Bir ulusun sıfırdan inşası
10 Kasım 1938 sabahı Dolmabahçe'de sirenler çaldığında, sadece bir askeri deha ve bir kurucu lider değil, aynı zamanda modern Türkiye Cumhuriyeti'nin baş mimarı ve başmühendisi de hayata gözlerini yumdu.
Atatürk'ün vefatı, bir dönemi kapattı. Peki Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1923'te savaş yorgunu, sanayisiz, borçlu ve imparatorluk enkazından doğan genç Cumhuriyet'i devraldığında, 15 yıl gibi inanılmaz kısa bir sürede geriye ne bıraktı?
Çoğu zaman devrimlerin siyasi boyutuna odaklansak da Atatürk'ün 1923-1938 arasına sığdırdığı asıl mucize; hukuki, sınai ve iktisadi bir temel atma mucizesidir. Bu, "imkânsızı başarmak" hedefiyle yürütülen, planlı bir ulusal inşaat projesiydi.
Modern bir ekonomi, modern bir hukuk sistemi olmadan ayakta duramazdı. Atatürk, ekonomik hamlelerden önce toplumsal ve hukuki zemini radikal bir şekilde yeniden tasarladı. Keyfiliğin değil, kuralların geçerli olduğu bir yapı şarttı.
3 Mart 1924 - Tevhid-i Tedrisat Kanunu: Eğitim ve öğretimi birleştirerek, modern ve seküler bir neslin temelini attı.
17 Şubat 1926 - Türk Medeni Kanunu: Bu, devrimin ta kendisiydi. İsviçre Medeni Kanunu'nun kabulüyle, birey hakları, mülkiyet hakkı, miras ve en önemlisi kadınların toplumsal ve ekonomik hayattaki statüsü (evlenme, boşanma, miras eşitliği) güvence altına alındı.
1926 - Borçlar, Ticaret ve Ceza Kanunları: İtalyan ve Alman modellerinden alınan bu kanunlar, ticari hayatı uluslararası standartlara bağladı. Artık bir şirket kurmanın, çek yazmanın, borç alıp vermenin kuralları netleşti.
Para olmadan sanayi olmazdı. O güne kadar finans sektörü, neredeyse tamamen yabancıların kontrolündeki Osmanlı Bankası ve Galata Bankerleri'nin elindeydi. Atatürk, milli bir burjuvazi ve milli bir sanayi yaratmak için finansal bağımsızlığı şart gördü.
26 Ağustos 1924 - Türkiye İş Bankası: İzmir İktisat Kongresi kararlarının bir ürünü olarak ortaya çıktı. Atatürk'ün bizzat 250 bin TL sermaye katkısıyla, tamamen milli sermayeli ilk özel banka olarak kuruldu.
1925 - Sanayi ve Maadin Bankası: Devletin sanayi yatırımlarını finanse etmek için kuruldu.
1926 - Emlak ve Eytam Bankası: Modern şehircilik ve konut ihtiyacını karşılamak için kuruldu.
3 Ekim 1931 - Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası: Genç Cumhuriyet'in kendi parasını (Türk Lirası) basması, para politikasını kendi belirlemesi ve ulusal itibarı için bu banka kuruldu.
1933 - Sümerbank: 1929 Dünya Bunalımı'nın "özel sektör yetersiz kalıyor" gerçeğini göstermesi üzerine, "Devletçilik" ilkesinin baş aktörü olarak kuruldu. Sadece bir banka değil, tekstilden kâğıda dev bir sanayi holdingiydi.
1935 - Etibank: Yeraltı kaynaklarımızı (maden, kömür, enerji) çıkarmak ve finanse etmek için kuruldu. Enerji olmadan fabrika bacası tütmezdi.
1923'te İzmir İktisat Kongresi ile liberal bir yol hedeflense de 1929 Büyük Bunalımı tüm dünyada dengeleri değiştirdi. Özel sermayenin yetersizliği ve küresel kriz, Türkiye'yi Atatürk'ün "Devletçilik" ilkesine yöneltti. Bu, devletin bizzat öncü olarak fabrika kurması demekti. Hedef basitti: "Kendi kendine yeten Türkiye."
1926 - Alpullu ve Uşak Şeker Fabrikaları: Bir ulusun kendi şekerini üretememesi kabul edilemezdi. Bu iki fabrika, tarımsal sanayinin ilk zaferleri olarak tarihteki yerini aldı.
1926 - Kayseri Tayyare Fabrikası (TOMTAŞ): Junkers ile ortak kurulan bu vizyoner proje, çeşitli sebeplerle tam başarılı olamasa da "kendi uçağını yapma" hayalinin temelini attı.
1934 - Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikası: Ordunun ve halkın kumaş ihtiyacı için ilk büyük adım.
1935 - Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası: İş Bankası iştirakiyle kuruldu.
1935 - Sümerbank Kayseri Bez Fabrikası: Dönemin en modern tekstil komplekslerinden biriydi, binlerce kişiye iş sağladı.
1936 - SEKA İzmit Kâğıt Fabrikası: Kendi kâğıdını, kendi gazetesini, kendi kitabını basmak için kuruldu. Kültürel bağımsızlığın da bir adımıydı.
1937 - Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası: Ege'nin pamuğunu işlemek için kurulan dev bir sosyal ve endüstriyel kompleksti.
3 Nisan 1937 - Karabük Demir Çelik Fabrikası (Temeli atıldı): Listenin en stratejik hamlesi. Atatürk, "Ağır sanayi olmadan modern bir ülke olunmaz" diyordu. Kendi demirini üretemeyen, kendi çeliğini dökemeyen bir ülke, savunmasızdı. Açılışını görmeye ömrü vefa etmese de (1939'da açıldı), bu proje onun en büyük stratejik mirası olarak tarihe geçti.