SON DAKİKA

Gerçek dost, ışıkta değil karanlıkta belli olur

Esra Tanrıverdi 10 Kas 2025

İnsani değerlerimiz günden güne düşüyor… İnsana özgü ve bütün insanlar için ortak sayılabilecek tüm üstün değerler — dostluk, sevgi, güven, saygı, merhamet — olması gereken aralığın çok çok altında.

Oysa insan olmak, bu değerleri sadece bilmek değil; içselleştirmek, davranışlarına yansıtabilmektir.

Erdemli insan, her şeye bu değerlerin penceresinden bakar.

Gelin, günümüzün en önemli ama en kolay harcanan değerlerinden biri olan “dostluk” kavramını konuşalım.

Her dinlediğimde beni duygulandırır “Arkadaş” şarkısı:

“Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş,

Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş…”

Ne güzel anlatır o sıcacık bağı…Ama artık o kıvılcım kolay yanmıyor; yansa da çabuk sönüyor.

Son yıllarda dostluk, en hunharca tüketilen kavramlardan biri oldu.

Sosyal medyaya bakıyorsunuz; herkesin “kadim dostu, can dostu” var. Tanıştırırken büyük sözler dökülüyor dudaklardan. Sonra bir bakıyorsunuz, o “kadim dostlar” birbirlerinin kuyusunu kazmış, iki günde düşman olmuş!

Dostluklar öyle çabuk mu kuruluyor sizce? Kurulduğunda da ilk sarsıntıda yerle bir mi oluyor?

Bir dostumun aşk için söylediği “Selpak mendili aşklar, kullan at” sözü, artık dostluklar için de geçerli.

Çünkü dostluk zor kazanılır ama çabuk kaybedilir. Ve ne yazık ki insan, en kolay dostunu harcar.

Oysa gerçek dostluk, Jung’un deyimiyle “gölgeyle yüzleşme cesareti” ister. Bir dost, senin sadece parlak yanını değil, karanlığını da görebilendir. Seni kusurlarınla kabul edip, yargılamadan yanında durabilendir.

Sen düştüğünde değil, herkes çekildiğinde kalan kişidir dost.

Ama dostluk, sadece yan yana durmakla da sınırlı değildir. Dostuna değer vermek, dostluğu yaşatan en derin duygudur.

Değerli hissettirmek, bir insana “varlığın benim için önemli” diyebilmenin en saf halidir. Bir dostun elini sık sık tutmak gerekmez, ama onun değerli olduğunu hissettirmek gerekir.Çünkü değer görmeyen hiçbir bağ uzun ömürlü değildir.

Sevgi, saygı, vefa ve güven gibi; “değer verme” de dostluğu besleyen en önemli ruhtur.

Bugün dostluklar bile birer “anlık ihtiyaç” haline geldi. Oysa gerçek dost, ihtiyaç duyduğumuzda değil; kaybolduğumuzu fark ettiğinde yanımıza gelen kişidir.

Jung’un dediği gibi, “Işıkta yürüyen biriyle değil, karanlıkta elini tutanla dost ol.”Çünkü karanlıkta tutulan eller, en sağlam bağları kurar.

Gerçek dostluk, benmerkezciliğe yer bırakmaz. İki insanın belli anlarda “tek yürek” olabilmesidir.

Dost, yanlışını gören ama seni yargılamayan, hatanı yüzüne değil kalbine söyleyendir.Kötü zamanda bile sen istemeden kapını çalabilendir.

Sana “yanımda olduğun sürece yanındayım” diyen değil; sen herkesin uzağındayken bile yanındakidir.

İyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur.Masumiyetin bittiği yerde dostluk da ölür.

Baktınız ki çıkarlarınız dostluğunuzun içinden sırıtıyor — gönderin o dostu gönlünüzden sürgüne.