SON DAKİKA

Türkiye-Avrupa ilişkileri

Alparslan Güler 01 Nis 2025

Batı Bloku, tarihinde olmadığı kadar kapsamlı bir menfaat çatışması yaşıyor. Çatışma, İngiltere'nin AB'den kopmasıyla başladı.

Trump’ın, Amerika’nın ittifaktaki patronluğunu pekiştirmek ve müttefik ülkelerinin sorumluluklarını arttırmak amacıyla hem AB’ye hem de İngiltere’ye tavır almasıyla krize dönüştü. Bu kriz taraflar yeni pozisyonlarında anlaşana kadar, en azından Trump’ın başkanlığı boyunca devam edecektir.

Kriz üç taraf açısından da Türkiye’nin kıymetini arttırdı. Denge politikaları konusunda üç yüz yıllık birikime sahip olan devletimiz bu süreci iyi değerlendirmek zorunda. Böyle bir fırsat yüzyılda bir ya gelir ya da gelmez. Kalkınmak, zenginleşmek ve krizden çıkmak istiyorsak ekonomiyi merkeze koyarak bu altın fırsatı değerlendirmeliyiz. 

Öncelikle şunu kabul etmeliyiz: AB’nin bizi tam üye yapmak gibi bir planı yok. Tam tersine bizi üye yapmamaya kararlılar. Bizi üye yapmak isteseler bile AB’nin altın dönemi bitti. AB zayıflıyor, fakirleşiyor ve geriliyor. Vaziyet böyleyken AB üyeliği yani yumurtaların hepsini aynı sepete koymak bize ne kazandıracak? 

Peki AB’nin Türkiye planı ne? ABD olmadan askeri olarak çok zayıf olduklarının farkındalar. Rusya’nın Ukrayna savaşından sonra Baltıklara ve Polonya’ya yönelebileceğini düşünüyorlar. Askeri olarak güçlenerek caydırıcı olmanın peşindeler. İşte burada devreye Türkiye giriyor. Türkiye’yi oluşturulacak Avrupa Savunma Sistemine dahil ederek güçlenecekler, caydırıcı olacaklar. Hanslar, Yorgoslar yaşasın diye Mehmetçikler ölecek.

AB, kaçak göç konusunda Türkiye’nin performansından memnun. Neredeyse kontrol edebildikleri tek sınırları Türkiye sınırı. Her yıl Avrupa’ya Akdeniz’den ve Rusya-Beyaz Rusya sınırlarından ayrı ayrı milyondan fazla kaçak göçmen geliyor. Türk sınırından gelenlerse yüz binin altında. AB, Türkiye denetimi azalttığında bu rakamın yarım milyonu, kaçak göçü desteklediğinde milyonu geçeceğinin farkında.

Avrupa enerjide Rusya’ya bağımlı olmayı da ABD’den beş kat pahalıya kaya gazı almayı da istemiyor. Bu nedenle Doğu Akdeniz enerji rezervleri çok önemli. Kıbrıs’ın karasularındaki gaz rezervleri Avrupa’nın ihtiyacını dört yüz yıl boyunca karşılayacak büyüklükte. AB’nin planı, Türkiye’yi baypas ederek bu gazı Akdeniz-Girit-Yunanistan üzerinden Avrupa’ya getirmekti. Türkiye bu planı bozunca Türkiye’yi sürece dahil etmeden sonuç alamayacaklarını fark ettiler. Doğu Akdeniz’e ilaveten Irak, Katar, Azerbaycan ve Türkistan enerji rezervlerinin Avrupa’ya ulaştırılması da sadece Türkiye üzerinden olabilir.

AB, Ortadoğu’da İran’ın geriletilmesinden doğacak boşluğu Türkiye’nin dolduracağının farkında. Orta Doğuda kalıcı istikrarın sağlanması Avrupa için ABD ve İngiltere’ye nazaran daha önemli. Zira Ortadoğu kökenli göçmenlerin %95’i Avrupa’da yaşamayı hedefliyor. AB, milyonlarca göçmene adres olmamak için, aynı Türkiye gibi, İran’a yapılacak operasyonun askeri değil ekonomik olmasını ve zamana yayılmasını savunuyor. İran nüfusunun %40’tan fazlasının Türk olması Türkiye’yi daha da önemli kılan unsurlardan biri.

Gazze katliamı, Hindistan-Avrupa yolunu akamete uğratınca Kalkınma koridorunun önemi arttı. AB, Rusya’ya bağımlı olmamak için Bir Kuşak Bir Yol projesinin orta koridorunun Türkiye üzerinden geçen kısmına ağırlık vermeyi planlıyor. 

Daha da uzatabileceğimiz bu liste Türkiye’yi Avrupa için vazgeçilmez kılıyor. Bu liste iyi değerlendirilebilirse ana hatları itibariyle Türkiye’nin de lehine. Avrupa’nın ABD’nin dahil olmadığı güçlü bir ordu oluşturabileceğini düşünmüyorum. Zira insan yapıları buna müsait değil. Gençler savaşmaya karşı. Vatansever değiller. Avrupa’da aşırı sağın güçlenmesi yanlış yorumlanıyor. Aşırı sağ millet, milliyet ve vatanseverlik duyguları güçlendiğinden değil göçmen istilası nedeniyle kuvvetleniyor. 

NATO’da olduğu gibi veto hakkımız olduktan sonra Avrupa’nın yeni savunma mimarisinde yer almamız lehimize. Savunma sanayimiz daha da güçlenir. Teknoloji transferi kolaylaşır. Ortak projeler geliştirilir. Kırmızı çizgimiz, Avrupa için hiçbir savaşa dahil olmamak olmalı.

Diğer beklentiler, detaylarda anlaşıldıktan sonra Türkiye’nin de lehine. Bununla beraber Avrupa’nın duymak bile istemediği, yıllardır gündemine almadığı ama bizim için hayati derecede önemli olan konular var. Dış konjonktürden de istifade ederek ve geçmişe göre daha tavizsiz bir çizgi izleyerek sonuç almalıyız.

Gümrük Birliğine dahil olup hizmet ve tarım sektörlerinin kapsam dışı olduğu tek ülke Türkiye. Bunun bize yıllık maliyeti 50 milyar dolar civarında. Sadece bu sorun çözülse yüz binlerce gencimiz iş bulur. Türk ülkelerinin gümrük birliği süreçlerinin başlatılması, atılması gereken bir başka kritik adım. Bu yapıldığında hem Türkiye-Türk ülkeleri hem de AB-Türk ülkeleri arasındaki ticaret katlanacak, ekonomik entegrasyon hızlanacak. Bu sürecin bir parçası olarak AB’nin projesini hazırlatıp, fizibilitesini çıkarttırdığı ama savaş nedeniyle gündemine almadığı Hazar Köprüsü projesi de başlatılmalı. 

Suriye’ye ambargoların ivedilikle kaldırılması ve finansman ayrılması bir başka önceliğimiz. Suriye istikrara kavuşmadan ve ticari hayat canlanmadan sığınmacıların memleketlerine dönmesi bir hayal.