Bir başyapıt : Kurak Günler
Art House filmler son yıllarda epey bir kan kaybı yaşamıştı. Gişe filmleri arasında kaybolup gidiyor, hak ettiği seyirciye bir türlü ulaşamıyordu.
Hatta çoğu hiç gösterime girmeden dijital platformlara düşüyordu. Emin Alper’in yönettiği “Kurak Günler” sinemamızın bu kurak dönemine ilaç gibi geldi.
Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yapan “Kurak Günler” sinema dilini bir obruğun etrafında oluşturan ve hukuksuzluğu hukuk yapan yapan günümüz dünyasına çarpıcı şeklide cevap veren bir politik gerilim.
Kurak Günler ne anlatıyor?
Emre bir Anadolu kasabası olan Yanıklar’a atanan şehirli genç bir savcıdır. Daha atandığı ilk günlerde yörenin eşrafı ile hukuki bir sorun baş gösterir. Yerleşim merkezindeki domuz avı, seçimlere hazırlanan belediye başkanı ve avukat oğlu Şahin, diş hekimi Kemal, muhalif gazeteci Murat arasındaki gerilimli ilişkiler bir içki aleminin sabahında bir iç hesaplaşmaya dönüşüyor. Savcı Emre, kasabının en önemli sorunu kuraklık olan bu yörede daha derine saklanmış sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyor ve hiç tahmin edilemeyecek bir insan avının içine çekiliyor.
Kurulu düzene başkaldırı
“Kurak Günler” atandığı kasabadaki kurulu düzene genç bir savcının başkaldırısı gibi ilk etapta görünse de aslında bundan daha fazlasına dikkat çeken bir film. Emin Alper toplumsal ikiyüzlülüğe, kadın düşmanlığına, hukuk tanımamazlığa, homofobiye, linç kültürüne ve günlük hayattaki şiddete, haksızlığa sessiz kalanlara ayna tutuyor, görünmez olanı görünür kılıyor. “Kurak Günler” dile getirdiği bu konularla izleyenlerin ruhunda sarsıcı izler bırakıyor. Filmdeki kasaba adeta bir memleketimizin panoraması.
Emin Alper ilk filmi “Tepenin Ardında”da sürekli olarak dış düşmanlar yaratan ve bu sayede ayakta kalmayı yeğleyen bir yapının korkuları, paranoyaları ve ikiyüzlülüğü üzerine kurmuştu anlatısını. “Kurak Günler”de ise bir kasaba üzerinden memleketimizin panoramasını göz önüne getiriyor.
Katman katman
“Kurak Günler” matruşka gibi katman katman açıldıkça başka bir soruna ulaşıyor. Filmin her biri katmanı açıldıkça geriyor, sarsıyor... Seyirciyi günlük hayatın yoğunluğundan düşünmediği konularla yüzleştiriyor. Bunu da son derece etkileyici bir öykü, sinemasal bir anlatım, çarpıcı görüntüler (obruklu sahneler, en sondaki fenerlerle kovalama sahnesi gibi) sinema tarihinde yerini alan oyunculuklar ile başarıyor.
Ödüllü oyunculuklar
Genç savcıda Selahattin Paşalı, hayata karşı duruşunu ve içki alemi sonrasında yaşadığı dalgalı süreci çok iyi yansıtıyor. Selahattin Paşalı oynamıyor adeta yaşıyor. Bu performansıda birçok festivalda ödüllendirirldi zaten. Avukat Şahin’de Erol Babaoğlu, diş hekimi Kemal’de Erdem Şenocak, Hakim Zeynep’te Selin Yeninci filme ruh veren oyuncular. Görselliğiyle bu filmin atmosferinin yaratılmasında en büyük katkılardan birisini sağlayan Christos Karamanisi de unutmamak gerekir.
Son yıllarda izlediğim en etkili yapımlardan biri olan “Kurak Günler” taşra filmi denildiğinde Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” ve Semih Kaplanoğlu’nun “Yumurta” film ile beraber sinema tarihimizde anılacaktır.