Libya'da nereden nereye
Geçtiğimiz günlerde Libya'da Türkiye'nin sahadaki varlığını gösteren iki önemli gelişme yaşandı; biri beklenen, biri sürpriz nitelikte. İlki 17-18 Ağustos tarihlerinde TCG Kınalıada'nın Trablus Limanı'na yaptığı ziyaretti.
Ziyaret şaşırtıcı değil ama önemli. 2019’dan bugüne Türkiye açık bir şekilde uluslararası toplum/BM tarafından tanınan şimdiki ismi ile MBH’yi (Milli Birlik Hükümeti’ni) desteklemeye devam ediyor. Libya iç savaşı burada çok kalabalık bir mücadele başlatmış, bu mücadelenin kimi tarafları Libya sahasını Türkiye’nin varlığını kısıtlamak için bir fırsat olarak görmüştü. Libya’daki mücadele 2015 sonrası hızlanan Doğu Akdeniz’deki büyük güç mücadelesiyle de yakından ilgiliydi. Yani Ankara’nın önünde 2016-2019 arası merkezinde Kıbrıs’ın, Suriye’nin, Libya’nın bir üçgen gibi oturduğu çözülmez bir kördüğüm vardı. Kördüğümün farklı farklı sebeplerle Yunanistan, GKRY üzerinden Avrupalılar ve İsrail tarafından kullanıldığını hepimiz hatırlıyoruz. 2019’da Ankara, Trablus Hükümeti ile yaptığı Deniz Yetki Alanları Anlaşması ile bu kördüğümü çözmeyip kesmeyi tercih etti. Aynı tarihte Trablus Hükümeti ile bir Savunma Mutabakatına da varıldı. Bu iki hamle Türkiye’nin sivil-askeri varlığıyla da birleşince Libya iç savaşının yönü değişti. 2020’de ateşkese varıldı ve Libya’nın birliğine yönelik ilerleme kaydetme niyeti taraflarca beyan edildi.
Libya eskisi kadar kalabalık değil ama Ankara-Trablus ilişkisi hala önemli
O günden bugüne Libya sahası eskisi kadar kalabalık değil. Rusya, Ukrayna ile meşgul, BAE Sudan ile meşgul, BAE’nin arkasından etkili olmaya çalışan İsrail, Gazze-Ortadoğu mücadeleleriyle uğraşıyor ve Mısır, başta Gazze olmak üzere doğusunda, güneyinde çatışmalarla çevrilmiş durumda. GKRY, İsrail’e verdikleri dolaylı/doğrudan destek yüzünden arzu ettiklerinden daha çok Gazze savaşına bulaştılar. AB/Avrupalıların ileride alacakları tutumla ya da bu konuda yaşayacakları bölünmeyle birlikte hareket serbestlikleri iyice azalabilir. Bugünün konjonktüründe, Ankara, Libya’daki en anahtar nitelikteki aktör olarak kalmış durumda. 2020’den bu noktaya gelinirken Ankara, amacının Libya’da birlik olduğunu tek bayrak-tek ordu vurgusuyla söylemeye devam etti. 2025’e geldiğimizde Türkiye’nin anahtar rolü daha belirginleşmiş, temel güvenlik sağlayıcısı olarak ortaya çıkmış duruyor. Ama Libya’da tam arzu edilen birlik sağlanabilmiş değil ve bunun tek nedeni Doğu ve Batı arasındaki bölünme de değil. Trablus içinde rekabet devam ediyor, geçtiğimiz mayıs ayında RADA lideri el-Kikli’nin öldürülmesi sonrası milisler arası çatışma gibi tarif edilebilecek, ama bunun ötesinde istikrarsızlık potansiyeli bulunan gelişmeler yaşanmıştı. Dibeybe Hükümet’in karşı karşıya kaldığı rekabeti, bir zamanlar hükümetin farklı bakanlıkları arasında süren rekabeti yatıştırmak ve gelecekte beklenen değişim dönüşüm anında gerçek bir siyasi aktör olarak çıkmak istiyor. O nedenle kazanmak istediği kalp, Ankara’nın kalbi. Temmuz ayının 10’unda Ankara ile Trablus Hükümeti, Libya savunma bakanının Türkiye ziyareti sırasında bir güvenlik işbirliği anlaşması imzaladılar. Bu anlaşmaya göre iki taraf birbirlerine askeri eğitim, teknik ve lojistik yardım konusunda destek olacak. Dibeybe, bu anlaşma ile milisler başkentte cirit atmak isterken Ankara’nın kendisine desteğinin devam ettiği mesajını verdi. Daha sonra çok kritik bir zirve için İstanbul’a uçtu ve Türkiye ve İtalyan başkanları ile üçlü bir Akdeniz zirvesi yaptı. Bu zirve Ankara için, kendi Doğu Akdeniz vizyonuna bir Avrupalı, Akdenizli bir Avrupalı ortak bulduğunu gösterme fırsatıdı; Dibeybe ise Libya’nın batısında kendini tüm rekabete rağmen Türkiye ve İtalya ile konuşup müzakere edecek bir aktör haline getirdi. Ankara’nın mesajı açık: Trablus’ta istikrar istiyor. Dolayısıyla TCG Kınalıada’nın Trablus limanına demirlemesi kimseyi şaşırtmadı.
TCG Kınalıada Bingazi’de
Şaşırtıcı ziyaret, TCG Kınalıada’nın Bingaziye’de uğraması. Bu sırada MİT müsteşarı Kalın, Halife Hafter ve oğlu Saddam Hafter ile görüşüyordu. Hafter, savaş esnasında Libya Ulusal Ordu’sunun başkomutanıydı ve Libya’nın doğusunu da Meclisin de desteğiyle, kontrol altında tutuyordu. Temel başarısı arkasındaki destek (Rusya, Fransa, BAE/İsrail, Mısır) zayıfladıktan sonra kontrolü hala kaybetmemiş olması. Ancak geleceğin belirsizliklerinin ve Dibeybe’nin Ankara’ya yakın oynadığının farkında. Libya birliği ile ilgili kilit önemde anlar gelip çattığında şansını kaybetmek istemiyor. Libya iç savaşında çok kan döküldüğü, çok fazla vekalet savaşına bulaşıldığı için bu mirası omuzlarda taşımak da bir ağırlık yaratıyor. O nedenle Hafter bir süredir bir tür dönüşüm fırsatı yakalamak derdinde. Bir yandan oğlunu kendisinin yerine Ulusal Ordu’nun komutanı olarak atadı. Oğul Hafter, atanır atanmaz IDEF vesilesiyle geldiği Türkiye’de Savunma Bakanı Yaşar Güler ile görüştü ve savunma sanayi konusunda Ankara’nın müşterisi ve ortağı olmakla ilgilendiğini gösterdi. Sonrasında da Bingazi Limanında TCG Kınalıada’yı bizzat karşıladı ve Kalın’ın kabulünde bulundu. Tablo çok şey anlatıyor. Hafter, ayrıca, bir süredir 2019 Türkiye-Libya Anlaşmasının Bingazi yani Meclis tarafından da tanınabileceği mesajlarını veriyor. Meclis, temmuz ayında bu amaçla bir komisyon oluşturdu. Türkiye, bir taşla iki kuş vurmaya doğru gidiyor. Bir yandan eğer Bingazi, 2019 Anlaşmasını tanırsa, Anlaşmanın meşruiyeti son derece kuvvetlenmiş olacak. Mısır’ın bu konudaki itirazlarının sesinin iyice kısılmasından Kahire’nin Hafter’i/Meclis’i ya kendi haline bıraktığını ya da yeşil ışık yaktığını anlıyoruz. Eğer Bingazi, Trablus gibi 2019 Anlaşmasını tanırsa, bu adım Libya’nın birliğine giden en önemli adımlardan biri olacak.
Libya, Doğu Akdeniz nedeniyle tabi ki çok önemli bir alan Ankara için. Fakat esas önemi Afrika (özellikle de Kuzey ve Doğu Afrika) stratejileri için Türkiye adına bir mihenk taşı olması. Bu taş, yani Türkiye’nin cebinde tuttuğu Afrika taşı giderek parlak ve önemli hale gelecek diye düşünüyorum. Ortadoğu daha uzun süre kaynamaya ve çatırdama devam edecek, kolay kolay yatışmayacak. Avrupalıların istikrar beklentisi/ herkes bir şey kapmadan bir şey kapma, fırsatı kaçırmama beklentisi de Kuzey Afrika hattı başta olmak üzere Afrika’ya doğru kayacak. Bu çerçevede Türkiye’nin Afrika’daki varlığı, Doğu Akdeniz stratejisinin ötesinde kendi başına büyük bir artı haline gelebilir. Meloni ile gerçekleşen mini zirveyi takiben TCG Anadolu’nun Trablus ve Bingazi’de misafir edilmesi bize bu yolda büyük ümit veriyor.