Türkiye'nin mavi ekonomi açılımı
21.yüzyılın başından itibaren Türkiye'nin dış ticaret politikalarında dikkat çeken dönüşümlerden biri, deniz aşırı ülkelerle geliştirilen mühendislik ve altyapı iş birlikleridir.
Bu dönüşüm, yalnızca ekonomik açılımlar değil; aynı zamanda teknolojik birikimin, insan gücü kalitesinin ve stratejik mühendislik kapasitesinin dışa taşınmasını da beraberinde getirmiştir. Özellikle Türk firmalarının Körfez, Afrika ve Orta Asya bölgelerinde yürüttüğü deniz yapıları projeleri, bu küresel hareketliliğin en somut göstergeleri arasında yer almaktadır.
Türkiye'nin mühendislik gücü küresel arenada
Son on yılda Türk mühendislik firmaları, yalnızca Türkiye’nin kıyılarında değil; Aden Körfezi’nden Afrika’nın batı kıyılarına, Hazar’dan Umman Denizi’ne kadar uzanan geniş bir coğrafyada kritik altyapı projelerine imza atmaktadır. Bu projelerin çoğu, liman inşaatları, tersane kurulumları, kıyı tahkimatı ve deniz ulaşım hatlarının entegrasyonu gibi alanları kapsamaktadır.
2023 yılı sonu itibarıyla, Türk müteahhitlik firmaları Afrika kıtasında 1.864 altyapı projesi yürütmüş ve bu projelerin toplam değeri 85,4 milyar doları aşmıştır. 2024’ün ilk yarısında ise Türk mühendislik ve inşaat firmalarının yurt dışında üstlendiği yeni projelerin toplam tutarı 7,6 milyar dolara ulaşmıştır. Bu veriler, Türkiye’nin mühendislik ihracatında ulaştığı düzeyi ortaya koyarken; aynı zamanda Türk firmalarının yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte bir etki alanı oluşturduğunu göstermektedir.
Bu bağlamda özellikle Türk firmalarının Afrika kıtasındaki varlığı dikkat çekicidir. Doğu Afrika’da Kenya, Tanzanya ve Somali gibi ülkelerde liman altyapılarının inşasında yer alan Türk mühendislik şirketleri, bölgede hem teknik kapasite hem de güvenilirlik açısından tercih edilen aktörler hâline gelmiştir. Aynı şekilde Umman, Katar ve BAE gibi Körfez ülkelerinde de kıyı lojistik projeleri kapsamında Türk firmalarının güçlü bir rol üstlendiği görülmektedir.
Mavi ekonomi ve lojistik derinlik
Küresel ölçekte "mavi ekonomi" kavramı giderek daha fazla önem kazanırken, Türkiye’nin bu alanda sahip olduğu bilgi birikimi, başta Afrika ve Asya olmak üzere gelişmekte olan ülkeler için bir referans noktası hâline gelmektedir. Türk mühendislerinin bu coğrafyalarda üstlendiği rol, yalnızca altyapı inşasıyla sınırlı değildir; aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik, liman teknolojileri, dijital kontrol sistemleri ve yerel insan kaynağına eğitim desteği gibi çok boyutlu katkılar içermektedir.
Türk firmaları tarafından inşa edilen limanlarda kullanılan otonom vinç sistemleri, enerji tasarruflu rıhtım çözümleri ve dalga analizine dayalı akıllı kıyı tahkimat yapıları, bu alandaki teknolojik yetkinliği gözler önüne sermektedir. Bu yönüyle Türk mühendisliği, yalnızca fiziki yapılar değil; bilgi transferi ve sürdürülebilir denizcilik vizyonu da inşa etmektedir.
Orta Asya’dan Basra’ya: Stratejik geçiş hatlarında Türk imzası
Türk firmalarının Hazar Denizi çevresinde, özellikle Kazakistan ve Türkmenistan gibi ülkelerde yürüttüğü kıyı projeleri de ayrı bir başlık altında değerlendirilmelidir. Bu projeler, deniz taşımacılığı ile kara taşımacılığını entegre eden lojistik merkezlerin kurulmasına yöneliktir ve Türkiye'nin Orta Koridor vizyonunun uzantısı niteliğindedir. Liman bağlantılı lojistik merkezlerinin inşasında Türk mühendislerinin etkin rol alması, bu ülkelerle kurulan stratejik ortaklıkların da altyapısal temelini oluşturmaktadır.
Umman Denizi’ne bakan liman bölgelerinde ise Türk firmaları, yalnızca yük limanları değil; aynı zamanda balıkçılık ve küçük tekne limanları gibi toplumsal fayda odaklı projelerde de sorumluluk üstlenmektedir. Bu çok katmanlı yaklaşım, Türkiye’nin uluslararası projelere yalnızca ekonomik değil, sosyo-teknik bir değerle katıldığını da ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin denizcilik projeleri üzerinden Körfez ve Afrika ülkelerinde oluşturduğu pozitif algı, yalnızca kamu-özel iş birliklerinin değil; aynı zamanda “yumuşak güç” stratejisinin bir sonucudur. Türk mühendislerinin çalıştığı şantiyelerde yerel halkla kurulan ilişki, bilgi paylaşımı ve iş güvenliğine verilen önem, bu güvenin temelini oluşturmaktadır. Bazı liman işletmeleri, BM Kadın Güçlendirme İlkeleri’ni (WEPs) imzalayarak kadın çalışan oranını artırma taahhüdünde bulunmuştur. UNDP destekli “Engineer Girls of Turkey” projesi ise kadın mühendislerin yurt dışı projelerde daha etkin yer almasını desteklemektedir. Bu çabalar, mühendislik mesleğinin kapsayıcılığını ve toplumsal etkisini güçlendirmektedir.
Bugün Marmara kıyılarında doğan mühendislik bilgisi, Hint Okyanusu’na açılan stratejik limanlara uzanıyor. Türkiye, denizcilik altyapısında sahip olduğu deneyimi; mühendislik birikimi ve kurumsal güvenilirliği ile birleştirerek küresel ölçekte katma değer üreten bir aktöre dönüşmektedir. Bu sürecin en dikkat çeken yönü ise, ekonomik kazanımların ötesinde, Türkiye'nin teknik kabiliyetinin ve insan gücünün sınır ötesi etki alanını genişletmesidir.
Ve bu mavi ekonomi yolculuğu, Marmara’dan başlayıp Hint Okyanusu’na uzanırken, Türkiye’nin yalnızca bir mühendislik gücü değil; aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma ortağı olarak yükseldiğini göstermektedir.