Almanya nasıl süper güç oldu?
Napolyon, 1806 yılında, Avusturya ve Almanya'nın tamamını işgal ederek Roma Germen İmparatorluğu'na son verdi. Bu işgalden önce Almanya, bin yıldır, sembolik olarak imparatora bağlı olan dört yüzden fazla devletçikten oluşuyordu.
İşgal, Almanlar açısından dönüm noktası oldu. Napolyon, feodal sistemi kökünden yıktı. Alman halkı milliyetçilik, özgürlük ve eşitlik ilkelerini benimsedi. İşgal ve mağlubiyet nedeniyle gururu incinen Almanlar, birleşerek güçlü bir devlet sahibi olmaya yöneldiler.
Napolyon’un bertaraf edilmesinden sonra toplanan Viyana Kongresi’nde, 39 tane bağımsız eyaletin bağlı olduğu Alman Konfederasyonu kuruldu. (Fransa, Britanya ve Rusya, Avrupa’nın ortasında birleşik dolayısıyla güçlü bir Almanya istemiyorlardı.) Avusturya’nın Konfederasyonun lideri olmasına karar verildi. Kongrede, Venedik ve Kuzey İtalya’yı topraklarına katan Avusturya, en geniş sınırlarına ulaştı. Takip eden yıllarda, Prusya, Fransa ve Piemonte’yle savaşan Avusturya, yenilerek toprak kaybedince, Prusya, en güçlü Alman devleti oldu.
Prusya’da, Almanya’nın geri kalanı gibi 19. yüzyıla, Napolyon Berlin’i işgal ettiği için gururu kırılarak girdi. Alman devletlerinin hezimeti, ulusal bilinci geliştirerek, “birleşik, tek Almanya” fikrini güçlendirdi. Goethe, “Viyana’da burası neresi diye sorarsanız Avusturya diye cevap verirler, Berlin’de sorarsanız Prusya derler, o zaman neresi Almanya’dır?’’ diye soruyor, ‘’Hiçbir yer’’ diye cevap veriyordu. ‘’Almanya diye bir yer yok.” Alman halkı ve aydınları birleşik Almanya’yı isterken, Avrupa ülkeleri buna şiddetle karşıydı. Aristokratlar ile Alman devletçikleri de ayrıcalıklarını ve avantajlarını kaybedeceklerinden birleşme aleyhtarıydı.
Otuz dokuz eyalete bölünmüş olan Almanya sanayileşemiyor dolayısıyla kalkınamıyordu. Tek ve bütün ulusal pazar yoktu. Her devlet ayrı sınır ve gümrük vergisi alıyordu. Berlin’den yola çıkan bir nakliye vasıtası, İsviçre’ye kadar on federal bölgeden geçiyor, hepsinde sınır ve gümrük vergisi ödüyor, ilaveten vakit kaybediyordu. Her devletin kendi para birimi vardı. Her sınırda para değişimi yapılıyordu. Para birimleri, arkalarında güçlü devletler olmadığından muteber değildi. Böyle bir tablo yatırımcılara cazip gelmiyordu.
Bu tarihlerde Frederick List barışçıl ve kademeli birleşme fikrini ortaya attı. On beş yıl boyunca Almanya’yı karış karış gezerek fikirlerini anlattı. List’e göre, güçlü bir Alman eyaletinin, diğer Alman eyaletlerini, savaşarak ele geçirmesi doğru yol değildi. Almanlar birbiriyle savaşırsa, insanlar ölür; mağluplarla, galiplerin arasına husumet girerdi. Ayrıca ekonomi çöker, dış güçler müdahale ederek, birleşmeye izin vermezdi.
Bu nedenle önce ekonomik entegrasyon sağlanmalıydı. Alman şehirleri birbirine demiryollarıyla bağlanmalıydı. Almanya aynı ABD, İngiltere ve Fransa gibi tek pazar olmalıydı. Her eyalet, ayrı vergi almamalıydı. Bu fikre, vergi gelirlerinin düşeceğini düşünen Alman eyaletleri muhalefet etti. Birçoğu, List’i, “İstenmeyen adam” ilan etti.
Sonunda 1834’te, List’in teklifini kabul eden Prusya öncülüğünde, on sekiz eyalet gümrük birliği kurdu. Birliğe dahil olan eyaletlerde, demiryollarının da etkisiyle, ekonominin hızlı büyümesi diğer Alman devletlerinin de birliğe katılmasına yol açtı.19. yüzyılın ortasına gelindiğinde nüfusu Fransa’yı geçen birleşik Almanya, Avrupa’da, İngiltere’nin ardından demiryolu ağı, GSMH, çelik ve kömür üretiminde ikinciydi.
Almanya’nın başarısında, eğitim hamlesinin büyük payı vardır. 19. asır ortasından itibaren, eğitim yaygın ve parasızdı. Okullaşma oranı %97,5’tu. Disiplinli ve görev şuuru olan gençler yetiştiriliyordu. Kurulan üniversitelerde, bütçenin devlet tarafından karşılandığı ama kamunun eğitim programına karışmadığı, kaynakların ve zamanın öğretimle bilimsel araştırmaya eşit ayrıldığı model benimsendi. (Örneğin bu dönemde sadece Humbort Üniversitesi’nde, 29 Profesör Nobel aldı.) Bu gelişmeler ve gayretler sonucunda, İkinci Sanayi Devrimi, Almanya’da başladı. Bu süreçte çelik üretim yöntemleri geliştirildi, içten patlamalı motorlar, elektrik, telgraf ve radyo icat edildi.
1851-1900 yılları arasında Almanya’da 202 buluş yapıldı. Bu sayı, aynı dönemde İngiltere ve Fransa’da yapılan toplam buluş sayısından fazladır. Almanya, 1871’de, kömür ve çelik üretiminde Avrupa’da, kimya sanayiinde dünyada birinciydi. 1910 yılında, Avrupa’da, bütün sektörlerde sanayi üretiminde liderdi. 1913’te, İngiltere’yi her açıdan geride bırakarak, dünyanın ikinci gücü haline gelmişti.
Almanya, İngiltere’nin serbest piyasa politikasına karşı, Bismark tarafından ileri sürülen, üniversitelerin ve eğitimin önemli olduğu; şirketlerin, fabrikaların ve yerli üreticilerin teşvik edildiği, ithalatın yüksek gümrük vergisi duvarlarıyla minimize edildiği, ihracata dönük, toplumsal refahı sağlamayı amaçlayan ve daha adil gelir dağılımı sağlayan bir ulusal kalkınma politikası uyguladı.
Bu politika da orduya ve savunma sanayine önem verildiğinden Prusya; Danimarka, Avusturya ve Fransa’yla yaptığı savaşlarda, ezici zaferler kazandı. 1871 yılında Paris’te, Versailles Sarayında birleşik Alman İmparatorluğunun kurulduğu ilan edildi. Almanlar, ekonomik entegrasyonu sağlayana kadar, aynı imparatorluğun vatandaşları da olsalar, birlik kuramadılar ve güçlü olamadılar. Prusya liderliğinde ekonomik entegrasyon sağlanınca Almanya süper güç oldu.