SON DAKİKA
Son Yazıları

Cumhuriyet döneminde eğitim

30 Eki 2023

Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyıl itibari ile eğitim ve öğretim alanında batı standartlarını yakalamak için ciddi bir okullaşma yoluna gidilmesine ve eğitimde reformlar yapılmasına rağmen medreselerin etkisi devam ettiğinden eğitimde istenilen düzey yakalanamamıştır.

II. Meşrutiyet ile İttihat ve Terakki bu durumu değiştirmek ve batı standartlarını yakalamak için çok çaba sarf etmiştir. Yeni kurulan Türk Devleti’nde gerçekleştirmek istediği değişimleri ancak bilinçli, kültürlü ve eğitimli bir toplum ile başarabileceğini anlayan Mustafa Kemal İstiklal Savaşı’nın en kritik günlerinde bir yandan Cumhuriyeti kurma çalışmalarını sürdürürken, diğer yandan Millî Eğitim sistemimizin esaslarını belirleme çalışmalarına yönelmiştir. 

Atatürk’e göre millî eğitimin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi gençler yetiştirmekti. Cumhuriyet idaresinin eğitimcilerden ve eğitim kurumlarından beklentisi, Atatürk’ün ifadesiyle “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesillerin yetiştirilmesidir. Bu nedenle Cumhuriyetin ilk yıllarındaki öğretmen açığının bir an önce kapatılabilmesi için öğretmen okulu sayıları artırılması yoluna gidilmiştir. Eğitim ile ilgili düzenlemeler yapılırken milli devlet politikalarının yanında medeni ülkelerin eğitim sisteminden de örnek alınmış, çeşitli ülkelerden ülkemize gerek resmi davet yoluyla gerekse gayri resmi olarak yabancı uzmanlar getirtilip eğitim sistemimiz için raporlar tutmaları istenmiş, bu raporlar sonucunda birçok Türk eğitimci de ileri sürülen görüşlerin uygulanışını yerinde görmek için yurtdışına inceleme gezilerine gönderilmiştir. “Deneme Lisesi, Fen Lisesi, Araç Geliştirme, Beslenme Eğitimi, Barış Gönüllüleri ve Vakıf Bursları” bu incelemeler sonucu Türk eğitim sistemine girmiştir. 

Yabancı uzmanların sunmuş oldukları raporlar eğitim sisteminin aksaklıklarını gösterse de meseleleri çözmek için ülkenin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve kültürel değerleri ile mevcut kadrolarında nicelik ve nitelik olarak yeterli olması gerekiyordu. Bu dönemde nitelikli ve eğitimli insan gücünün oluşturulması için ülke dışına öğrenci gönderilmesi Tevhit-i Tedrisat Kanunu ile ele alınmış ve yurtdışı sınavıyla da yurtdışına öğrenci gönderilmeye başlanmıştır. Sınavı geçen öğrenciler başta Almanya olmak üzere Fransa, Belçika, İsviçre, İngiltere, Avusturya, İtalya, Macaristan, Çekoslovakya, İsveç ve Polonya gibi Avrupa ülkelerine gönderilmiştir. 

Yukarıda da belirttiğim gibi; o yıllardaki öğretmen açığının devletin kaynakları ülkenin her bir köşesine öğretmen gönderecek veya yetiştirecek kapasitede olmadığından dolayı ve ülke nüfusunun çoğunluğunun da köylerde yaşaması aynı zamanda okuma oranının çok düşük olması nedeniyle Atatürk’ün düşüncesinde bir eğitmen formülü oluşmuştu.  Orduda okuma-yazma bilen birçok çavuş kısa sürede ve hızlı bir şekilde, özellikle köylerde, kalkınmayı sağlayacak atılımlar yapabileceklerdi, bu düşüncesini dönemin İlköğretim Genel Müdür Vekili İsmail Hakkı Tonguç ise bu konudaki çalışmaları ile Köy Enstitülerinin Kurucusu olarak gerçekleştirmiştir. Bu uygulaması ile binlerce köy çocuğu okuma fırsatı bulmuş, mezun olduğunda da kendi köylerini geliştirmek için çabalarda bulunmuş, köylerde eğitimin yaygınlaştırılması ve köyün ekonomik yönden kalkınması sağlanmıştır. 

Osmanlı döneminde yurtdışına eğitime giden öğrencilerin bir kısmının basın-yayın yoluyla Avrupa’daki rejim karşıtı etkili kampanyaları nedeniyle sorunlar yaşamaya başlanınca Osmanlı Devleti'nde Tanzimat dönemi ile hızlanan batılılaşma süreci medreseden farklı bir eğitim müessesesi olarak ilk Darülfünun açılmıştır. O dönemin politikacı ve bilim adamları Darülfünun'da yetişenlerin yeterince düşünmeyen, sorgulamayan ve eleştirmeyen bireyler olduğu ve bu kurumun ülke sorunlarına tamamen duyarsız kaldığı düşüncesindeydiler. 1863’te eğitime başlayan Darülfünun (Fenler evi) kendinden bekleneni veremediği düşüncesiyle yükseköğretim sistemimizdeki ilk üniversite reformu yapılmış İstanbul Üniversitesi olarak bugün de Cumhuriyetin ilk üniversitesi olmuştur. Atatürk’ün üniversitelerle yabancı dile, bilimsel özgürlüğe, çağa uygun bilimsel çalışma ve düşünce sistemine sahip olmasına, Türk devriminin ilkelerini savunmaya önem vermiştir.

 “Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbilerini sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Atatürk.

Cumhuriyetle nice yüzyıllara!


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları
garanti sol
garanti sağ