Ya olduğun gibi görün ya da psikoloğa görün!
İtiraf edelim… Hepimiz birer "görüntü yöneticisiyiz" artık. Filtreli sabah kahvaltıları, sahte kahkahalarla dolu story'ler, içimiz ağlarken "şükür elhamdülillah" pozları… Tam teşekküllü birer 'rol yapma sanatı' sahnesinde yaşıyoruz.
Ama bazen soruyorum kendi kendime:
“Bu kadar görünmeye çalışırken, acaba gerçekten görünüyor muyuz?”
Yani sevgili okur, sen gerçekten kendin misin, yoksa yalnızca “kendin gibi görünmeye çalışan” biri misin?
Dürüst olalım: Hepimiz biraz sahteyiz!
Bir meşhur laf var, Mevlânâ söylemiş:
“Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”
Ama günümüz versiyonu şöyle:
“Ya olduğun gibi görün, ya da hemen bir terapiste görün!”
Çünkü öyle bir çağdayız ki, Mevlânâ bile Instagram’da reels çekse, “Gerçek ol, özgün ol, samimi ol” diyene kadar kendisi algoritmaya kurban giderdi!
Birileri demişti ya: “Gerçeklik artık fazla çıplak geliyor, üstünü sosyal medya ile örtüyoruz.”
Kimlik bunalımı: “Ben kimdim ya en son?”
Dışarıdan bakınca mutlu aile tablosu…
İçeriden bakınca sesli sessiz çığlıklar.
“En iyi anne” etiketiyle paylaşım yapılıyor ama çocukla göz göze gelinmeyeli aylar olmuş.
Erkek tarafı hep güçlü, başarılı, hırslı… ama gece uykuları depresyonla bölünüyor.
Yani kısacası: Herkes bir şeymiş gibi davranıyor, kimse ne olduğunu bilmiyor!
İşte sevgili okur, tam burada sahneye psikoloji giriyor.
Terapist, bu maskeli baloda seni oturtur karşısına ve tatlı bir sesle sorar:
“Peki sen kimsin gerçekten?”
Ve işte orada sahne kararır. Oyun biter.
Bir iç çekiş gelir: “Hiç düşünmemiştim…”
Nietzsche bile uyuz olurdu bu çağın ‘özgün’ pozlarına…
Nietzsche yıllar önce demişti:
“Kendin ol.”
Ama şu an mezarından çıkıp Instagram’ı görseydi muhtemelen şunu söylerdi:
“Tamam da… bu kadar da özgün olunmaz ki kardeşim, hepiniz aynı yerden farklılaşmaya çalışıyorsunuz!”
Sartre desen, “İnsan kendi yaptığı şeydir.” demiş.
Ama şu an yaşasa, muhtemelen şöyle yazardı:
“İnsan, story’lerine bakanların görmek istediği şeydir!”
Psikolog ne yapar? Maskeleri çıkarır, ama utanmadan!
Terapistlerin sırrı şudur: Biz sizin en güzel versiyonunuzu değil, gerçek halinizi severiz.
Gözyaşlı halinizi, öfkeli halinizi, geçmişte kaybolmuş çocuk halinizi…
Yani “Olduğun gibi görünemiyorsan, bari bize görün.”
Çünkü biz o “görünmek istemediğin seni” görüp yine de seni sevmeye devam ederiz.
Ve şunu da belirtelim:
Birine “sen terapiye gitmelisin” demek artık hakaret değil, hayat kurtaran bir davettir.
Yani “kocan seni anlamıyor mu, git terapiste”
“Annen hâlâ seni çocuk gibi mi görüyor, yine git terapiste”
“Sen hâlâ kendini tanıyamadın mı, kesin terapiste!”
Gülerek fark etmek: Komediyle karışık bir uyanış çağrısı
Şimdi biraz dürüstlük zamanı…
Şu sorulara içten bir “evet” dediysen, vakit gelmiş olabilir:
• İnsanlar beni hep güçlü sanıyor ama aslında çok kırılıyorum
• Sosyal medyada bir hayatım, gerçek hayatta bambaşka bir ruh halim var
• “Ben buyum!” diyemediğim ilişkiler içindeyim
• Güldüğüm kadar ağlayasım da geliyor bazen
• Aynaya bakarken “ne ara bu hale geldim?” sorusu gözümde beliriyor
O zaman sevgili okur, sana küçük bir önerim var:
Bir psikoloğa görün!
Çünkü bazen “kendin olmak” cesaret değil, bir yolculuktur. Ve o yolculuk tek başına yürünmez.
Bu çağda en büyük özgürlük; filtresiz fotoğraf paylaşmak değil, filtresiz bir benlik yaşamak.
Kendine dön, kendinle barış. Ve unutma, psikolog kapısı, görünmekten yorulan herkese açıktır.