SON DAKİKA
Son Yazıları

Enerjisiyle büyüledi…

27 May 2023

Bülent Emin Yarar, 25 yıl sonra yeniden aynı oyunla sahnede. Cyrano de Bergerac…

İstanbul Devlet Tiyatrosu bünyesinde 1998 yılında Işıl Kasapoğlu’nun rejisi, Bülent Emin Yarar yorumuyla bir Cyrano de Bergarac oyunu hayatımıza girdi. Günden güne efsaneleşen oyunu daha uzun yıllar sahnelerde görmeyi beklerken de bir anda kaldırıldığını hatırlatayım.

Hani bazı filmler, oyunlar vardır yıllar geçse de etkisinden çıkamazsın. Hayatına yön verir, kendinden bir parça bulursun o karakterlerde… Çünkü öyle bir sergilenir ki kanlı canlı karşında duruyordur artık o karakterler… Belki de sensindir o, belki de her gün gördüğün kapı komşundan biridir. Bu tarz oyunlarla fazla karşılaşamıyoruz ama olduğunda da bizim için efsaneleşiyor, tadı damağında kalıyor, göğsünde bir yumru bırakıyor. Sen yaşadıkça o da artık senin hafızanda, bedeninde can buluyor. 

Cyrano de Bergerac oyununda Cyrano, burnunun büyüklüğüyle tanınan bir silahşordur. Gönlünü Roxane’a kaptırır. Fakat bu durumdan duyduğu utanç yüzünden aşkını itiraf edemez. O sırada öğrenir ki Christian adında emrinde olan bir başka silahşor de Roxane’a aşıktır. Üstelik Christian hem yakışıklı hem genç… Fakat bir derdi vardır bu gencin. Kadınlar karşısında güzel sözler söylemek bir yana dursun “titrerim, sevgiden söz etme anı geldi mi” der. Bu durum üzerine Cyrano hem kalem hem de kılıç üstadı olduğundan hem de Roxane’a olan aşkından mütevellit; Christian’a onun gölgesi olabileceğini, onun adına mektuplar yazabileceğini belirtir. Ve çoktan Roxane’a yazdığı şiirlerden birini ona verir. Bu sayede 3lü ilişkinin de ilk adımı atılmış olur. Ta ki bir gün Roxane, Christianla yüz yüze gelmek isteyene kadar…

Oyun boyunca Cyrano’nun dizelerinde aşkı duyarız. Bergerac’ın ruhu mu Christian’ın güzelliği mi? Sorusunu sorgularız. Belki de aşkın nasılının peşine düşeriz…

Cyrano de Bergerac oyununun sahnelenmesi denildiğinde ise akla gelen ilk şey “cesaret” oluyor. Defalarca izlenmesinin ya da defalarca okunmasının benim yorumuma göre en önemli sebebi hikayenin yanı sıra mükemmel şiirsel dizelerin varlığı diye düşünüyorum. Bu şiirsel dili seyirciye ulaştırmak veya o müziği seyirciye duyurmak da tabii ki cesaret istiyor. 

Bu dilin en cesur ismi denildiğinde de akla Bülent Emin Yarar geliyor dersem yanlış olmaz. 10 yıldır tek kişilik Hamlet’i hala ilk gün ki heyecanıyla sahnelerde bizimle buluşturan oyuncunun zannımca en önemli özelliği böyle metinlerden korkmak yerine bilakis samimiyetle bu metinlerin doğrudan anlatılmasını savunması olabilir…

Bugün 25 yıl sonra Bülent Emin Yarar’ı aynı rolde karşımızda görmek çok heyecan verici. Bu defa Mert Fırat ile Dasdas sahnede, Ahmet Sami Özbudak’ın modern rejisi ve Cem Yılmazer’in görsel tasarımının içinde bizimle buluşuyor. Yeni oyunda dikkatten kaçmayan en önemli detay ise Cyrano’nun tiratlarından taviz verilmemiş olması. Bülent Emin Yarar’ın her zaman savunduğu o samimiyetle sözcüklerin ağzından dökülmesini izlemek ise oldukça mutluluk verici.

Bu rolün bir diğer cesaret isteyen tarafı bana kalırsa ciddi bir kondisyon gerektirmesi de diyebilirim. Çünkü Cyrano bir kılıç ustası ve birçok tirat bu kılıç oyunları arasında söyleniyor. Dasdas’da izlediğim yeni oyunda etkilendiğim şeylerin başında Bülent Emin Yarar’ın enerjisi kesinlikle geliyor. Onun olduğu her sahne ışıl ışıl parlarken, usta oyuncu ne kadar da genç görünüyor demekten kendinizi alamıyorsunuz. Bir tavsiye de benden gelsin, Bülent Emin Yarar’ın oynarken aldığı zevki gözlerinde görmek için bile oyun izlenmeye değer.

Herkese keyifli seyirler dilerim.


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları