SON DAKİKA

Batı ittifaki dağılıyor mu?

Trump başkan olduktan sonra meydana gelen gelişmeler ''Batı ittifakı yıkılıyor mu?'' sorusunun ortaya atılmasına yol açtı.

Batı ittifakı dağılmaz, dağılamaz zira Avrupa, ABD olmadan bir hiç. Olan ABD’nin bu gerçekliğin farkında olarak Batı ittifakını hatta ABD’nin dahil olduğu bütün ittifakları şekillendirmesi.

Avrupa, ilk darbeyi ABD gümrük vergilerini yükselteceğini açıklayınca aldı. ABD kendi açısından haklı zira yıllık 200 milyar dolardan fazla ticaret açığı var. İkinci darbe Trump’ın Avrupa ülkelerinden bütçelerinin %5’ini savunma harcamalarına ayırmalarını istemesiydi. Trump’ın ilk döneminde söz konusu oran %1,2’ydi ve Trump’ın zorlamasıyla %2’ye çıkarıldı. Üçüncü darbe Trump’ın Danimarka’dan yani bir AB ve NATO üyesinden Grönland’ı istemesiydi. Danimarka’nın ‘’Bütün madenleri, enerji kaynaklarını kısaca ekonomik açıdan kıymeti olan ne varsa haklarını devredeyim ama egemenlik bende kalsın’’ teklifi kabul görmedi.

En ağır darbe ise ABD’nin Avrupa ve Ukrayna’yı dışlayarak Rusya ile barış görüşmeleri başlatması oldu. Trump, Avrupa’nın bir alternatif üretemeyeceğinden, kendi başına hareket edemeyeceğinden hatta ABD ne derse onu istemeyerek te olsa yapacağından o kadar emin ki Avrupa’nın liderlerine fikirlerini dahi sormadı. Kendi fikirlerini paylaşmadı. Göstermelik bir fikir alışverişine dahi ihtiyaç duymadı. Trump’ın daha görüşmeler başlamadan toprak kayıplarını kabul eden konuşmalar yapması ve daha ilk görüşmede Rusya ile elçiliklerin aktif hale getirilmesi kararının alınması Avrupalıları çıldırttı.

Münih’te savunma zirvesinde bir araya gelen batılılar basına açık toplantıda ABD Başkan Yardımcısının hakaretlerine maruz kaldılar. Eleştiri demiyorum çünkü JD Vance alenen hakaret etti, muhataplarını aşağıladı. Münih’ten sonra Paris’te gelişmeleri değerlendirmek için bir araya gelen AB üyesi büyük devletlerin liderleri Trump’ı haklı çıkarırcasına Ukrayna konusunda birbirine taban tabana zıt fikirler ileriye sürdüler, anlaşamadılar. Toplantı, Alman Şansölyesi terk edince son buldu.

AB’nin enerji bağımsızlığı yok. Ordusu çok zayıf. Ekonomisi büyümüyor. Sanayisi geriliyor. Nüfusu hızla azalıyor ve yaşlanıyor. Yoğun göç baskısı altında. Yani inisiyatif alması olanaksız. Bunların farkında olan Trump’a tabi olacaklar. Batı ittifakında ABD zaten patrondu. Artık daha tavizsiz bir patron olacak.

ABD’nin üyesi olduğu ve İngiltere’yle birlikte liderlik ettiği bir diğer ittifak Anglosakson devletlerden oluşuyor. Trump’ın Kanada’ya ABD eyaleti olmasını teklif etmesi, Kanada kadar İngiltere’ye de bir meydan okumaydı. Nihayetinde Kanada, İngiltere kralını devlet başkanı olarak tanıyor. Aslında Trump ironi yaptı. Kanada’ya ‘’Size gümrük vergisi muafiyeti tanıyarak o kadar büyük kaynak aktarıyoruz ki ancak eyaletlerimize bu kadar büyük bütçeler ayırabiliyoruz’’ dedi. 

Trump, başlattığı barış görüşmeleri sürecinde, Rusya-Ukrayna savaşında baştan beri ana sürükleyici olan ve ABD ile birlikte hareket eden İngiltere’yi de dışladı. Bu aslında çok makul. Çünkü İngiltere, Rusya yenilene ve dağılana kadar savaşın devamında ısrarlı. Ukrayna’ya asker göndermeye bile razı. ABD ise savaşın bitmesini ve Rusya’nın Çin ile ABD arasında daha tarafsız bir pozisyonu benimsemesini hedefliyor. 

Dolayısıyla Trump İngiltere’yi yok farz ederek barış sürecini başlattı. Bu aynı zamanda İngiltere’ye ‘’gücün yetiyorsa engelle yetmiyorsa artık ittifakımızda eskisi kadar etkili olmayacaksın. ABD’ye tabi olacaksın’’ demek. ABD yaptığı hamleyle ittifakın diğer üyelerine yani Kanada, Avusturalya ve Yeni Zelanda’ya gerçek patronun kendisi olduğunu da hatırlattı. ABD ile İngiltere’nin Orta Doğu ve Pasifik politikaları da uyuşmuyor.

Trump’ın hizaya çekmeyi hedeflediği bir diğer ülkeler kümesi, ABD müttefiki olan Arap devletleri. Trump’ın Gazze planı Arap devletlerine bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir. Özellikle en yakın iki müttefiki olan Mısır ve Ürdün’e yüklenmesi dikkat çekici. Bu ülkeleri ABD yardımını kesmekle tehdit etmesi son derece kaba ve pervasız bir hareket. Trump, Körfez ülkelerini de petrol fiyatlarını yüksek tutarak Rusya’yı desteklemekle suçladı. Suudi Arabistan’ın 600 milyar dolarlık yatırım bütçesini beğenmeyerek bir trilyona çıkarılmasını istedi.

ABD’nin resmi olarak dahil olduğu bir diğer ittifak Meksika ve Kanada ile kurduğu NAFTA. Meksika ve Kanada’da üretilen ürünlere %25 gümrük vergisi getirilmesi planı NAFTA’ nın mantığını zedeliyor. Yani ABD, bu planla iki ticaret ortağına ‘’NAFTA aleyhime çalışıyor, bunu düzeltelim aksi halde NAFTA’ yı anlamsız kılacağız’’ diyor. 

Trump’ın yaptıklarının hiçbiri ABD’nin dahil olduğu ittifakları dağıtmaya yönelik değil. ABD, ittifaklarda demokrasi istemiyor. ‘’Patron benim. Faturayı ben ödüyorum. Bana tabi olacaksınız’’ mesajını veriyor. Liderliğini pekiştiriyor. Bu hamleler Çin’le girilecek ticaret savaşına hazırlık mahiyetinde. ABD, safları sıklaştırıyor. Hangi devletin nereye kadar kendisiyle beraber olduğunu/olacağını netleştiriyor. 

Gözüken o ki, ABD, tek süper güç olmaktan kolay vaz geçmeyecek ve çok kutupluluğu, mutlak manada yenilgiye uğramadan kabul etmeyecek. Yani tek kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya yumuşak geçiş olmayacak. Bu geçiş ya hiç olamayacak ya da ABD tartışmasız şekilde mağlup edilerek olacak.