SON DAKİKA

Türkiye ekonomisinin 2. çeyreği

Fatih Sorhun 09 Eyl 2025

Türkiye ekonomisi 2025 yılının ikinci çeyreğini yüzde 4,8'lik bir büyüme oranıyla kapattı. İlk bakışta kulağa olumlu gelen bu rakam, aslında ekonomideki kırılganlıkları gizlemeye yetmiyor. Çünkü mesele sadece büyümek değil, nasıl büyüdüğümüzdür.

Büyümenin motoru yine iç tüketim oldu. Hane halkı harcamalarındaki artış ve kamu destekleriyle ayakta tutulan bir ekonomi görüntüsü, sürdürülebilirlik açısından ciddi riskler barındırıyor. Vatandaş, enflasyon baskısı altında günlük ihtiyaçları karşılamak için borçlanmaya mecbur bırakılırken, bu tüketim artışının kalıcı bir refah yaratmayacağı açık. Kredi genişlemesiyle desteklenen bir büyüme, önünde sonunda enflasyon sarmalını beslemekten başka bir işe yaramaz.

Dış ticaret cephesinde tablo daha da düşündürücü. İhracatta kayda değer bir çeşitlenme sağlanmadı; buna karşın ithalatın artış eğilimi sürüyor. Bu da cari açığın yeniden büyüdüğüne işaret ediyor. Enerji fiyatlarındaki oynaklık ve küresel ekonomideki yavaşlama dikkate alındığında, Türkiye’nin dışa bağımlılığı daha da tehlikeli bir boyuta ulaşıyor.

Enflasyon meselesi ise ekonomideki en yakıcı sorun olmayı sürdürüyor. Yüksek büyüme oranı mutfaktaki yangını söndürmüyor. Vatandaşın cebine yansıyan tablo, açıklanan büyüme verilerinden çok farklı. Alım gücü erirken, işsizlik özellikle genç nüfus arasında hala ciddi bir problem. Yani büyüme, toplumun geniş kesimlerine eşit dağılmıyor.

İktidarın kısa vadeli çözümlerle günü kutlama çabası, yapısal sorunların üzerini örtemiyor. Sanayi politikalarının zayıflığı, yüksek teknoloji üretiminde ilerleme kaydedilememesi ve eğitimden vergi sistemine kadar birçok alandaki eksiklik, büyümenin kalitesini gölgeliyor.

Sonuçta ikinci çeyrekte açıklanan büyüme rakamı kağıt üzerinde sevindirici olabilir. Fakat ekonomik gerçekler, Türkiye’nin hala kırılgan, dışa bağımlı ve enflasyona mahkum bir büyüme modeli içinde sıkıştığını açıkça ortaya koyuyor.