Türkiye AB'ye tam üye olmalı mı?
Tayyip Beyin ''Avrupa'yı Türkiye'nin tam üyeliği kurtarır'' mesajını, gerçekten tam üyelik hedeflediği için verdiğini düşünmüyorum. Hedefi AB ile ilişkileri geliştirerek daha fazla kazanım elde etmek olmalı. Zira Tayyip Bey konuşmasında AB'nin her biri birbirinden büyük sorunlarını arka arkaya sıralıyor. Bunların hiçbiri Türkiye'nin katılımıyla çözülemez.
Kaldı ki AB’ye üye olmak için yerine getirmemiz gereken yükümlülüklerin tamamını yapsak bile AB bizİ tam üye yapmaz. Birliğe üye olmak istemelerine rağmen üye olamayan üç küçük devletin de (Bosna, Arnavutluk ve Kosova) Müslüman olması tesadüf mü? Sığınmacıları ve mültecileri kabul ederken dini göz önünde bulunduran bir sistem, 85 milyonluk Türkiye’yi kabul edebilir mi?
Birlik bünyesindeki Müslümanların oranı %10’u, göçmenlerin oranı %20’yi aşmış durumda. Türkiye katıldığında bu oranlar %30’u ve %40’ı aşacak. Bu oranlar gelecekte de doğum oranları ve güç nedeniyle sürekli artacak. Avrupa buna razı olur mu? Sakın ‘’Biz Avrupalıyız’’ demeyin, Avrupalılara göre biz Asyalıyız.
AB’ye üye olmak için başvurduğumuzda SSCB henüz yıkılmıştı. Soğuk savaş Hür Dünyanın yani ABD’nin ve Avrupa’nın zaferiyle sonuçlanmıştı. AB’nin, soğuk savaştan zaferle çıkan iki güçten biri olarak; Baltık, Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerini bünyesine kattığı takip eden yıllar için, ‘’altın dönem’’ tabirini kullanabiliriz.
AB için sonun başlangıcı Rusya’nın Batı taraftarı Saakaşvili yönetiminde ki Gürcistan’a saldırmasıyla başladı. Rusya, AB’nin üye yapmayı hedeflediği Gürcistan’ı fiilen böldü. AB bu hamleye, hiçbir sonuç doğurmayacağı ilan edildiğinde belli olan yaptırımlarla cevap verince, Rusya 2014 yılında Kırım’ı işgal etti. Aynı anda Rusların çoğunlukta olduğu iki eyalet bağımsızlığını ilan edince Ukrayna’da bölünmüş oldu. Batının Rusya’ya cevabı aynıydı: Rusya’ya sinek ısırığı gibi gelen ambargoyu biraz daha ağırlaştırmak.
Normalde AB’nin savunmasını güçlendirmesi, ordularını modernize etmesi gerekirdi. Bunları yapmadıkları gibi Rusya’dan ithal ettikleri doğalgaz miktarını sürekli arttırdılar. AB’nin uyguladığı politikalarla uçuruma sürüklendiğini gören İngiltere yerinde bir kararla batan gemiden inince AB daha da zayıfladı.
Nihayet 2022 yılında Rusya Ukrayna’ya saldırınca Batı artık çok geç kalmıştı. Doğal olarak bu sefer Rusya’ya çok daha etkili bir ambargo koyuldu. Gelin görün ki bu ambargo Rusya’dan çok Avrupa’yı vuruyor. Avrupa ekonomisi ucuz Rus gazına rağmen yavaş büyüyor ve sanayisi yüksek ücretler ve katı çevreci politikalar nedeniyle rekabet etme gücünü kaybediyordu. Bu duruma enerji maliyetlerinin hızla katlanarak artması, Ukrayna’ya yapılan askeri ve insani yardımlar ve Ukrayna’dan gelen on milyona yakın göçmen eklenince ekonomi daha da kötüleşti.
AB ülkeleri teknoloji üretemiyorlar. Mesela Avrupa menşeli yaygın bir sosyal medya şirketi ve akıllı telefon yok. Oysa 1990’larda cep telefonunu piyasaya süren üç şirketten ikisi, Nokia ve Ericson, Avrupalıydı. Avrupa özellikle Batı Avrupa yeni yatırım almadığı gibi karsızlık nedeniyle, her yıl yüzlerce fabrika kapanıyor veya taşınıyor. Düşünün Çin’in metreküpünü 144 dolara aldığı doğalgaza AB 369 dolar ödüyor. ABD’den ithal edilen kaya gazının maliyeti 500 doları geçiyor. Dünya ortalamasının zaten epey üzerinde olan ücretlere doğalgaz maliyeti eklendiğinde sonuç, sanayileşsizme sürecinin başlaması oldu.
AB’nin bir diğer problemi kontrolsüz göç. Her yıl milyonlarca göçmenin ayak bastığı Avrupa’da istatistiklerde gözükmeyen milyonlarca insan yaşıyor. Avrupa’nın nüfusu o kadar hızlı azalıyor ve yaşlanıyor ki sanayisizleşme sürecine rağmen Avrupa hala göçmenler için cazibe merkezi. Bu üç sürecin sonucunun fukaralaşma olması mukadder. Kaldı ki AB ülkelerinin deniz aşırı bölgelerden gelen gelirleri de giderek azalıyor. Yaşlı nüfusun ekonomi üzerindeki yükü artıyor.
Kötü gidiş Trump’ın uygulayacağı politikalar nedeniyle daha da hızlanacak. Zira ABD, Avrupa’dan gelen mallardan aldığı gümrük vergisini arttıracak. Bunun sonucu ABD’ye yapılan ihracatın azalması demek. ABD’nin AB ülkelerinin savunma harcamalarını bütçelerinin %5’ine çıkarmalarını istemesi bir başka yük. Kaldı ki AB insan yapısı nedeniyle ne yaparsa yapsın ordularını güçlendiremez.
ABD, AB’den Çin menşeli mallardan alınan gümrük vergilerini arttırmasını da talep ediyor. Avrupa buna direnebilir mi veya ne kadar direnecek, göreceğiz. Direnirse ABD ile ilişkileri bozulacak. Çin’den gelen ürünlerin gümrük vergilerini arttırırsa hem enflasyon yani fukaralık artacak hem de Çin’den gelen ara mallara bağımlı olan sanayi, rekabet gücünü daha da kaybedecek.
Bunlar AB’nin birbirinden vahim olan problemlerinden sadece birkaçı. Türkiye başvurduğunda AB parlayan yıldızdı. Bugün batan gemi. Türkiye; ABD, Çin, AB ve Rusya arasında denge politikası takip ederek, bu kutuplar arasındaki rekabeti fırsata çevirerek, ekonomik büyümesini hızlandırmalı. Avrupa’dan ve Çin’den kaçan ve kaçacak olan yatırımları çekecek politikalar uygulamalı.