Dünya Yahudilerden niçin şikayetçi?
Malumdur ki, dünyanın her köşesinde bulunan Yahudilerden yapılan şikâyetlerin birinci sebebi, onların harikulade bir zekâ ile servet edinmeleri. Dolayısıyla, açıklamaya muhtaç olduğu üzere bu meblağın; mesela, bir senede bir misli artması hiçbir açıdan kabul edilebilir, dolayısıyla bu türlü faiz muamelesi hiçbir şeriat ve kanunda uygun görülür hallerden değildir. Yahudiler hakkında ara sıra kulağımıza gelen garip şikâyetlerin başlıca sebepleri, onların gaddârane bir şekilde halkı soymalarıdır. Çünkü Almanya'da Yahudilerden olunan şikâyetin gerçek sebebi ziynet ve haşmet denilen tantana-ı sefihanedir.
Yazan: Ebuzziya TEVFİK (1-2)
Günümüz Türkçesine aktaran: Bekir TURGUT
Günümüzde, Fransa’da bulunan Yahudilerin aleyhinde teşviklerde bulunan din adamlarına uyarak; yayında bulunanları düelloya davet edenler, Yahudi olmayan Katolik Fransızlardır. (3) III. Napolyon’un düşmesinden sonra, hükümet yönetimini üstlenen heyetin üyelerinden müteveffa (Karamiyo) idi ki, ahlaki fazileti ve yüksek değerleri ve haysiyetiyle bu asırda Fransa’nın yetiştirdiği büyüklerin önde gelenlerinden sayılır. Yahudi kavminin ileri gelenlerindendi.
İnsani eğitimin önemli kısımlarında gelişerek şöhret bulan Almanlar arasında sakin olan Musevî Milleti, gerçekte, medenice yaşama açısından refah ve emniyete ulaşmış, askerlik gibi iftihar edilen bir hizmet ile vatanı koruma ve savunma görevlerini yüklenmiştir.
Hatta bazı ileri gelenleri, haysiyet ve şerefçe kıskandırmakla beraber; ara sıra haklarında reva görülen aşağılama da Almanların medeni terbiyelerine nâkise verecek seviyededir. Nasıl oluyor ki, ahlaki faziletleri ile Avrupa milletleri içinde şöhret bulmuş olan bir millet; ehl-i salip (haçlılar) dönemlerine ait bir tarzda, Yahudiler hakkında taassupkarane davranışlar gösterebiliyorlar. İşte meselenin asıl incelenmesi gereken tarafı burasıdır.

Dünya Yahudilerden niçin şikayetçi?
Malumdur ki, dünyanın her köşesinde bulunan Yahudilerden yapılan şikâyetlerin birinci sebebi, onların harikulade bir zekâ ile servet edinmeleridir. Dolayısıyla, açıklamaya muhtaç olduğu üzere bu meblağın; mesela, bir senede bir misli artması hiçbir açıdan kabul edilebilir, dolayısıyla bu türlü faiz muamelesi hiçbir şeriat ve kanunda uygun görülür hallerden değildir.
Yahudiler hakkında ara sıra kulağımıza gelen garip şikâyetlerin başlıca sebepleri, onların gaddârane bir şekilde halkı soymalarıdır. Çünkü Almanya’da Yahudilerden olunan şikâyetin gerçek sebebi ziynet ve haşmet denilen tantana-ı sefihanedir. Frederik askeri düzenlemeleri (askeri kanunları) gereğince; çavuştan yukarı derecelere sahip olan subaylar, tamamen zadegân (soylular) çocuklarından seçilirdi. (4)
Subaylığın en aşağı seviyesi ise bilindiği gibi mülazım-ı sanilik (teğmenlik) tir. Bugün de geçerli olduğu üzere, Almanya ordularında bulunan bir teğmen, üst teğmenliğe yükselebilmesi için 10 sene beklemesi mecburdur. Almanya’da, subayların böyle soylu sınıfına ayrılmasının sebebi ise, askeri haysiyeti korumak için gerekli olan gösterişin soylu bir kişi de, her hangi birinin çocuğundan daha ziyade ve fazlasıyla olmasıdır. Yani askeri vakarını koruma yolunda; güzel giyinmek, iyi geçinmek, sosyete cemiyetlerine kabul olunabilmek için gerekli olan ortamın var olmasıdır.
Bütün fertleri askerlikle sorumlu olan bir millet arasında ise; halk, askerlik görevini tamamladıktan sonra iş ve sanatına döndükleri halde, subaylar ise hizmetlerinde devamlı ve (tabirde bir hatamız yok ise) özellikle askerlik sanatları ile uğraşmaya devam ederler.
Muamelicelere (faizcilere) başvurmaya mecburlar
Bu açıklamadan amacımız şunu beyan etmek içindir ki; Almanya’da küçük subaylara verilen maaş, (süslü) tabirinin gerektirdiği eşyayı almaya yeterli değildir. Dolayısıyla, sosyete evladından olan bir subay, “eğer babası zengin ve bununla beraber, çocuğunun israf ve savurganlığına dayanabilirse” vakarlarını koruyabilir. Eğer babası hem zengin ve hem de tutmaya alışkın takımından ise; kendi benzerleri arasında hem askeri şanını, hem de asaletini koruyabilmesi için ihtiyaçlarını temin edebilmek için başvuracağı yegane merci olan muamelecilere (faizcilere) başvurmaya mecbur olur. Almanya’da ise borç para verenler (bir zamanlar bizdeki Ermeni sarraflar gibi) çoğunlukla Museviler olduğundan ve bu soylular ise ileride kendilerine düşecek mirastan ödenmek üzere belli olmayan bir vade ile; mesela, meblağın iki misline senet vererek ve faizini de senette yazılı miktar üzerine yürüterek adeta batakçılık yolunda bir işlemde bulunurlar. Böylece, hem kendileri ileride ellerine geçecek serveti yok ederler; hem de, borçlandıkları kişileri bu yolda zengin etmektedirler.

Almanya’da çiftlikler Yahudilerin eline geçiyor
Yine Almanya askeri düzenlemesi gereğince, bir subayın borçlarını ödemeye gücü yetmediği halde; (çünkü askeri haysiyetini yok edecek hallerin en birincisi olan sıfatı takınmış olacağından) askerlik hizmetinden istifaya mecburdur. Etmez ise cezalandırılarak atılma ve dolayısıyla rezil edilir. Bu gerçekleri bilen zeki İsrail oğulları ise, alacaklılarını daima sıkıştırmaktan geri durmazlar.
Borçluları olan gençler ise duyulmasından çekinerek, soyca intikal eden veya edecek olan gayrimenkullerini hepten alacaklılarına haklarını vermektedirler. (Şu makaleyi yazarken, ülkemizde bulunan Almanya subaylarından bir zattan bazı açıklamalar isteğinde bulunmuştuk. Aldığımız cevapta sözlerimizin gerçeklere uygun olduğunu ve hatta bugün Almanya soylularının vaktiyle kullanmış oldukları çiftliklerin, malikânelerin yüzde 90’ının bu türlü borçlanma sonucu olarak Yahudilerin tasarrufuna geçtiğini ve bu öfke ve kasıtların bu durumlardan ileri geldiği açıklanmıştır. (DEVAM EDECEK)
DİP NOTLAR:
1 . Mecmua-ı Ebuzziya, Cilt 5, Sayı 50. 14 Eylül 1886. İstanbul, s. 1617.
2 . Ebuzziya Tevfik: (1848-1913) Konya- Koçhisar’ından Kamil Efendinin oğludur. Düzgün bir öğrenim hayatı olmamakla birlikte, Namık Kemal ve O’nun çevresi ile yakın ilişki kurarak birçok Tanzimatçı gibi kendisini yetiştirmiştir. Çeşitli alanlarda eserler veren Ebuzziya Tevfik, bilhassa ülkemizde matbaacılığın gelişmesinde büyük hizmetlerde bulunmuş önemli bir şahsiyettir. Birçok gazete ve yayın kuruluşunda çalışan Ebuzziya 21 Ağustos 1880 tarihinde yayım hayatına başlayan Mecmua-i Ebuzziya’nın hem sahibi hem de yöneticisi oldu. Düşüncelerini serbestçe ifadeden çekinmeyen Ebuzziya değişik dönemlerde, değişik bölgelerde sürgün hayatı yaşadı. Konya’da sürgünde iken İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. ANTALYA’ dan mebus seçildi.Yeni kabinenin yaptığı tevkifler üzerine yazdığı bir yazıyı Gazeteye bıraktıktan sonra eve dönerken Haydar Paşa vapurunda aniden vefat etti. ( B. T. )
3. Fransa’da bu dönemlerde başlayan Yahudi karşıtlığ (antisemitizm) Fransız kamuoyunda önemli olayların çıkmasına sebep olur.
4 . Şimdiki düzenlemelerle değiştirilmiş, efrada kadar yaygınlaştırılmış ise de, yine de çoğunluğu soylular oluşturur.
Ebuzziya Tevfik kimdir?
Osmanlı gazeteci ve yayıncı. Asıl ismi Mehmet Tevfik. Maliye Sergi Kalemi memurlarından Hasan Kamil Efendi'nin oğlu. 17 Şubat 1849'da İstanbul'da doğdu. 27 Ocak 1913'te İstanbul’da vefat etti. Cevriye Kalfa Sıbyan Mektebi'ni bitirdi. Babasını küçük yaşta yitirince öğrenimini bırakarak Maliye Sergi Kalemi'nde çalışmaya başladı. Özel dersler alarak kendisini yetiştirdi. 1864'te Ruzname-i Ceride-i Havadis gazetesinde yazmaya başladı.

Namık Kemal ve Şinasi ile tanıştıktan sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne girdi. Tasvir-i Efkar, Terakki, Diyojen, Hayal, Çıngıraklı Tatar, Hakayikü'l-Vekâyi gibi gazete ve dergilerde yazılar yazdı. Şûray-ı Devlet (danıştay) üyeliğine seçildi. 1872'de bu görevden ayrılarak kendisini tümüyle yazmaya verdi. Namık Kemal, Reşad ve Nuri beylerle 1872'de "İbret" gazetesini yayınlamaya başladı. 1872'de "Hadika" isimli bir günlük gazete, 1873'te "Salname-i Hadika" isimli özel bir yıllık çıkardı. 1873'te günlük "Sirac" gazetesini yayınladı. 1873'te Namıl Kemal'in "Vatan Yahut Silistre" oyununun sahnelenmesinden sonra çıkan olaylar nedeniyle Rodos'a sürüldü. Sürgün yıllarındaki yazılarında "Ebüzziya" (Ziya'nın babası) imzasını kullandı. 5'inci Murat'ın tahta çıkmasından sonra bağışlandı. 1876'da İstanbul'a döndü. Aynı yıl Kanun-i Sani'nin (anayasa) hazırlık çalışmalarına katıldı.
Matbaa-i Ebuzziya matbaası kuruluyor
1877'de Bosna Mektupçuluğu'na atandı. 1878'de yurda dönüşünden sonra "Salname-i Ebüzziya" isimliği yıllığı yayınlamaya başladı. Bu yıllığı "Salname-i Kameri, Rebi-i Marifet, Nevsal-i Marifet" ve "Takvim-i Ebüzziya" adlarıyla 1900'e kadar çıkardı. 1889'da kadınlar için "Takvimü'n-Nisâ" adlı bir yıllık daha çıkardı. 1880'de "Mecmua-i Ebüzziya" dergisini çıkarmaya başladı, 1882'den sonra "Kitaphane-i Meşahir, Kitaphane-i Ebüzziya" adıyla iki dizi halinde kitaplar yayınladı.
1881'de "Matbaa-i Ebüzziya" adıyla modern bir basımevi kurdu. Gazetecilik ve yayıncılığının yanısıra usta bir hat ve süsleme sanatçısı. 1891'de Sanayi Mektebi Müdürlüğü'ne, 1894'te Şûra-yı Devlet Bidayet Mahkemesi üyeliğine getirildi. Çeşitli gerekçelerle birkaç kez tutuklandı. 1900'de Konya'ya sürgüne gönderildi. 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü. Aynı yıl İttihat ve Terakki adayı olarak Antalya mebusu seçildi. 1909'da "Le Courrier d'Orient" gazetesini yayınlamaya başladı. Şinasi'nin yayınladığı Tasvir-i Efkâr'ı "Yeni Tasvir-i Efkâr" adıyla çıkardı. Kırka yakın telif ve çeviri kitabı var. Tevfik Ebuzziya’nın Numune-i Edebiyat-i Osmaniye (1879) ve Yeni Osmanlılar Tarihi (3 cilt, 1973-194 ölümünden sonra) eserlerini kaleme aldı. Ebuzziya modern basım teknikleri sebebiyle 1881 Leipzig Basın Derneği Onur Madalyası aldı.
Ebuzziya Tevfik’ten bir anekdot
(Bir Yahudi esnaf ile) Aramızda şöyle bir konuşma geçti.
Ben: Ne oldunuz mösyö Rumep! Bir kederiniz mi var?
Kitapçı:
Bilmiyor musunuz Azizim. Vatanımızın uğradığı felaketten daha büyük keder mi olur?
Ben:
Tebessüm ederek adam sende Fransız değilsiniz ya, size ne?
Kitapçı:
Nasıl! Ben Fransız değil miyim? Ben Fransız değilsem neyim?
Ben:
Canım siz Musevi değil misiniz?
Kitapçı:
(Çehresini, telaşlı bir tebessüm kaplayarak) Affedersiniz mösyö, Fransa’da her şey Fransız’dır, diyerek başını çeviriverdi.
Çocukluğumdan beri kulak dolgunluğu ile kulağımda yer etmiş olan bir fikre; muhalefet sonucu olarak düşünmeden bir başka tütün vatanperverlik haysiyetini küçümsemiş olduğumdan dolayı utancımdan adı geçenin bir daha yanına gitmediğim gibi, hatırıma geldikçe kendi kendime ayıplamaktayım.