SON DAKİKA

Eğitimde reform şart

Ülkelerin eğitim kalitesini ölçen ve diğer ülkelerle karşılaştıran uluslararası değerlendirme kuruluşlarının hazırladığı raporlarda, olmamız gereken yerden daha aşağılardayız. Bunun en önemli nedenlerinden biri, öğretmen kalitesinin düşüklüğü. Reforme ederek, "Öğretmen Okulları" modeline geri dönmeliyiz. Diğer bir önemli neden, ezberci eğitim sistemi ve müfredat.

Çok önemli bir diğer neden; merkezi sistem. Merkezi sistemden, müfredatı bakanlığın belirlediği, okulların fiziki yönetiminin belediyeler tarafından yapıldığı karma bir modele geçmeliyiz. Mevcut sistemde, bakan ve ekibinin, on binlerce okulu iyi yönetmesi, denetlemesi ve takip etmesi bekleniyor ki bu mümkün değil. 

Oysa fiziki yönetim belediyelere bırakıldığında, belediye başkanı ilçesindeki az sayıdaki okulu çok daha iyi yönetebilir. İlçelerinde hangi tür eğitim kurumuna ihtiyaç olduğu konusunda yerel yöneticiler daha doğru karar verirler. Bu modele geçildiğinde, vatandaşın yerel seçimlerde kime oy vereceğini belirleyen kriterlerden en önemlisi okulların durumu, eğitim seviyesi ve başarılı olup olmadığı olacaktır.  Eğitimde başarılı olamayan başkan seçimleri kaybedeceğinden belediye başkanı ve ekibi eğitime önem verecektir. 

Her ilçe bulunduğu kentteki diğer ilçelerle, her il komşu illerle yarışacak ve rekabetten kalite doğacaktır. Belediyeler, sınıf başına düşen öğrenci sayısını azaltmak için merkezden atananlara ilaveten öğretmen istihdam edeceklerinden işsizlik azalacak ve okullar daha başarılı olacaklar. Öğretmenler daha iyi okullarda ve daha yüksek ücretlerle istihdam edilebilmek için yenilikleri ve gelişmeleri takip etmeye önem verecekler.  

Devlet okullarının kalitesinin yükselmesi, otomatik olarak özel okulların kalitesini de yükseltir. Üniversite giriş sınavlarında ‘’orta öğretim başarı puanı uygulaması’’ haksız rekabete yol açıyor. Bu uygulamayı iptal etmeli ve öğrencileri sadece sınavdan aldıkları puanı baz alarak üniversiteye yerleştirmeliyiz.

Bu sistemin devamı olarak, nüfusu yarım milyonun üzerinde olan belediyelere tek başlarına, nüfusları yarım milyonun altında olan belediyelere başka belediyelerle iş birliği yaparak üniversite kurma hakkı verilmelidir. Bu üniversiteler, kontenjanlarının bir kısmını, mesela %30’unu, merkezi sınavdan geçmek şartıyla hemşehrileri olan öğrencilere ayırabilmelidir. Bu modelde özellikle imkânları geniş olan büyükşehir belediyeleri kendi adlarını taşıyan üniversiteler kuracaklar ve bu üniversitelerin başarılı olması için gayret gösterecekler. Belediyeler doğal olarak, kurdukları üniversitelerde yörelerinin ihtiyaçlarını karşılayacak bölümler açacaklar ve teknik eleman eğitimine öncelik verecekler. Böylece sanayi ve ticaret dünyasıyla akademi yakınlaşması sağlanacak.

Bu sayede üniversite sayısı, dolayısıyla rekabet  artar ve kalite yükselir. Daha çok gencimiz yüksek öğrenim görür. Özel üniversitelerinde eğitim kalitesi yükselir. Rekabet kızışınca üniversiteler yabancı öğrencilere yönelirler. Türkiye’de eğitim alan yabancı öğrenciler, ülkelerinde ülkelemizin temsilcileri olurlar. En iyi turist yabancı öğrencilerdir. Çünkü 4-5 yıl ikamet ederler. Elli turistin bıraktığı kadar para bırakırlar. 

Dünyanın muteber üniversitelerine ülkemizde okul, bölüm, fakülte ve program açma hakkı tanınmalı ve bu yatırımlar teşvik edilmelidir. Bugün birçok muteber üniversitenin Dubai, Singapur, Doha ve Hong Kong gibi şehirlerde bölümleri var. Dünyanın İlk 500 üniversitesi arasındaki okulların Türkiye’de bölüm açması, eğitim kalitemizi yükseltir. Yabancı öğrenci sayısını ve kalitesini artırır. 

Kamu üniversitelerin bütçeleri belirlenirken, bilimsel çalışmalar, en önemli kriterlerden biri olmalıdır. Zira üniversitelerin eğitimin yanında bilimsel çalışmalara yoğunlaşması, yüksek teknolojiye geçebilmemiz için şarttır. Haksız rekabeti önleyebilmek için üniversiteler vergiden muaf olmalıdır.

Eğitim sistemimizin en önemli eksiklerinden biri, yabancı dil öğretememizdir. Bu, ihracat ve ithalatın yoğun olduğu, yurt dışında müteahhitlik hizmetleri veren ve milyonlarca turist ağırlayan ülkemiz için büyük handikaptır. Yabancı dil meslek okulları açılmalıdır. Bu okullar ilkokul 3. sınıftan lise son sınıfa kadar iki yabancı dil öğretmelidir. Her okul İngilizce’nin yanında Arapça, Fransızca, Japonca, Rusça, Çince, Almanca ve Korece gibi dillerden birinide öğretmelidir. Böylece ülkemizin iş gücü kalitesi yükselir. 

Rusya, Japonya, Kore ve Almanya gibi nüfusu hızlı azalan ülkeler, her yıl daha fazla nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyacaklar. Doğal olarak iki lisan bilen, iyi eğitim almış adayları tercih edecekler. Daha kısa vadeli çözüm olarak, yurt dışından öğretmen getirilerek, seferberlik havasında, yabancı dil kursları düzenlenmelidir. Yabancı dil öğretmenleri, yurt dışındaki saygın kurumlarda yabancı dil eğitimi konusunda kurslara tabi tutulmalıdır. 

Bilgisayar ve turizmle ilgili meslek okullarının sayısı artırılmalı, yüksek teknoloji ve lojistik alanlarında da meslek liseleri kurulmalıdır. Üniversiteler, çalışanlara yönelik yüksek lisans ve doktora programları düzenlemelidir. Kaliteli eğitim, Türkiye yüzyılının anahtarıdır.


ajet 160x600
Hepsi burada 160x600