SON DAKİKA

Gazze Anlaşması-Yeni bir Ortadoğu denemesi

Çarşamba akşam saatlerinde Hamas ve İsrail arasında Mısır'da süren müzakerelerin olumlu sonuçlandığı ve bir ateşkes anlaşmasına ulaşıldığına dair haberler geldi.

Ateşkesin devreye girmesi için İsrail kabinesinin onayı beklenecek ama bir sürpriz olmayacağı görülüyor. Ateşkes resmi olarak ilan edildiği ana kadar İsrail Gazze’ye saldırı düzenleyip İsrail içinde de bu anlaşmayı bir yenilgi olarak nitelendirenlere karşı gösteri yapmaya devam edecek. İsrail toplumu çok radikalleşmiş durumda, bu iki sene içerisinde çok şey kaybettiler ve kesin bir zafere ihtiyaçları vardı. Oysa Anlaşmanın sadece birinci aşaması üzerinde anlaşılmış durumda ve aslında çok önemli olan rehinelerin teslimi dışında İsrail için nasıl bir kazanç yarattığı belirsiz. Gazze işgaline ABD ve uluslararası toplumdan yeşil ışık yakılmadı; İsrail Hamas ile anlaşmak zorunda kaldı. Arabulucu ve garantör ülkelerden Mısır ve Katar ile ilişkileri malum nedenlerle limoni. Bu ülkeler de kendi güvenlikleri açısından İsrail’in sınırlanmasını arzu ediyorlar. Ve daha önemlisi İsrail’in rakip bir aktör olarak gördüğü Türkiye açık açık arabulucu ve hatta ABD, Katar ve Mısır kadar ateşkesin garantörü olarak zikredildi. İsrail’in sınırlanması konusunda Türkiye’nin sahada ve masada (Hamas üzerindeki, İslam alemi içindeki, Arap devletleri arasında bölgede) önemli araçlara sahip olduğu biliniyor. Bu aktörlerin Gazze meselesinin parçası olması ABD dışındakiler iki devletli çözümü destekledikleri için İsrail adına Gazze planının (yani Gazze işgali ile Batı Şeria işgali ile Filistin devleti fikrinin yok edilmesi) şimdilik rafa kalkması demek. 

İsrail, rehinelerin dönme ihtimaline rağmen rahatsız mı?

Anlaşmanın birinci aşaması hala çeşitli belirsizliklere sahip, zira detayları içeren deklarasyon yayınlanmadı. Genel hatları ile ateşkes ile beraber Gazze’ye yardımın başlayacağını biliyoruz. Gerçekler zemininde bu bir parça olsun Gazze halkının acılarına merhem olacaktır. Daha önemlisi ise içerdiği siyasi mesaj. Bu mesaj Gazzelilerin boşuna direnmediğini söylüyor. Direnişin siyasi kazançlar sağlayabileceğini (İsrail’in Filistin politikasının -yani ayrımcı, soykırımcı politikasının görünür olması ve Filistin Devleti’nin daha fazla ülke tarafından tanınması) ama bedelin topyekun ortadan kalkma olmayabileceğinin ortaya çıkması İsrail'in cezalandırma/caydırma gücüne zarar vermeye devam edecek. Muhtemelen rehinelerin teslimi Hamas’ın elindeki en önemli kozun ortadan kalkması anlamına geliyor. Ancak Hamas, bu siyasi mesajın İsrail’deki Netanyahu hükümeti ve destekçilerin rüyasını kaçıracak kadar güçlü olduğunu düşündüğünden kozu kaybetmeyi göze alabilmiş görünüyor. 

İlk aşamada ayrıca İsrail ordusunun tampon alana çekilesi, rehine ve Filistinli esir/mahkumların değişimi söz konusu. Mahkumlar arasında hala yüksek profilli Filistin direnişçileri var. İsrail’in salacağı listede kendilerine yer bulacaklar mı bilinmez ama bir İsrailli yetkili 7 Ekim sonrasında “Hamas’ın ideolojisini öldüremeyiz ama o ideolojiye sahip silah tutan elleri öldürebiliriz demişti.”  Bu tip takas anlaşmaları çözümün sadece “birilerini öldürmek” kadar basit olmadığını gösteriyor. Diğer aşamalarda eğer Hamas Gazze’deki varlığını kaybederse bile bu mesaj, direnişin ve anlaşmaların temel aktörü olmak üzerinden ideolojisine ve bölgedeki varlığına zemin hazırlayabilir. Hamas direnişi için önemli ülkelerin (başta Türkiye ve Katar) sürecin resmen parçası haline getirilmesi bu konuda şüphelerimizi güçlendiriyor. Hatırlanacaktır 7 Ekim saldırıları vekaleten süren sonra doğrudan karşıtlığa dönüşen İran-İsrail çatışmalarını ateşlemişti. Hamas, özellikle Hamas’ın askeri kanadı ve İran arasındaki bağ bölgede “ne oluyor” sorusunun sorulmasına neden olmuştu. Bugün bu bağdan ziyade Hamas direnişi-Filistin direnişi bağı ön plana çıkartılıyor. Dolayısıyla Gazze direnişi onurlu bir Gazze ve/veya Filistin çözümünün önünü açarsa, açma konusunda bölgeyi konsolide ederse Hamas konusunda bölgede var olan şüpheler de dönüşebilir. Bölgedeki ülkelerin pek çoğu toplumsal/ulusal direniş hareketlerinden korkuyorlar. Ancak Filistin direnişini de desteklemek zorunda kaldılar. Gazze’de suların durulması bölge ülkeleri arasında hem teknik (Gazze’nin ayağa kaldırılması) hem de fikirsel düzeyde bir koordinasyonu getirebilir. Hamas’ın silahsızlandırılması mevzusunun Filistin Yönetiminin güçlenmesi- özellikle de güvenlik ayağı üzerinden- ya da Filistin Devletine bir şekilde Hamas tarafından bağlanmak istendiğini görüyoruz. Bu konuda bazı garantör ülkeler de başta olmak üzere bölgedeki belli başlı ülkelerin desteğine sahip olacaklardır. 

Yeni Ortadoğu kervanı

Netanyahu hükümetin düşmesini engelleyebilir mi bilmiyoruz, anlaşma sonrası İsrail yönetimi için böyle bir risk var. Her halükârda Netanyahu bu süreci geçici bir durma olarak satmaya çalışacaktır. Bu noktada yansıyan haberlere göre ABD, İsrail’in anlaşmaya uyulduğu takdirde Gazze’ye yeniden saldırmayacağı garantisini Hamas’a vermiş. Eğer ABD, Gazze anlaşmasını yeni Ortadoğu düzeninin ilk adımı olarak düşünüyorsa bu garantinin işlemesini sağlamak zorunda. Garanti bozulursa bunun gerçek, ciddi bir sebebe dayanması, müzakerelerin tamamen ve geri döndürülmez şekilde bozulması yani yeni bölgesel düzen yerine yine yeni bir bölgesel savaş eşiğine gelmemiz gerek. Bu, ABD için de kötü senaryo olacaktır. Trump’ın bu anlaşmanın yapılmasını arzu etmesinin gerçek Real-politik sebepleri var, mesele sadece Nobel Barış Ödülü değil yani.  Eğer ABD adına her şey yolunda gider ve Gazze anlaşmasının ileriki aşamalarında İsrail-Filistin meselesinin adil ve sürdürülebilir bir çözümü için tekrar umut yeşerirse bu, İsrail’in sınırlanması, sınırlanarak bölgeye dönmesi demektir. Daha her şeyin çok başındayız ama ABD bu anlaşma ile bölgenin yeniden şekillenmesi için ciddi bir deneme yapıyor. Kervan yola çıktı, yolda çok değişiklik olur, kazançlar-kayıplar yeniden dağıtılır ama bu denemenin yani Türkiye’nin en önlerde yer aldığı kervanın çok çok önemli bir istikamete ilerlediği gerçeğini değiştirmiyor.