Terörsüz bir dönem için fırsat yılı…
PKK'nın Türkiye'de terör eylemi yapma kapasitesi uzun süreden bu yana sıfıra yakın.
Irak’ta saklandıkları yerden kafalarını çıkaramaz durumdalar.
Tutundukları tek yer Rojava dedikleri, ABD’nin himayesinde denetimleri altında tuttukları Kuzeydoğu Suriye idi.
Abdullah Öcalan’ın 23 Ekim’de kendisiyle görüşen yeğeni DEM Parti milletvekili Ömer Öcalan aracılığıyla verdiği mesaj, Cumartesi günü görüştüğü DEM Partili Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan aracılığıyla yaptığı 7 maddelik açıklamanın benzeriydi.
Ömer Öcalan’ın görüşmesi sonrası Kandil’den gelen ilk açıklamalar, “Öcalan ne derse uyarız” şeklindeydi.
Sonra eveleme gevelemeler başladı.
“Ortadoğu’da büyük değişimler oluyor, bizim için büyük fırsatlar var. Bu fırsatları kaçırmayacağız” dendi.
ABD’nin ve kimi batılı destekçilerinin gazlamalarıyla “bağımsızlık” lafları etmeye başladılar.
5 Kasım’da ABD’de yapılan başkanlık seçimlerinde en büyük destekçileri Demokratlar büyük bir hezimete uğradı.
“Erdoğan benim dostum… Suriye’den çekileceğiz… Ortadoğu’da ne işimiz var?” diyen Trump açık ara seçimi kazandı.
PKK/PYD/YPG’yi büyük bir telaş aldı.
Trump’ın kabinesine almayı planladığı bazı isimlerin Türkiye karşıtlığı ve İsrail yanlısı yaklaşımları onları yeniden umutlandırdı.
Yeniden Türkiye’ye yönelik üst perdeden tehditler savurmaya başladılar.
Ardından Suriye’de hiç kimsenin beklemediği gelişmeler oldu.
27 Kasım’da İdlib’den yola çıkan HTŞ öncülüğündeki muhalifler önce Halep, ardından Hama ve Humus’u ele geçirip Şam’a yöneldi.
Ülkesinin üçte birini PYD/YPG’ye teslim eden Esad kaçtı, BAAS rejimi yıkıldı.
Muhalifler yönetimi ele geçirdi.
Suriye Milli Ordusu güçleri üzerlerine yürüyünce Tel Rıfat ve Münbiç’i bırakıp kaçtılar.
Terör örgütünde büyük bir telaş ve panik baş gösterdi.
Can havliyle İsrail’den ABD’nin kendilerini yalnız bırakmamasını dilenmeye başladılar.
Ardından Trump’ın, “Suriye’nin anahtarı Türkiye’nin elinde… Erdoğan akıllı ve güçlü birisi ve benim onunla ilişkilerim çok iyi…” açıklaması geldi.
Bir kez daha yıkıldılar.
Emperyalizm artığı kimi ABD ve Fransız yetkililerin desteğiyle, şimdiye kadar Türkiye ile işbirliği yaptıkları için etmedikleri zulüm ve hakareti bırakmadıkları, bürolarını, ofislerini yakıp üye ve yöneticilerini tutukladıkları Barzanilere yakın Kürt gruplarından oluşan ENKS ile ittifak arayışına yöneldiler.
“Yeni Suriye yönetiminin karşısına ortak olarak çıkarsak kazanımlarımızın bir kısmını koruyabiliriz” dediler.
ENKS’nin “Türkiye’ye ihanet de düşmanlık da etmeyiz” yanıtıyla umduklarını bulamayınca yeni Suriye yönetimine “çözüme hazırız” mesajları göndererek bazı kırıntılar elde etmeyi umarken yeni yönetiminin lideri Ahmed eş-Şara’dan Türkiye’nin yıllardır dile getirdikleriyle aynı doğrultuda, “Suriye’de bölünme, otonom veya federasyon olmayacak. Ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği sağlanacak. Tüm gruplar silahsızlandırılacak” açıklamalar geldi.
Elleri mahkûm, çıtayı düşürdüler.
Bırakın bağımsızlık vs laflarını özerklik, otonomi, federasyon gibi sözcükleri bile ağızlarına almamaya başladılar.
Ve en nihayetinde olması gereken “Suriye’nin bütünlüğüne bağlıyız, silahlarımızı bırakmaya hazırız”a kadar indiler.
Yani terör örgütünün Suriye perdesinin kapanmakta olduğunun işaretleri.
Kuşkusuz tüm bu gelişmelerin her aşamasında Türkiye’nin güçlü siyasi iradesinin, akıl dolu dış politikasının ve güçlü ordusunun büyük caydırıcılığının etkileri var.
Gelinen durum her açıdan Türkiye için muazzam bir dönemin başlangıcına işaret ediyor.
50 yıllık terör illetinin tarihe gömülmesine en yakın olduğumuz dönem.
Sadece terörden kurtulma anlamında değil, terörün yarattığı tahribatları giderme, emperyalist güçlerin ülkemizin içine ve komşu kardeşlerimizle aramıza ektiği nifak tohumlarını ortadan kaldırmak için tarihi bir dönem.
İşte böyle bir dönemin bir unsuru olan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin öncülük ettiği, iktidardaki AK Parti’nin sahiplenip en güçlü şekilde destek verdiği bir devlet politikasına dönüşen DEM Parti-İmralı görüşmeleri…
Terörün tarihe gömülmesinin ve iç barış ve huzurun pekiştirilmesinin ve “iç cephenin güçlendirilmesi”nin önemli adımlarından birisi…
Türkiye için, Türkiye’nin bölgedeki gücü ve etkinliği için ve tüm bölgenin huzur ve güvenliğe kavuşması için önemli bir süreç.
Şartlar, uluslararası konjonktür herşey Türkiye’nin lehine.
Bu şartların ve fırsatın iyi değerlendirilmesi halinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi 2025’in terörsüz bir yıl olması mümkün.
NOT: Bu vesileyle 2025’in ülkemiz ve tüm dünya için terörün bittiği, barış, huzur ve güvenliğin egemen olduğu bir yıl olmasını diliyor, tüm okurlarımızın yeni yılını kutluyorum.