Tükenen uluslar
Başta Almanlar olmak üzere Avrupalıların, Rusların, Japonların ve Korelilerin en hayati ve artık kronikleşmiş sorunları nüfuslarının istikrarlı olarak hızla azalmasıdır.
Nüfusun kendini yenileyebilmesi için 2’nin biraz üzerinde olması gereken kadın başına doğum rakamı bu uluslarda çok daha düşük. (Almanya 1.46, Rusya 1.42, Japonya 1.26 ve Kore 0.78) Almanya ve Rusya, bu düşük oranları, çoğunluğu Türk olan azınlıkların yüksek oranları sayesinde yakalıyorlar. Yani Rusların ve Almanların oranları çok daha düşük. Bu trendi düzeltemezlerse veya sorunu göç alarak çözemezlerse yarım asır sonra yaklaşık olarak bugünkü nüfuslarının yarısına, bir asır sonra çeyreğine düşecekler. Yani büyük millet olma vasfını yitirecekler.
Listede, kadın başına doğum oranının düşük olduğu Anglosaksonların olmaması dikkatinizi çekmiştir. Anglosakson ülkeler yani ABD, Kanada, İngiltere, Avusturalya ve Yeni Zelanda sorunu göç alarak çözüyorlar. Bu ülkelerde özellikle yurtdışına da hitap eden üniversitelerin eğitim seviyesi çok yüksek. Bu okulları tercih eden dünyanın en zeki ve çalışkan öğrencilerinin bir kısmı mezuniyetten sonra eğitim aldıkları memlekette iş hayatına atılıyorlar. Böylece nüfus, son derece nitelikli bireylerin katılması sağlanarak yenileniyor. Mezunlar yeterli gelmezse yurtdışından ihtiyaç olan sektörlerde istihdam edilmek üzere iş gücü alıyorlar.
Anglosaksonların nüfusu hızla azalan diğer uluslardan farkı, göçmenleri kısa sürede entegre edebilmeleridir. Yani Avrupa, Japonya, Rusya ve Kore de göçmen kabul ediyor fakat entegre edemiyorlar. Yani bu ülkeler zaman içinde milli benliklerini yitirecekler. Avrupa’nın nüfusunun %20’den fazlası Avrupalı değil. 2050 yılında %40’ı Avrupalı olmayacak. 2100 yılında Avrupalılar Avrupa nüfusunun sadece üçte biri kadar olacak.
SSCB yıkıldığında Rusya’nın %80’de fazlası Slav kökenliyken bugün bu oran %70’in altında. Hem de on milyondan fazla Rus anavatanına dönmesine ve yurtdışında yaşayan milyonlarca Rus’a vatandaşlık verilmesine rağmen. Türkler nüfusun %25’ini oluşturuyor. Zamanla vatandaş olmaya hak kazanan göçmenlerin büyük çoğunluğu Türkistan kökenli. Yani göç Rusya’nın iş gücü sorununu çözüyor ama Rusya’yı Rusya olmaktan çıkarıyor. Ruslar, 2050 senesinde nüfusun %55’inden, 2070 senesinde %45’inden azını oluşturacaklar. Ruslar ülke içinde doğudan ve güneyden batıya göçüyorlar. Metropollere yerleşiyorlar. Özerk cumhuriyetlerde Ruslar azınlıkta ve azalmaya devam ediyorlar.
Kore ve Japonya’da üçer milyonluk Çin diasporaları oluşmuş durumda. Çin’in ezeli düşmanı olan Japonya ve Kore’de hem devlet hem de ahali bu durumdan son derece rahatsız. Bu ülkeler yıllardır yüklü tutarlar harcamalarına ve alternatif uygulamalar yapmalarına rağmen nüfusun azalma hızı daha da arttı. Robotlaşma ve yatırımları yurtdışına kaydırarak iş gücü ihtiyacını ve dolayısıyla göçmen gereksinimini azaltıyorlar ama bu sadece Çin istilasını önler. Nüfus her yıl Japonya’da bir, Kore’de yarım milyondan fazla azalıyor.
Çin’in nüfusu beş yıl öncesine kadar her yıl 5-6 milyon artıyordu. Önce artış durdu. Ardından nüfus her yıl artan hızda azalmaya başladı. Nüfus 2022’de 850 bin, 2023’te 3 milyon ve 2024’te 5 milyon civarında azaldı. ‘’Çin çok kalabalık, azalsa ne olur?’’ denilebilir. Oysa azalma, ortalama yaşam süresi uzadığından aynı zamanda nüfusun yaşlanması demek. Yani üretkenlik ve dinamizm düşecek. Kaldı ki Çin’de azalma oranı hem yüksek hem daha da yükselecek. (Kadın başına doğum rakamı 1.18) Tahminlere göre sadece beş yıl sonra, 2030’da nüfus sadece bir yılda on beş milyon azalacak.
Çin’de hem merkezi yönetim hem de eyaletler doğurganlığı arttırmak için inanılmaz teşvikler uygulasalar da en ufak bir iyileşme sağlayamadılar. Ölen sayısı doğan sayısını, boşanan sayısı evlenen sayısını aştı. Bu rakamlar arasındaki fark her yıl artıyor. Evlenen kadınların nerdeyse tamamının yaptığı evlilik sözleşmelerine en çok koyulan madde ‘’kadının çocuk doğurmasının istenmemesi’’.
Çin’in süper güç olmasının önündeki en büyük engel nüfusunun azalması. Zira Çin’in süper güç olma stratejisi insan ihracına dayanıyor. Bugün itibariyle Afrika ve Latin Amerika’da onar milyonluk Çin diasporaları oluşmuş durumda. Nüfusu azalan Çin insan ihraç edemez. Pekin bu sorunu aşmak için bebek borsası kuracak. Doğum yapmak isteyenlere, bebeklerini ilan edilen minimum fiyattan satın alma garantisi verilecek. Doğumlar kamu hastanelerinde ücretsiz gerçekleştirilecek. Anneler bebeklerini borsada satışa çıkaracaklar. Doğum yapmadan bebek isteyen kadınlar borsadan bebek alabilecekler. Satın alınmayan bebekleri de devlet satın alarak çocuk bakım evlerine yerleştirecek.
Türkiye’nin kadın başına doğum rakamı covite kadar makuldü. Covitten sonra, ekonomik krizinde de etkisiyle hızla düşmeye başladı. Eğer akıbetimizin tükenen uluslar gibi olmasını istemiyorsak çok geç olmadan önlem almalıyız.