaşım sektörünü vurdu. Havalimanı, öz sermeye ile yapılmış olsaydı da pandemi döneminde yine zarar edecekti. Kaldı ki şu an Avrupa’nın en hareketli havalimanı olan İstanbul kısa sürede toparlandı. 2023 yılında Hazinenin sadece İstanbul Havalimanından elde ettiği gelir, yapılan garanti ödemelerinin tamamından daha yüksek.

Ayrıca alt yapı projeleri, ilk iki-üç yıl kar etmez. Dolayısıyla ilk yıllarda garanti ödemesi yapılması normaldir. Elli yıl işletilecek bir köprü açılır açılmaz kara geçmez. Araç sayısı her yıl kademeli olarak artar. İşletmeci firma, ilk yıllarda garanti ödemesi desteği alır. Sonra kar ederek, vergi ve kar payı ödemeye başlar. 

Bazı siyasetçiler, ‘’Yatırımlar bütçeden yapılsın, neden bu modelle yapılıyor?’’ diye soruyorlar. ‘’Bu yollar, köprüler bütçeden yapılsa ücretsiz olur.’’ diyorlar. Devlet zaten çok sayıda yatırımı bütçesinden yapıyor ve bütçe açık veriyor. Bütçenin el vermediği yatırımlar bu modelle yapılıyor. Yani bu model olmasaydı, bu modelle yaptığımız limanların, yolların, köprülerin, havalimanlarının ve tesislerin hiçbirine sahip olamayacaktık. Bu modelle gerçekleştirilen yatırımlardan tahsil edilen vergi ve kar payları, garanti ödemelerinden fazla ve fark her yıl artmakta. 

Sermaye ve finans sıkıntısı çeken ve hızlı büyümek isteyen ülkeler için son derece avantajlı olan bu yöntemle hayata geçirilen proje sayısı, dünyada hızla artarken ülkemizde her yıl azalmakta.  Bunun nedeni, yukarıda yanıtladığımız haksız eleştirilerin yanında modele getirilen haklı eleştiriler. Sürekli değişen ihale kanunları, tüzükler, yönetmelikler ve şartnameler, modeli şaibeli hale getiriyor. İktidar, çok eleştirilen yöntemi uygulamaktan çekiniyor. Şirketler ihalelere katılmakta, bankalar finans sağlamakta isteksiz davranıyor. Hele muhalefetin zaman zaman seslendirdiği ‘’kamulaştıracağız’’ söylemi, isteksizliği daha da arttırıyor. 

İyi uygulandığında çok faydalı olan YİD projelerinin; açık, şeffaf, rekabetçi olmaları ve algılanmaları için, muhalefetinde katılımıyla ihale kanunu ve diğer düzenlemeler basitleştirilerek standardize edilmeli. YİD ihalelerine, son genel seçimlerde en çok oyu alan dört partinin temsilci vereceği ‘’Gözlemci Heyetleri’’ nezaret etmeli. Bunlar yapılırsa ve uygulama alanı genişletilirse YİD modeli, ekonomik krizden daha önce çıkmamızı ve işsizlik sorununun çözülmesini sağlar.