Dış ticaret rakamları yükseliyor peki ya iç ticaret?
Son dönemde ekonomi gündemini takip edenlerin sıkça karşılaştığı bir tablo var: Türkiye'nin dış ticaret rakamları, küresel ekonomideki tüm zorluklara rağmen yukarı yönlü bir seyir izliyor.
Ticaret Bakanlığı'nın 2025 yılına ilişkin açıkladığı son veriler, ihracatımızın ve dolayısıyla dış ticaret hacmimizin geçen yılın aynı dönemine göre arttığını gösteriyor. Bu, şüphesiz ki ülke ekonomisi için sevindirici ve moral veren bir gelişme. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var: İç ticaret…
Rakamlar, uluslararası arenada Türk ürünlerine olan talebin canlılığını koruduğunu, sanayicimizin ve ihracatçımızın büyük bir gayretle dünya pazarlarında yerini korumaya çalıştığını gösteriyor. 2025'in ilk sekiz ayında ihracatın geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 4,3'lük bir artış göstermesi, dış ticaret hacmimizin ise yüzde 5,1 oranında büyümesi, alkışı hak eden bir başarıdır. Bu veriler, Türkiye'nin üretim gücünü ve küresel tedarik zincirlerindeki önemini bir kez daha teyit ediyor.
Peki, bu olumlu hava ülke içine, çarşıya, pazara, esnafın kasasına ve vatandaşın cüzdanına ne kadar yansıyor? İşte bu noktada, rakamların dili biraz daha farklı bir hikaye anlatmaya başlıyor. Dışarıda esen bu olumlu rüzgarların, içeride aynı etkiyi yarattığını söylemek maalesef pek mümkün değil. Son birkaç yıldır hayatımızın bir gerçeği haline gelen yüksek enflasyon, iç piyasada fiyatların sürekli olarak yükselmesine, alım gücünün ise giderek zayıflamasına neden oluyor.
Vatandaşlar, temel ihtiyaçlarını karşılarken dahi etiketlerdeki değişimi anbean takip etmek zorunda kalıyor. Bir hafta önce aldığı bir ürünün fiyatının, bir sonraki hafta değiştiğini görmek artık kimseyi şaşırtmıyor. Bu durum, doğal olarak tüketici davranışlarını da etkiliyor. Harcamalar erteleniyor, öncelikler yeniden belirleniyor ve "ihtiyaç" ile "istek" arasındaki çizgi her zamankinden daha da kalınlaşıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı perakende satış hacmi verileri de bu durumu doğrular nitelikte. Yıllık bazda bir artış görülse de aylık bazda yaşanan dalgalanmalar ve özellikle toptan ticaretteki sert düşüşler, iç piyasadaki durgunluğun ve temkinli havanın bir işareti olarak okunabilir. Esnaf, artan maliyetler ile azalan talep arasında sıkışıp kalırken, vatandaş ise bütçesini denkleştirmekte zorlanıyor.
Elbette, ekonominin dinamikleri karmaşıktır ve her veri farklı bir açıdan yorumlanabilir. Dış ticaretteki başarının, orta ve uzun vadede ülke ekonomisine döviz girdisi sağlayarak iç piyasayı da rahatlatma potansiyeli taşıdığı bir gerçek. Ancak bugünün gerçeği, dış ticaretteki başarının getirdiği morali, iç piyasada yaşanan fiyat artışları ve alım gücündeki erimenin gölgelediğidir.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi bir yanda ihracatla dünyaya açılırken, diğer yanda kendi içindeki ekonomik dengeyi bulmaya çalışıyor. Temennimiz, dış ticarette yakalanan bu ivmenin, enflasyonla mücadelede atılacak kararlı adımlarla desteklenmesi ve iç piyasada da yüzlerin gülmeye başlaması. Zira bir ekonominin gerçek başarısı, sadece makroekonomik verilerle değil, aynı zamanda vatandaşının refah seviyesi ve iç ticaretin canlılığı ile ölçülür. Dışarıdaki başarıyı, içerideki huzur ve istikrarla taçlandırdığımız gün, gerçek zafere ulaşmış olacağız.