Türkiye turizmde paradigmayı değiştirmeli-1. bölüm
Turizm Bakanımız hafta sonunda 2024 yılının ilk 9 ayındaki turizm performansımızı detaylı olarak değerlendirdi. Hem ülkemize gelen turist sayısı hem de turist başına harcama tutarı her yıl artıyor.
Bu artışın, en büyük müşterilerimiz olan Ukrayna ile Rusya arasında çıkan savaşa, İsrail’in Filistin’e saldırmasına ve depreme rağmen sürmesi gerçekten başarılı olduğumuzu gösteriyor. Mehmet Beyin yaptığı bilgilendirmeye göre 2024 yılında turizm gelirimiz 60 milyar doları, turist sayımız 60 milyonu aşacak.
2024 yılında, 2023’e göre turist sayımız ve turizm gelirimiz %6 artmış. Bu artışı sağlamak için milyar doların üzerinde reklam harcaması yapmışız. Yani aslında artış tutarından elde edilen kar, reklam harcamamızı karşılamıyor. Artış trendi giderek zayıflıyor çünkü deniz-kum-güneş turizmine sıkışmış durumdayız. Bu konseptte zaten yüksek olan pazar payımızı daha da arttırmak gerçekten hem zor hem de maliyetli.
Son yıllarda bakanlığımızın reklam kampanyalarında kültür ve tarih turizmine önem verdiği ve özellikle İstanbul, Ege ve Kapadokya’yı öne çıkardığı görülüyor. Fakat bu çalışmalar mütevazi artışlar getirir. Turizm gelirimizi ve turist sayılarımızı hızlı arttırmak istiyorsak paradigmayı kırmalıyız. Zayıf olduğumuz segmentlere yönelmeliyiz. Pazar payımızın düşük olduğu alanlarda büyümek daha kolay ve karlıdır.
Yönelmemiz gereken alanlardan biri alışveriş turizmi. Dubai, Hong Kong ve Singapur her yıl alışveriş amacıyla gelen on milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Konumumuz söz konusu şehirlerin üçünden de iyi. Alışveriş turizminin en büyük avantajları; yılın dört ayına sıkışmaması ve turistlerin harcama tutarının çok yüksek olması. İstanbul, İzmir ve Antalya gibi kentlerimizdeki alışveriş merkezleri en az Dubai’dekiler kadar etkileyici.
Bu segmentte pazar payımızı arttırmak için, hedeflenen ülkelerdeki tatilleri (Örneğin Nevruzda milyonlarca İranlı yurtdışına çıkıyor) ve özellikle otellerimizin doluluk oranlarının düşük olduğu dönemleri hedefleyen reklam kampanyaları düzenlemeliyiz. Boş kapasitemizi değerlendireceğimizden, konaklama ve uçak biletleri ucuz olmalı. Turistlerin yaptığı alışverişleri ihracat olarak değerlendirilerek KDV iadesi hızlı ve kesintisiz yapılmalı. Turistlerin aldığı ürünleri verdikleri adreslere teslim edecek bir kargo sistemi kurulmalı.
Bugün itibariyle sınırlarda yapılan alışveriş turizminde en başarılı kentimiz Edirne. Her yıl milyonlarca komşumuz Edirne’ye alışveriş için geliyor, yiyor, içiyor, birkaç gecede olsa konaklıyor. Bu turizmden toplumun kısıtlı bir kesimi değil neredeyse tamamı nasipleniyor. Edirne, nüfusu düşük olmasına rağmen büyük firmalarımızın tamamının en çok ciro yaptığı ilk on kentten biri. Bazı şirketlerin Edirne cirosu, Edirne’den 3-4 kat kalabalık olan Adana, Mersin ve Konya’dan yüksek.
Bu konsepti sınırda olan on beş şehrimizin hepsinde geliştirebiliriz. Sınır kapılarımızın sayısını arttırmalıyız. Sınır kapılarımızdan hızlı geçiş yapılabilmeli. Yaya geçişine izin verilmeli. Sınır kapıları, en yakın il ve ilçelere çok şeritli otoyollarla bağlanmalı. Sınır kentlerimizde de turistlere KDV indirimi uygulamalıyız. KDV iadeleri kolay ve hızlı yapılmalı. Bunları yaptığımızda serhat kentlerimizin hepsi birer Edirne olur.
Alışveriş turizminde, üç tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen denizyolunu neredeyse hiç kullanmıyoruz. Oysa denizyolu doğal otobandır. Çok düşük yatırımlarla büyük geliriler elde edilebilir. Trabzon, Rize, Enez, Kıyıköy, Edremit, Ayvalık, Çeşme, Bodrum, Kilyos, Kandıra, Kaynarca, Karasu ve İstanbul’dan Varna, Köstence, Burgaz, Dedeağaç, Sohum, Batum, İskeçe ve Yunan adalarına tarifeli hızlı feribot seferleri koyulursa bahse konu beldeler birer Edirne olur.
Edirne gibi sınır kentleri, komşu ülkelerin ancak sınıra yakın olan kentlerine hitap edebilir. Oysa hızlı feribotlarla sınıra uzak olan yani karayoluyla alışveriş için Türkiye’ye gelmeyen kitlelere de ulaşılır. Rusya- Ukrayna savaşı bittikten sonra Odesa, Akyar, Soçi, Yalta, Kerç gibi kentlere de feribot seferleri koyulabilir.
1990’lı yıllarda alışveriş turizminin bir türevi olan bavul ticaretinde liderdik. Başta yoğun vergi kontrolleri olmak üzere yaptığımız yanlış uygulamalar yüzünden pazar payımızın çoğunu kaybettik. Bizim boşluğumuzu Çin, Vietnam ve Tayland gibi ülkeler doldurdu. Oysa Türkiye, özellikle deri ürünlerinde, kalitede rakipsizdir.
Hem bavul turizminin merkezi olan Laleli ve civarı, hem sınırlara yakın olan il ve ilçeler hem de feribot seferleri düzenlenen merkezler, ‘’Turizmde Öncelikli Bölge’’ ilan edilerek, buralara yapılacak konaklama tesisleri, restoranlar, AVM’ler, sağlık merkezleri, tema parklar, süpermarketler, hipermarketler ve turistik tesisler, başta vergi muafiyeti olmak üzere en güçlü şekilde desteklenmelidir.
Not: Haftaya devam edeceğiz.