SON DAKİKA

Her yere bağlıyken aslında hiçbir yerdeyiz

Hakan Özbay 09 Eyl 2025

En son ne zaman bir fincan çayın sadece buğusunu, elinizi ısıtan seramik dokusunu ve damağınızda bıraktığı o eşsiz tadı hissettiniz? Sadece bunu. Başka hiçbir şey düşünmeden.

Ne dün yöneticinizle yaptığınız o tatsız konuşmayı, ne de yarına yetişmesi gereken o acil işi aklınızdan geçirmeden... Cevap vermekte zorlanıyorsanız, yalnız değilsiniz. Modern zamanların en büyük paradoksu belki de bu: İletişim araçlarımızla her an her yere bağlıyken, aslında en çok olmamız gereken yerden, yani “şu andan” kopuk yaşamak.

Zihnimiz, geçmişin pişmanlıkları ile geleceğin kaygıları arasında mekik dokuyan yorulmak bilmez bir seyyah gibi. Sürekli bir sonraki durağı, bir sonraki hedefi, bir sonraki problemi planlıyor. Bu zihin otobanında anlar, yanından hızla geçip gittiğimiz, renklerini ve detaylarını asla fark edemediğimiz birer tabela gibi akıp gidiyor. Oysa hayat, gelecekte bir gün varacağımız bir istasyon değil, yolculuğun ta kendisi. Biz ise çoğu zaman bu yolculuğu, camları buğulu bir otobüsün içinden, elimizdeki telefon ekranına bakarak kaçırıyoruz.

İşte tam bu noktada, son yıllarda adını sıkça duyduğumuz bir kavram imdadımıza yetişiyor: Mindfulness. Türkçe'ye "Bilinçli Farkındalık" olarak çevirebileceğimiz bu yaklaşım, en basit tanımıyla, şimdiki ana yargılamadan, bilinçli bir şekilde dikkatini verme pratiğidir. Zihnimizin içinde hiç susmayan o radyoyu bir anlığına kısmak ve sadece var olmak.

Bu, kulağa şiirsel bir temenni gibi gelebilir ama arkasında ciddi bir bilimsel gerçeklik yatıyor. Bu zihinsel gürültü sadece edebi bir benzetme değil. Örneğin, Amerikan Psikoloji Birliği'nin (APA) raporları, yetişkin nüfusun yüzde 75'inden fazlasının son bir ay içinde orta veya yüksek düzeyde stres yaşadığını gösteriyor. Zihnimizin sürekli geçmiş ve gelecek arasında gidip gelmesi, stres hormonu olan kortizol seviyelerini artırarak hem zihinsel hem de fiziksel sağlığımızı tehdit ediyor.

Peki, Mindfulness bu denklemi nasıl değiştiriyor? Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde geliştirilen ve etkinliği kanıtlanmış Farkındalık Temelli Stres Azaltma (MBSR) programı üzerine yapılan araştırmalar çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor: Programa katılanların anksiyete belirtilerinde yüzde 40'a varan azalmalar gözlemleniyor, kronik ağrı çeken hastalarda ağrı algısının ve ağrıya bağlı stresin önemli ölçüde düştüğü saptanıyor, beynin hafıza, öğrenme ve duygu regülasyonundan sorumlu bölgelerinde (hipokampus ve prefrontal korteks gibi) gri madde yoğunluğunun arttığı MR görüntüleriyle kanıtlanıyor.

Yani, bir yemeğin tadına varmak veya nefes alıp verişini hissetmek, sadece romantik bir eylem değil, aynı zamanda beynimizi yeniden şekillendiren biyokimyasal bir süreç.

Bu pratiği hayatınıza dahil etmek için bir manastıra kapanmanıza gerek yok. Sadece bir dakikalığına durarak başlayabilirsiniz. Şu an bu yazıyı okurken, bir an durun. Telefonunuzu veya ekranınızı bir kenara bırakın. Ayaklarınızın yere nasıl bastığını hissedin. Derin bir nefes alın ve havanın burnunuzdan girip ciğerlerinizi dolduruşunu, ardından yavaşça dışarı çıkışını takip edin. Sadece bir nefes. Dikkatiniz dağılırsa, ki dağılacaktır, nazikçe onu tekrar nefesinize getirin. Tebrikler, az önce Mindfulness pratiği yaptınız.

Hayat, durmaksızın prova yaptığımız ama bir türlü sahneye çıkamadığımız bir oyun olmamalı. Oysa her an, kendi içinde bir başlangıç ve bir sondur; kendi müziği ve kendi rengi olan eşsiz bir andır. Sabah kahvenizin ilk yudumu, pencerenize vuran yağmur damlasının sesi, sevdiğiniz birinin gülümsemesi... Bunlar, hayat denen o büyük senfoninin notaları.

Kendi hayatınızın seyircisi olmayın. Zihninizin geçmiş ve gelecek arasında kurduğu o hayali salıncaktan inip, ayaklarınızı şimdiki anın sağlam toprağına basın. Sahne sizin ve oyun çoktan başladı. Kaçırmayın.