SON DAKİKA

İrade: Ne kadar sahibiz, ne kadar yönlendiriliyoruz?

Geçtiğimiz hafta mutluluğun peşinden gitmiş, onun anahtarlarının nerede saklı olduğunu sorgulamıştık. Peki ya bu anahtarların bir parçası, iradenin ta kendisiyse?

Modern dünyanın karmaşık ağlarında, kendi kararlarımızın ne kadarının gerçekten bize ait olduğunu, ne kadarının dışarıdan gelen fısıltılarla şekillendiğini hiç düşündünüz mü?

İrade, genellikle bir şeye karar verme ve o doğrultuda hareket etme yeteneği olarak tanımlanır. Basitçe bir kahve seçimi yapmaktan, hayatımızı kökten değiştirecek büyük adımlar atmaya kadar her an irademizi kullandığımıza inanırız. Ancak son yıllarda beyin bilimleri ve psikoloji alanındaki gelişmeler, bu “mutlak irade” kavramını sorgulatıyor. Bilinçaltımızın derinliklerinde saklanan inançlar, deneyimler ve hatta genetik mirasımız, kararlarımızı sandığımızdan çok daha fazla etkiliyor.

Peki o zaman biz kimiz? Kendi gemimizin kaptanı mı, yoksa görünmez akıntılarla sürüklenen bir tekne mi? Medyanın parlattığı yaşam tarzları, sosyal medyanın dayattığı “olmalısın” kalıpları, hatta arkadaşlarımızın veya ailemizin beklentileri... Tüm bunlar, irade gücümüzü adeta bir ahtapot gibi sarıp sarmalıyor. Bazen sırf başkalarının onayını almak için, bazen de sadece “alışkanlık” dediğimiz konfor alanından çıkmamak için, aslında istemediğimiz kararlar alıyor, arzularımızın peşinden gitmekten vazgeçiyoruz.

Uzmanlar, beynimizin büyük bir kısmının otomatik pilotta çalıştığını, rutinler ve alışkanlıklar sayesinde enerji tasarrufu yaptığını belirtiyor. Bu, sabah uyandığımızda dişlerimizi fırçalarken ya da işe giderken aynı yolları kullanırken faydalı olabilir. Ancak ne zaman ki büyük kararlar almamız gerekir, işte o zaman bu otomatik pilot, gerçek irademizin önüne bir set çekebilir. Bilinçaltımızdaki kalıplar, bizi geçmişteki güvenli limanlara çekmeye çalışarak, aslında daha iyi bir gelecek için atabileceğimiz adımları engeller.

Öyleyse, irademizin iplerini yeniden elimize almak mümkün mü? Bu, bir sonraki yazımızda derinlemesine inceleyeceğimiz, üzerinde düşünmemiz gereken çok önemli bir soru. Çünkü belki de mutluluğun ve başarının anahtarı, dışarıdan gelen rüzgarlara değil, kendi içimizde esen irade rüzgarına yön verebilme cesaretinde saklıdır.