Riyad çağrısı: Ukrayna savaşında dönüm noktası mı?
Biliyorum, bıktırıcı oldu ama bir Ukrayna yazısıyla daha karşınızdayız. Yazmak zorunlu oldu çünkü Riyad'dan ABD ve Ukrayna arasında bir anlaşma çıktı.
Bu anlaşma Zelensky’nin Oval Ofis faciasından sonra Trump’ın isteği olan 30 günlük acil ateşkese evet demesi anlamına geliyor. Anlaşmanın açıklandığı Salı gününden bugüne savaşın dönüm noktasına geldik mi diye soran çok. Bu soru haksız değil zira Zelensky’nin Trump’ın teklifine evet demesi yani savaşı sürdürme noktasında Trump’ın koyduğu bariyerler karşısında savaşın sürdürülebilir olmadığını kabul etmesi son derece önemli. Muhtemel barış anlaşması hangi şartlarda kotarılır, nasıl kabul ettirilir daha bu konuda net olamıyoruz. Zira Ukrayna’nın egemenlik noktasında kayıplarını kabul etmesi zor olacaktır. Öte yandan Rusya ateşkes işine yarasa da ateşkesten ziyade kalıcı barış arzusu içerisinde hareket ediyormuş gibi davranıyor. Bir yandan da Kursk bölgesinde ele geçirilen savaş esirlerine savaş esiri değil terörist olarak davranılacağını açıklayarak, müzakereleri eski maksimalist hedeflerine oturtacağı sinyali veriyor. Durum bu haldeyken Ukrayna’nın ABD desteği olmadan savaşı sürdüremeyeceğini kabul etmiş olması son derece önemli ve ABD-Rusya müzakerelerinde ABD’nin elini güçlendiriyor. Washington bu savaşı bitirip, Rusya ile yakınlaşmayı küresel açıdan önemli konulara getirmek istediği için (örneğin silahların kontrolü meselesi) savaşın sonuna, iki hafta önce Zelensky-Trump görüşmesi sonrası uzaklaştığımız yerden daha yaklaştığımızı söyleyebiliriz.
Ukrayna’nın ateşkesi kabul etmesi önemli
Zaten Oval Ofiste, bir anlamda dayak yedikten sonra, Zelensky ABD ile ilişkileri iyileştirmenin yolunu bulmaya çalışacağı mesajını vermişti. Meselenin iki boyutu var. Birisi Avrupa’nın gerçekliği ile ilgili, diğeri sahadaki askeri gerçeklikle. Zelensky, yapılan bunca anlaşma ve verilen onca sözden sonra Avrupalı aktörlerin sürekli finansal ve askeri desteğine güvenmekte zorlanıyor. Avrupa’nın desteği Ukrayna’nın savaşın tarafı olarak söz söyleme hakkını, yaptığı savaşın meşruiyetini tanıdığından Kiev için önemli, ama Zelensky ABD’nin Avrupa-Atlantik güvenliğinden çekilmeyi dillendirdiği bir dönemde Avrupa’nın öncelliğinin Ukrayna değil Avrupa güvenliği ve caydırıcılığı olduğunu hissediyor olmalı. Bu noktada Ukrayna, Avrupa adına Rusya’nın güvenlik tehdidi sayılması için, Avrupalı aktörleri koordine olmaya teşvik etmek için bir güzel sebep. Fakat, Ukrayna’nın güzel bir sebep olmaktan öte bir desteğe ya da savaşın bitirilip toparlanmasının sağlanmasına ihtiyacı var. Nihayetinde Ukrayna’nın da Avrupalıların da kazanamadığı bir savaştan bahsediyoruz.
Sahadaki askeri gerçeklik bu kazanamama hali ile yakından ilişkili. ABD’nin askeri ve istihbarat yardımı olmadan sadece Avrupa’nın sağlayabildikleri ile Ukrayna ordusunun savaşı sürdürmesi oldukça zor. Rusya’nın Kursk bölgesinde ilerleyişini hızlandırması ve Ukrayna güçlerinin elindeki merkezleri birer birer ele geçirmesi bu açıdan Ukrayna kuvvetlerinin Ukrayna topraklarında zaten de-facto bir direniş/savunma hattının berisine çekilmek zorunda kalacağı olarak yorumlanıyordu. Gerçi Salı akşamı Riyad’da taraflar anlaşmadan önce Ukrayna- mesaj niteliğinde bir saldırıyı- Rus topraklarında Moskova yakınlarında gerçekleştirdi. İstihbarat açısından tamamen kör bir aktörün gerçekleştirebileceği bir saldırı bizce değildi yapılan ve zaten bu saldırı ile ABD-Ukrayna hattından anlaşma çıkacağı beklentisi de artmıştı. Çok sayıda siha ile Ukrayna, Moskova’nın enerji ihtiyaçlarının önemli bir kısmını karşılayan tesisleri hedef aldı. Ray sistemleri, uluslararası havaalanlarının çevresi filan zarar gördü. Bu saldırının benzerleri elbette Ukrayna tarafından daha önce de yapılmıştı ama şimdi Salı akşamı bir aylık acil ateşkes çağrısından hemen önce yapılması, kimi uzmanlara göre Moskova semalarında bir sürü Ukrayna sihasının uçabildiğinin Kremlin’e gösterilmesi demek, yani Ukrayna kendisinin kabul etmek zorunda kaldığı teklifin Rusya tarafından da kabul edilmesini ve hava saldırılarının bir an önce durmasını arzu ediyor. Trump’ın Rusya ateşkesi kabul etmez ise Rus ekonomisini hedef alacağım türevi açıklamaları da bu bağlamda okunabilir.
Moskova gönülsüz görünüyor, çünkü…
Bu noktada Rusya’nın Peskov’un ağzından “acelemiz yok” dediğini duyuyoruz, Putin askeri görünümlü bir kıyafet ile Kursk’un adım adım yeniden geri alınmasını denetlediği odada “savaşa devam mesajı veriyor”. Bu mesajlar, Rusya’nın da savaşı bitirmek ve ateşkese sahip olmak istediği gerçeğini gölgeliyor. Moskova şimdilik bu tercihi bilinçli yapıyor gözüküyor. Tabi Kursk’un yeniden kontrol altına alınması ve Rus havasavunma sistemlerinin işlediğinin gösterilmesi önemli çünkü bunlar üzerinden Ukrayna’ya müzakere masasında fazla bir hareket alanı tanınmayacak. Ama daha önemlisi Rusya, ABD’nin a) Ukrayna’ya verilecek güvenceler b) ateşkes/barış anlaşması sonrası Avrupa-Atlantik dünyasının geleceği konusunda ne düşündüğünü bilmeye ihtiyacı var. Hep tekrarladık, Moskova sahada maksimalist amaçlarını değiştirerek sadece Doğu Ukrayna’nın kontrolü için mücadele edebilir ama aslında siyasi maksimaliziminden hiç vazgeçmedi. Yani, Ukrayna’nın NATO üyelik perspektifinin rafa kaldırılmasını, rejim değişikliğini ve Ukrayna’nın silahsızlandırılmasını talep etmeye devam ediyor gözüküyor. Son Riyad zirvesinde Ukrayna ve ABD’li temsilciler arasında güvenlik garantileri meselesinin konuşulduğunu Rubio ve Waltz’un açıklamalarından öğrendik ama ne konuşulduğu, bir karara varılıp varılmadığını bilmiyoruz. Henüz kıymetli madenler anlaşması da imzalanmış değil, ama taraflar imzalamaya söz veriyorlar. Bu anlaşma için Kiev’in güvenlik garantilerini masaya getirdiği hatırlanırsa, Rusya’nın ABD’nin bilgilendirmesini bekliyoruz açıklamasının mahiyeti daha iyi anlaşılır.
Rusya’nın Ukrayna’da kontrol ettiği alanın Rus egemen toprağı olarak sayılması isteği bizi şaşırtmıyor. Ukrayna’nın kuzeydoğusunun silahsızlandırılması isteği de. Rusya’nın Odessa hakkında ne düşündüğü ve Ukrayna’nın Odessa’nın güvenliğini sağlama garantisini silahsızlandırma talepleri ile akamete uğratıp uğratmayacağı bilinmiyor. Bu noktada Moskova’da bazı kurumların yayınladığı raporların ABD basınına yansıması tesadüf değil. Rusya Ukrayna da kazanç peşinde, aslında bakarsanız ABD de öyle, ve bu kazancı sağlarken Ukrayna savaşı Rusya-ABD arasındaki önce yakınlaşma, sonra da önemli konulardaki pazarlıklar için bir fon olarak kullanılıyor. Bu nedenle Rusya’nın havada süzülen ateşkes önerisine atlamasını beklemiyoruz. Tam bu satırı yazdığımız anda da zaten Kremlin’in ABD arabuluculuğunda önerilen 30 günlük ateşkesi reddettiği haberi geldi. Haber doğruysa Moskova Kursk’un kurtuluşunu gerçekleştirmeyi amaçladığını ve Ukrayna’ya 30 gün tanımanın bu koşullarda anlamsız olduğunu söylemiş. Bu bir yandan Kiev’e kuvvetlerini tamamen Kursk’tan çek de demek. Rusya’nın direnç kabiliyeti savaşı bu noktaya kadar getirdiğine göre hafife alınmamalı.
Bu direnç kabiliyeti nedeniyle kolu kırık da olsa Moskova Washington ile tango yapabiliyor. İki adım ileri, üç adım geri… Zelenky’nin ateşkesi kabul etmesi bu dansın ritmini değiştirmedi ama Ukrayna’nın bu dansın tam anlamıyla parçası olmadığını kabul etmesi, gelecekte de edebileceğini göstermesi bakımından önemli bir gelişmeydi.