İki kelime hayat kurtarır: Özür dilerim
Toplum olarak özür dilemeyi hâlâ bir zayıflık göstergesi sanıyoruz. Oysa "özür dilerim" demek, kişinin hem kendiyle hem de vicdanıyla yüzleşmesidir.
Bir adam sinirle yolda yürüyormuş. Yolun ortasında bir kutu görmüş, sert bir tekme atmış. Sonra önüne çıkan ilk çöp kutusuna da bir tekme savurmuş. Kapağı açılmış, içinden bir cin çıkmış:
“Dile benden ne dilersen ey sahip” demiş.
Adam bir an durmuş, derin bir nefes almış ve “Özür dilerim” demiş.
Bu küçük hikâyede koca bir insanlık dersi gizlidir. Bizler hala özür dilemeyi zayıflık olarak görürüz. Oysa özür dilemek, kişinin kendisiyle yüzleşebilme gücüdür. Bazen öfke, bazen kırgınlık, bazen gurur o iki sihirli kelimenin ağzımızdan çıkmasına engel olur. Ama “özür dilerim” demek, hem kendine hem karşındakine duyulan saygının en sade ifadesidir.
Özür dilemek bir cesaret işidir
Hepimiz hata yaparız. Bazen kırarız, bazen unuturuza geliriz, bazen farkında bile olmayız. Ama fark ettiğimizde, hatayla yüzleşmek cesaret ister.
Özür dilemek, insanın vicdanında kendi davranışını tartması, empati kurması, karşımızdakine verdiğimiz zararı fark etmesidir.
Psikolojide bu, “empati” ve “içgörü” kapasitesiyle ilgilidir. Ve biz psikologlara göre, bu iki özellik, sağlıklı bir ruhun en belirgin göstergeleridir.
Neden bu kadar zor?
Çünkü bazı insanlar için “haklı olma” hali, bir kimliktir.
Kendilerini hep doğru, akıllı, üstün görürler. Hata yaptıklarını kabul etmek o kimliği sarsar. Bu yüzden özür dilemek yerine savunmaya geçer, hatta karşısındakini suçlarlar.
Oysa özür dilemek bir yenilgi değil; insan olmanın en olgun halidir.
Freud’un dediği gibi:
“Özür dilemek, haksız olduğun anlamına gelmez. Karşındakine verdiğin değerin, egondan yüksek olduğunu gösterir.”
Bir özrün şifası
Doğru zamanda, samimiyetle söylenen bir “özür dilerim” kalplerdeki buzları eritir. Çünkü mağdur olan kişi yalnızca duyulmak, anlaşılmak ister.
Bir özür, geçmişteki bir hatayı silemez belki ama kalpteki yarayı yumuşatır.
Bazen kelimelerle olmaz bu özür; bir bakışla, bir sarılışla, bir dokunuşla anlatılır.
Modern zamanlarda özrün kaybı
Bugün insanlar özür dilemek yerine sessiz kalmayı, görmezden gelmeyi, “takipten çıkmayı” tercih ediyor.
Yüzleşmekten korkuyoruz.
Ama her ertelenen özür, içimizde bir taş gibi birikiyor.
Zamanla o taşlar büyüyor, ilişkilerimizin üzerine duvar örüyor.
Oysa “özür dilerim” demek, o duvarda ilk çatlağı atar.
Sevgili okurlarım,
Özür dilemek bir nezaket biçimidir. Bir insanın “haklı olmayı” değil, “insan kalmayı” seçtiği andır.
Ve belki de hayatta en çok kullanmamız gereken cümle şu:
“Özür dilerim… seni kırmak istemedim.”
Unutmayın; özür dilemek yalnızca geçmişi onarmaz, geleceği de iyileştirir.
Ve bazen en güçlü insan, “özür dilerim” diyebilendir.