SON DAKİKA
Son Yazıları

Çehov'un insanları

28 Oca 2023

Çehov tarzı öykücülük veya Çehov'un oyunları gibi cümleleri sık sık duyarız. Küçük ve sıradan insanların, sıkıcı ama sahici hikayelerini anlatan Çehov'un yalın ve özgün dili; birbirinden 'lezzetli' öykü ve oyunları edebiyat tarihine kazandırdı.

Çehov, başkalarını ve özellikle ‘kaba’ bulduğu insanları hiç aldırmamış ve bu kabalıkları, örneğin, ‘Memurun Ölümü’ adlı oyunda incelikle işlemiştir. 

Sıradan bir memur, ‘bir kaza sonucu’ amirine ‘zarar’ verir. Bunun üzerine telaşlanır ve memur için artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Dönemin bürokrasisine ve ast üst ilişkilerine karşı ciddi bir eleştiri barındıran bu eserin ortaya koyduğu bir başka şey de, ‘kaba ve nezaketsiz’ insanlar arasında yaşayan küçük bir taşra memurunun kendine bir yer bulamamış olması ve ani, hızlı bir ölümle hayatı terk etmesidir. 

Dönemin Rusyası’nın getirmiş olduğu iç savaş ve yoksulluk hali, şehir ve taşra ikiliğiyle birlikte değişmeye başlayan bir toplumun çelişkili halini de incelikle ortaya koyar. Çarlık Rusya’da artık her şey ömrünü ve değerini yitirmiştir. Bu eski toplum düzeninin getirmiş olduğu karmaşa, insanların iç dünyalarında da bir ‘sıkıntı’ yaratır. 

İnsanlar, kendilerine uzak ve yabancı olan bu dış dünyanın dramını ortaya koyarlar; bu bağlamda Çehov’un karakterleri, gündelik yaşam içinde kendini var etmeye çalışan, kırılgan ve kendiliğinden, zayıf insanlar olarak ortaya çıkar.  

Bu karanlık ve boğucu ortamda yaşan ‘Çehov’un insanları’ yaklaşmakta olan toplumsal patlamadan habersizdir. 

***

Çehov’a göre hayat, küçük ayrıntılarda gizlidir; beklenmedik gelişmeleri içinde taşıyan bu bilinmezlik unsuru, insanı hayat karşısında ‘direnemez’ hale getirir. Onun tanımı ve tarifine göre, öyle bir oyun yazılmalıdır ki, ‘İnsanlar gelsinler, gitsinler, yemek yesinler. Havadan sudan konuşsunlar ve kâğıt oynasınlar. Aşık olsunlar, acı çeksinler ama gülümsesinler. Yaşam nasılsa oyun da öyle olmalıdır.’ 

Bu bağlamda Çehov’un insanları, yaşamın kurmaca gerçekliğinin farkına ‘bile’ varmaz. 

İlk oyunlarına baktığımızda; örneğin Platanov, tiyatro tarafından ‘geri çevrilmiş’ bir roman özelliğindedir. Aydın kavramı ve kişinin yaşadığı hayal kırıklığı üzerine işleyen bir başka oyunu İvanov ise, ciddi bir eleştiri sunması açısından da önemlidir. 

Çehov, bunların yanı sıra, ‘Şakalar’ isimli küçük oyunlarıyla da özgün bir yere sahiptir. Bunlar, bir eylem akışındadır ve kesin çizgileri olan kişilerin güldürüleridir: Dağ Yolunda, Ayı, Teklif, Ovrede Tütünün Zararları, Jübile ve Kuğunun Şarkısı.  

Çehov’a ‘oyun yazarı’ olarak ün veren yapıtı ise, Çayka (Martı) adlı oyundur. Sanatçının, yaşarken kendini doğrulaması ve temel görevi üzerinden hareketle, gündelik hayatın görünüşte önemsiz olanın derinine inmesine eşlik ederiz.

Çehov’un hayat verdiği insanlar, sahnelerde ve zihinlerde yaşamaya devam ediyor. 

Kuğunun Şarkısı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Reşat Nuri Güntekin Sahnesi’nde, Kuğunun Şarkısı yankılandı. Önceki akşam sahnelenen oyunda, salonun doluluğu kadar, sahnenin ferahlığı da dikkat çekti. 

Anton Çehov’un tek perdelik ve kısa oyunlarından olan Kuğunun Şarkısı; eski bir tiyatroda uyuyakalan yaşlı bir aktörün, Svetlovidov’un, geçmişiyle yüzleşmesi, hayatı sorgulaması ve pişmanlıkları üzerinden birçok şeyi sorgulatıyor. Evinin yolunu unutan, tiyatroda yatıp kalkan ve eski zamanların, gençliğinin görkemine hasret duyan Svetlovidov, ölüme günden güne yaşlanmakta ve buna rağmen sanata sıkıca sarılmaktadır. Svetlovidov; ölüme, yaşama ve sanata dair güçlü bir haykırışta bulunmayı da ihmal etmez: Sanatın olduğu yerde ihtiyarlık, yalnızlık, hastalık yoktur. Hatta ölüm dehşetinin yarısı kaybolur.

Ayrıca oyunda pek çok atıfa rastlamak da mümkün; Shakespeare’den Kral Lear’a; Othello’ya ve Hamlet’e ‘selam çakması’ da ayrı bir detay. Müzikleri, dekoru ve efektleriyle, izlemeye değer bir oyun.


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları
ajet 160x600