SON DAKİKA

Türkiye ve İsrail'in Suriye vizyonları

Alparslan Güler 15 Nis 2025

Devlet Bey 22 Ekim'de beklenmeyen ve son derece radikal çağrısını yaparak Terörsüz Türkiye sürecini başlattığında Türkiye şok geçirdi. Sürecin gerekçesi olarak 'İsrail tehdidine karşı iç cephenin tahkim edilmesi'' gösterilince şok daha da arttı. Bu gerekçe ekseriyete inandırıcı gelmedi. Çünkü hiçbirimiz devletimizin Suriye'de bir operasyona hazırlandığını bilmiyorduk.

Oysa Bahçeli biliyordu. Yapılan çağrı bir devlet politikasının sonucuydu ve amaç gerçekten iç cepheyi tahkim etmek, daha açık bir ifadeyle İsrail’in Türkiye’ye karşı kullanabileceği PKK’yı tasfiye etmek, eğer bu mümkün değilse zayıflatmaktı. 

Zira Türkiye’nin ve İsrail’in Suriye politikaları taban tabana zıt. İsrail’e göre Suriye güçsüz, bölünmüş ve istikrarsız olmalı. İsrail için tehdit teşkil etmemeli. Yani 8 Aralıktan önceki Suriye, İsrail için biçilmiş kaftandı. Ülkenin kuzey batısı Türkiye’nin, kuzey doğusu PYD’nin kontrolündeydi. Güneyde Dürziler fiilen bağımsızdılar. Ekonomi çöktüğünden halkta devlette fakirdi. Suriye’deki bütün bileşenler birbiriyle çatışma halindeydi.

Oysa Suriye’nin bu durumu Türkiye için tehditti. Sınır boyunda PYD’ye bağlı teröristler vardı. Türk ordusunun kontrol ettiği bölgeler ve İdlib, bütçeye yüktü. Türkiye’nin işgalci olarak gösterilmesine yani imajının bozulmasına yol açıyordu. Türkiye milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapmak zorunda kalıyordu. Kısaca Türkiye Suriye sorununu çözmek zorundaydı. Bununla beraber bu sorunu çözdüğünde İsrail ile karşı karşıya geleceğinin farkındaydı. Yani tedbir almalıydı.

İlk alternatif, sorunu kansız çözmek yani Esat’la anlaşmaktı. Erdoğan defalarca çağrı yapmasına rağmen müspet yanıt alamayınca operasyon düzenlenmesine karar verildi. Esad’ın askeri gücünün zayıfladığı biliniyordu. Hizbullah’ın İsrail’in saldırıları nedeniyle askerlerini Lübnan’a çekmiş olması büyük avantajdı. Yine de bu kadar kısa sürede, böyle bir zafer kazanılacağı öngörülmüyordu. Operasyonun aylarca sürmesi yüksek ihtimaldi. Kuzeyin alınıp güneyin Esad’ın egemenliğinde kalması muhtemeldi.

Operasyon esnasında PYD rejim güçleriyle beraber hareket etmemeliydi. Kandilden terör saldırıları olmamalıydı.  Protesto gösterileri, yürüyüşler ve mitingler kısaca hiçbir eylem yapılmamalıydı. Yani İsrail’in operasyonun başarısız olmasını sağlamak için manipülasyonlar yapabileceği bir ortam oluşmamalıydı. Bu nedenle Terörsüz Türkiye süreci operasyondan hemen önce başlatıldı. 

Rusya ve İran mevcut düzenin devamını istiyordu. Rusya, mevcut ilişki düzeyi nedeniyle PKK’yı kullanarak Türkiye’de zaaf oluşturmaya yönelmezdi ama İran kesinlikle bu yolu denerdi. Nitekim İran’da İsrail gibi Kandil’e ve Haseke’ye heyetler gönderdi. Her iki devlette terör örgütünün silah bırakmaması için ellerinden geleni yaptılar.

Netice de operasyon başarılı oldu ve Esad devrildi. İsrail, dört aydır istikrarın sağlanamaması için faaliyet gösteriyor. Önce Esat’tan kalan silah depolarını, limanları ve hangarları bombaladılar. Halen ülkenin ayağa kalkmasını zorlaştırmak ve geciktirmek için bombardımana devam ediyorlar. Ülkenin güneyini işgal ettiler. Etnik ve dini azınlıkları isyan ettirmek, tarafları çatıştırmak ve Suriye’yi bölmek için çalışıyorlar.

Aslında İsrail ve Türkiye, karşı karşıya gelmek ve sıcak bir çatışmaya girmek istemiyorlar. Ama iki ülkenin Suriye siyasetlerinin zıt olması sıcak çatışma ihtimalini artıyor. Ankara istikrarı sağlamak ve İsrail’le sıcak bir çatışmaya girmemek için önce Amman’da beş ülkenin katıldığı bir zirve düzenledi. Türkiye, Irak, Lübnan, Ürdün ve Suriye’nin katıldığı zirvede, DEAŞ’a karşı birlikte mücadele edilmesinde ve Suriye’de istikrarın sağlanması için ortak operasyon merkezi kurulmasında anlaşıldı. Şam yönetimine tam destek verildi. Yani Türkiye, İsrail’in karşısına dört devletle birlikte çıkacağı daha caydırıcı bir formül oluşturdu. Netice de bu ülkelerde Suriye ile komşular. Sığınmacılara ev sahipliği yapıyorlar.  İstikrarsızlıktan etkileniyorlar. 

Akabinde Şam ile Ankara arasında yapılan görüşmelerde, Türkiye’ye ülkenin güneyinde ve merkezinde üç hava üssü tahsis edilmesine- ki bu Türkiye ile İsrail’in komşu olması demek- ve Suriye hava sahasının Türkiye tarafından kontrol edilmesine karar verildi.  İsrail bu gelişmeye bahse konu üsleri bombalayarak ve Beyaz Saraya daha önceden programlanmamış bir seyahat düzenleyerek mukabele etti.

Bombalama, üslerin açılmasını geciktirir ama engellemez. Hava sahasının Türkiye tarafından kontrolü ise İsrail’in bırakın bombalama yapmayı Ankara’dan izin almadan sivil uçuş bile yapamaması demek. Netanyahu’nun Beyaz Saraydan destek alması mümkün değildi. Zira ABD’de (İsrail ve İran dışındaki bütün devletler gibi) Suriye’de istikrar istiyor. Nitekim Netanyahu ABD’den boş dönünce Türk ve İsrailli yetkililer Azerbaycan’da bir araya geldiler.

Gelinen noktada İsrail ya Türkiye ile komşu olmayı kabullenecek ya da bombalama yapmayacağına ve işgali durduracağına garanti verecek. Her iki durumda da Suriye’de istikrarın sağlanmasının önündeki en büyük engel izale edilmiş olacak.


ajet 160x600