Dünyadaki gelir dağılımındaki eşitsizlik
Dünyanın dört bir yanında milyonlarca çocuk, yetersiz beslenme ve açlık nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Aynı zamanda, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, bu trajedilerin başlıca sebeplerindendir. Bu makalede, açlık nedeniyle ölen çocukların sayıları ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler arasındaki ilişki incelenecektir.
Dünya genelinde açlık, özellikle savaş, doğal afetler ve ekonomik krizler gibi faktörlerle birleşerek çocukların yaşamını tehdit etmektedir. Örneğin, 2024 yılında Sudan'da devam eden iç savaş nedeniyle 522.000'den fazla çocuk açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetmiştir.İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 38 artarak 42 bin 885'e yükseldi.Saldırılarda, 17 bin 210 çocuk, 11 bin 742 kadın olmak üzere toplam 42 bin 885 kişi öldürüldü, 100 bin 544 kişi de yaralandı.
Gelir dağılımındaki eşitsizlikler, açlık ve yoksulluğun başlıca sebeplerindendir. Dünya Ekonomik Forumu'nun verilerine göre, en zengin %10'luk kesim, küresel gelirin %52'sini elde ederken, en yoksul %50'lik kesim sadece %8'ini almaktadır.Ayrıca, Oxfam'ın 2024 raporuna göre, dünya genelinde en zengin %1'lik kesim, küresel servetin %43'ünü kontrol etmektedir.
Gelir eşitsizliği, yoksul kesimlerin temel ihtiyaçlara erişimini zorlaştırmaktadır. Bu durum, çocukların yeterli beslenme, sağlık hizmetleri ve eğitim gibi haklardan mahrum kalmalarına yol açmaktadır. Örneğin, Sudan'da devam eden iç savaş ve ekonomik çöküş, milyonlarca çocuğun açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetmesine neden olmuştur.Açlık nedeniyle ölen çocukların sayısının azaltılması ve gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesi için küresel iş birliği ve etkili politikalar gerekmektedir. Uluslararası kuruluşlar, hükümetler ve sivil toplum kuruluşları, yoksulluğun ve açlığın sona erdirilmesi için birlikte çalışmalıdır.
Gazze'de 35 bin 55 çocuk İsrail saldırılarında ebeveynlerinden birini veya her ikisini kaybetti, 3 bin 500 çocuk kötü beslenme ve gıda yetmezliği nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya.İsrail saldırılarında ölenlerin arasında sağlık bakanlığına bağlı 1047 sağlık personeli ve 85 sivil savunma personelinin yanı sıra 177 gazetecinin yer aldığı kaydedildi. Yaralılar arasında ise 396 basın mensubu ve gazeteci bulunuyor.
Kanser hastası 12 bin 500 kişinin ölümle karşı karşıya olduğu ve tedaviye ihtiyaç duyduğu belirtilen açıklamada, yerinden edilmeleri nedeniyle 1 milyon 737 bin 524 kişinin salgın hastalığa yakalandığı, 71 bin 338 kişinin de karaciğer enfeksiyonuna yakalandığı ifade edildi.Açıklamada, yaklaşık 60 bin hamile kadının sağlık hizmeti yetersizliğinden dolayı, Gazze'ye ilaç girişinin engellenmesi nedeniyle de 350 bin kronik hastanın risk altında olduğu vurgulandı
İsrail saldırılarının eğitim sisteminde oluşturduğu tahribata da değinilen açıklamada, 126 okul ve üniversitenin tamamen, 339 okul ve üniversitenin kısmen yıkıldığı, 785 bin öğrencinin eğitimden mahrum bırakıldığı belirtildi.İsrail'in 12 bin 700 öğrenci ve 750 öğretmeni öldürdüğü aktarılan açıklamada, 130 bilim insanı, akademisyen, öğretim görevlisi ve araştırmacının infaz edildiği ifade edildi.
Dünyada yaşanan adaletsiz ve taraflı siyaset insanlık tarihinde unutulmayacak,zulmün dünyanın ileri gelen ülkeleri İngiltere,İtalya,Güney Afrika,Fransa,İspanya,son günlerde İsrail’in açlıkla çocuk ölümlerine göz yummasını eleştirerek insanlık vicdanının yanın da yer alarak İsraile geç kalmış yaptırım tedbirlerinin alınması için kamu oyu oluşturma tarafı seçmişlerdir.
Netanyahu kendi halkının vicdanında yargılanarak,protesto yürüyüşleriyle tepki çekmeye başlamıştır.
Dünya genelinde zenginliğin küçük bir azınlık tarafından kontrol edilmesi, gelir dağılımında ciddi dengesizlikler yaratmaktadır.Bu durum, sosyal adaletsizlikleri artırmakta ve toplumsal huzursuzluklara neden olabilmektedir.
Zengin bireyler, büyük ekonomik güçleri sayesinde politik karar alma süreçlerini etkileme potansiyeline sahiptir. Lobi faaliyetleri ve siyasi bağışlar aracılığıyla kendi çıkarlarını koruyan düzenlemeler yapılmasına neden olabilirler. Bu durum, demokratik süreçlerin zayıflamasına yol açabilir.
Dünya zenginleri, ekonomik büyüme ve inovasyon açısından önemli bir rol oynarken, aynı zamanda gelir eşitsizliği ve demokratik denge açısından riskler de barındırmaktadır. Bu nedenle, devletlerin adil vergi sistemleri oluşturması, sermaye yoğunlaşmasını dengeleyecek düzenlemeler yapması ve sosyal adaleti gözetmesi büyük önem taşımaktadır. Zenginliğin yalnızca bireysel değil, toplumsal fayda yaratacak şekilde yönlendirilmesi küresel refahın anahtarı olabilir.