Düzeltiyorum: Herkes kaybetti, Türk Dünyası hariç!
Bazı okuyucularım Azerbaycan'ın da son dönemde yaptığı hamlelerle güçlendiğini ifade ettiler, haklılar. ''Türkiye hariç'' derken büyük ve orta ölçekteki devletleri kastetmiştim. Yoksa Azerbaycan hem Karabağ'ı hem de ülkenin %20'sine tekabül eden işgal altındaki topraklarını kurtardı. Çok sayıda petrol ve gaz nakil hattını devreye alarak ekonomik olarak Rusya'ya bağımlı olmaktan kurtuldu. Star Petrol Rafinerisini ve SOCAR akaryakıt istasyonlarını kurarak ham petrol satmaktan kurtuldu. Azerbaycan, on yıl öncesinden çok daha zengin ve müreffeh.
Birlikte Çin’e doğalgaz nakil hattı inşa eden Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan hem ekonomik olarak Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtuldular hem de yüksek büyüme oranları yakaladılar. Türkistan devletleri ŞİÖ’ ye katılarak ve Amerika’nın askeri üslerini kapatarak daha bağımsız dış politika uygulama imkanını kazandılar. Ordularını modernize ettiler. Onlarca yeni petrol ve gaz sahası keşfettiler. Türk Devletleri Teşkilatının kurulması, Türk devletlerinin bütünleşerek güçlenmesini sağlayacak çok stratejik bir hamleydi.
Son dönemde en çok zayıflayan güçlerden biri belki de birincisi AB’ydi. AB, SSCB dağıldıktan sonra çok güçlenmişti. Avrupa tam anlamıyla bütünleşmiş ve yeni üyeler birliğe entegre olmuştu. AB’nin zayıflaması Covid ile başladı. Akabinde İngiltere’nin üyelikten ayrılmasının, telafisi mümkün değildir. Londra dünyanın iki finans merkezinden biri. İngiltere, AB’nin en güçlü ordusuna ve donanmasına sahipti. AB’nin nükleer silaha sahip iki ülkesinden biriydi.
İngiltere’nin ayrılmasından hemen sonra başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, AB açısından tam bir felaket oldu. AB, Rusya’ya ambargo uygulayarak doğalgaz alımını kesti. Hiçbir hazırlığı olmadığından Rus gazı yerine, ABD’den 3-4 kat yüksek fiyatla kaya gazı almak zorunda kalınca, rekabet gücünü kaybetti. Fabrikalar kapanıyor, insanlar işlerini kaybediyor. Üstüne üstlük on milyona yakın Ukraynalı Avrupa’ya göç etti. Bu yüklere, Ukrayna’ya yapılan trilyon doların üzerindeki yardımlar ve artan savunma harcamaları eklenince AB ekonomik olarak çöktü.
Savaşın Avrupa’ya maliyeti sadece ekonomik olmadı. ABD’den bağımsız politikalar takip etmek isteyen ama güçlü bir ordusu olmayan AB, Amerika’nın uydusu haline geldi. AB, tarihin en büyük kavimler göçünün son durağı durumunda. Her sene daha fazla sığınmacı, sınırları kaçak geçerek Avrupa’ya yerleşiyor. Bu göçün bırakın durdurulması, yavaşlatılması dahi imkansız.
ABD, on yıl önce tek süper güçtü. Bugün iki süper güçten biri. On yıl önce gücünün zirvesindeydi. Irak’tan ve Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı. Orta Asya’daki üslerini kapattı. Afrika’da ve Latin Amerika’da hem yatırım hem de ticari açıdan Çin’in gerisine düştü. Rusya’nın Suriye ile Libya’ya yerleşmesi, Kırım’ı işgal etmesi ve İran’ın Şii hilali oluşturması ABD açısından gerileme demek. Çok kutuplu dünya Türkiye, Hindistan, Mısır, Suudi Arabistan ve Brezilya gibi devletlere bağımsız dış politika takip etme imkanı sağladığından ABD’yi sarstı.
ABD, İsrail’in uyguladığı soy kırıma verdiği destekten dolayı imajını ve inandırıcılığını kaybetti. Amerika’nın tek egemen güç olduğu bir dünyanın adaletli olamayacağı kanaati pekişti. Bir kuşak bir yol projesi, Çin’e denizden ambargo uygulamasını anlamsız kıldığından ABD’yi zayıflattı. ABD halen ekonomik, siyasi ve askeri açılardan en güçlü ülke ama zayıflama trendinde.
Çin, sadece kendisi olarak değerlendirildiğinde, otuz yıldır güçleniyor. Fakat Çin’i tek başına değerlendirmek yanlış olur zira Çin; Rusya, Kuzey Kore ve İran’la Avrasya blokunu oluşturuyor. Çin tek başına değerlendirildiğinde askeri ve siyasal açılardan ABD ile mukayese edilemeyecek kadar zayıf. Rusya’nın Ukrayna savaşında batağa saplanması, İran’da rejimin kan kaybetmesi ve Şii hilalinin çökmesi Çin’i zayıflattı.
AB’nin ABD’ye yakınlaşması ve bu iki majör müşterisinin Çin menşeli ürünlere yüksek gümrük vergileri koymaları ve zaman zaman ambargo uygulamaları Çin’in ekonomik büyümesini yavaşlatıyor. Covid sırasındaki katı uygulamalar, otoriterleşme ve Beyaz Saray’ın takip ettiği politikaların neticesinde iki trilyon doların üzerindeki yatırım Çin’i terk etti. Bunların yanında ABD, AB ve Körfez ülkeleri, Hindistan’ı Çin’e alternatif üretim merkezi yapmaya çalışıyorlar.
Çin bir kuşak bir yol projesini de istediği noktaya getiremedi. Zira Ukrayna savaşı nedeniyle kuzey koridoru işlevini tamamen yitirdi. Satın aldığı Beyrut limanı havaya uçuruldu. Yafa ve Pire limanlarının ihaleleri iptal edildi. Çin bu olumsuzluklara rağmen halen ikinci en güçlü ülke ve Amerika’nın tek rakibi.
NOT: Müstakil bir makalede Türkiye’yi ele alacağız.