SON DAKİKA

Politika yapımında bilimsellik

Günümüz dünyasında politika yapımı giderek daha karmaşık hale geliyor. Küresel ölçekte yaşanan ekonomik dalgalanmalar, iklim krizi, teknolojik dönüşüm ve toplumsal değişim gibi unsurlar, kamu politikalarının çok boyutlu düşünülmesini zorunlu kılıyor.

Bu nedenle modern yönetim anlayışında, sezgilere veya ideolojik eğilimlere dayalı karar alma süreçlerinin yerini, bilimsel kanıtlarla desteklenen ve veri temelli politikalar almaya başladı. “Bilimsellik” kavramı, yalnızca akademik çevrelerde değil, kamu yönetimi ve politika üretimi süreçlerinde de belirleyici bir nitelik kazandı.

Bilimsel temellere dayanan politika nedir?

Bilimsel temelli politika yapımı, kararların veri, analiz ve kanıtlara dayalı olarak oluşturulması anlamına gelir. Bu yaklaşım, bir sorunun nedenlerini anlamak, olası çözümleri değerlendirmek ve uygulama sonuçlarını ölçmek için sistematik yöntemlerin kullanılmasını öngörür. Yani politika üretimi, artık yalnızca “ne yapılmalı?” sorusuna değil, aynı zamanda “neden yapılmalı, nasıl yapılmalı ve etkisi ne olur?” sorularına da yanıt arar.

Bu çerçevede istatistik kurumlarının, araştırma merkezlerinin ve üniversitelerin ürettiği veriler, politika tasarımının temel yapı taşları haline gelir. Örneğin, eğitim politikaları belirlenirken öğrenci başarı istatistiklerinden, öğretmen dağılım verilerinden ve bölgesel sosyoekonomik göstergelerden yararlanmak; sağlıkta kararlar alınırken epidemiyolojik verileri dikkate almak; enerji stratejileri oluşturulurken çevresel etki analizlerine başvurmak, bilimselliğin gereğidir.

Kanıt temelli yaklaşımın önemi

Politika yapımında bilimsellik, yalnızca doğru kararların alınmasını değil, aynı zamanda kaynakların verimli kullanılmasını da sağlar. Kamu kaynakları sınırlıdır ve her politikanın topluma bir maliyeti vardır. Bilimsel yöntemlerle desteklenmeyen, deneme-yanılma mantığına dayalı politikalar hem ekonomik kayıplara hem de toplumsal güvenin zedelenmesine yol açabilir.

Kanıt temelli politika yapımı, uzun vadeli sonuçları öngörmeyi kolaylaştırır. Örneğin, çevre politikalarında bilimsel veriler dikkate alınmadan yapılan düzenlemeler, kısa vadede ekonomik kazanç sağlasa da uzun vadede çevre tahribatı, sağlık sorunları ve tarımsal verim kaybı gibi maliyetleri beraberinde getirebilir. Oysa bilimsel analizlerle desteklenen kararlar, geleceğe yönelik riskleri azaltır ve sürdürülebilirliği güçlendirir.

Bilimselliğin siyasetle buluştuğu nokta

Politika her zaman ideolojik, ekonomik ve toplumsal çıkarların bir kesişim alanıdır. Bu nedenle bilimsellik, karar alma sürecini “değersizleştirmez”; aksine, ideolojik tercihlerin uygulanabilirliğini test eden bir rehber görevi görür. Bilimsel veriler, politika alternatiflerinin olası etkilerini gösterir ve karar vericilere “seçenekler arası rasyonel tercih” yapma olanağı sunar.

Ancak bilimsellik ile siyaset arasındaki ilişki daima dengeli yürütülmelidir. Bilim, objektif veriler sunar; siyaset ise bu veriler ışığında toplumsal öncelikleri belirler. Başka bir ifadeyle, bilim “nasıl” sorusuna, siyaset ise “ne için” sorusuna yanıt verir. Bu iki alanın uyum içinde çalışması, demokratik yönetişimin en önemli unsurlarından biridir.

Türkiye’de bilimsel politika yapımı sürecinin gelişimi

Türkiye’de son yıllarda veri temelli politika yapımına olan ilgi artmıştır. TÜİK’in düzenli yayımladığı istatistikler, Merkez Bankası’nın enflasyon raporları, Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın orta vadeli planları gibi belgeler, bilimsel analizlerin kamu karar süreçlerine dahil edildiğini göstermektedir. Üniversitelerle kamu kurumları arasında artan iş birliği de politika geliştirme kapasitesini güçlendirmektedir.

Ancak bu alanda halen bazı yapısal eksiklikler mevcuttur. Bilimsel araştırma sonuçlarının politika döngüsüne zamanında ve etkin biçimde dahil edilememesi, kararların kısa vadeli siyasi hedeflere göre şekillenmesi ya da veri paylaşımındaki şeffaflık eksiklikleri, bilimselliğin tam olarak yerleşmesini zorlaştırmaktadır.

Politika yapımının bilimsel temellere dayanması, sadece verinin varlığıyla değil, o verinin doğru yorumlanmasıyla mümkündür. Bu nedenle, kamu kurumlarında analitik kapasitenin artırılması, istatistik okuryazarlığının yaygınlaştırılması ve karar süreçlerinin şeffaflaştırılması büyük önem taşır.

Kamu yönetiminde yeni bir kültür: Analitik karar alma

Bilimsellik, sadece veri toplamak değil, o veriyi anlamlandırma sürecidir. Kamu yönetiminde analitik düşünme kültürünün yerleşmesi, politika üretiminde yenilikçiliği ve hesap verebilirliği de beraberinde getirir. Bugün birçok ülke, “kamu politikası laboratuvarları” kurarak yeni politikaları küçük ölçekli pilot uygulamalarla test etmekte ve elde edilen sonuçlara göre ulusal düzeyde yaygınlaştırmaktadır.

Bu yaklaşım, hataların maliyetini düşürürken, toplumsal güveni artırır. Çünkü vatandaş, uygulanan politikaların bilimsel kanıtlara dayandığını gördükçe, kamu yönetimine olan inancı da güçlenir.

Sonuç: Bilimsel bilginin rehberliğinde akılcı yönetim

Politika yapımında bilimsellik, yalnızca teknik bir tercih değil, aynı zamanda demokratik bir sorumluluktur. Bilime dayalı karar alma süreçleri, yönetenlerin hesap verebilirliğini artırır, kaynak israfını önler ve toplumun uzun vadeli refahını güvence altına alır.

Bilimsel bilgi, politika yapımında bir “lüks” değil, zorunluluktur. Bugünün hızlı değişen dünyasında, sezgisel kararlar değil, kanıtlarla desteklenen stratejiler geleceği şekillendirebilir. Bu nedenle, politika yapımında bilimselliği kurumsallaştırmak, yalnızca daha iyi politikalar üretmek değil; aynı zamanda daha güçlü, güvenilir ve sürdürülebilir bir yönetim anlayışını inşa etmek anlamına gelir.