Ah şu kadınlar!
Her yıl olduğu gibi 8 Mart'ta kadınların hayatımızdaki yerini vurguladık, özür diledik, sevdik, alkışladık, teşekkür ettik. Bir dolu güzel sözü çiçeklerle buluşturduk. Ama gerçekte ne yaptık? NE sunduk?
Toplumsal cinsiyet eşitliği diye bir kavram var. UNDP öncülüğünde yürütülen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları içinde 5. maddeden söz ediyoruz. Bir dizi faaliyet gerçekleşiyor. Her geçen gün güçleniyor. Ama kaydedilen ilerleme hala yetersiz.
2022 yılında yayınlanan Cinsiyet Eşitliği endeksi, bir dizi parametre kullanarak 100 üzerinden puanlama yapıyor. Avrupa Birliği içindeki ülkeler 6 kategoride değerlendiriliyor; iş, kazanç, eğitim, zaman, güç ve sağlık başlıkları altında ölçüm yapılıyor. Kadına şiddet başlığı da değerlendirmeye dahil ediliyor.
Sıralamanın zirvesinde İsveç yer alıyor. Danimarka ve Hollanda onu takip ediyor. AB’nin ortalaması 2015’te 64.4 olarak belirlenmiş. Bu puan, hafif bir artışla, 68.6 olsa da hala yapılacak çok iş var.
Spordan ekonomiye, her alanda iki temel kavram ile kadının varlığı destekleniyor; eşitlik ve denklik. Her iki başlıkta da Avrupa Birliği bile 100 üzerinden 70’e ulaşamamış durumda. Bizim durumumuz da ne yazık ki hiç iç açıcı değil. Her alanda geride olmamız bir yana, kadın cinayetlerinde, kadına şiddete OECD ülkeleri içinde lideri olma utancından kurtulamıyoruz.
Türkiye’de, 2010’dan bu yana 2534 kadın öldürüldü.
Yazıyla: iki bin beş yüz otuz dört kadın öldürüldü.
Eş, anne, kız, abla, kızkardeş, teyze, halaydı her biri.
Her biri ana kuzusuydu.
İş hayatında eşitlik değil, sosyal yaşam artıları değil, temel hak, yaşama hakkı ellerinden alınanlar…
Nefes alırken adeta yaşamayanlardan söz etmiyorum bile.
Hala, bu cinayetlerin kurbanlarını istatistiki rakamlar olarak görebilenler var.
Eş, anne, kız, abla, kızkardeş, teyze, halaydı her biri.
Her biri ana kuzusuydu.
https://kadincinayetleri.org/ adresine girebilirsiniz. Tek tek isimlerini görebilirsiniz. Sorgulayıp, kurbanlar hakkında bilgiler, cinayetler ile ilgili verilere; yakalanan, kaçan, intihar edenleri görebilirsiniz.
Önce, eşitlik fikrinin kabul edilmesiyle başlayacak her şey. Elbette, evlerden başlayarak her alanda eğitim ile gelişecek. Yasalar kılavuz olacak ve kadınlar haklarına ulaşacak; insan haklarına. Böylece 8 Mart gününü başka bir konuya adayabileceğiz. O güne dek zor geçecek süreç. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, özellikle 20. yüzyıldaki yükselişi kastederek, tarih boyunca atılan adımların değerini vurguluyor ama gayet umutsuz konuşuyor.
“Kadın haklarında elde edilen küresel ilerleme gözlerimizin önünde kaybolmaya başladı. Cinsiyet eşitliğinin sağlanacağı tarih giderek uzaklaşıyor. Mevcut gidişatta BM Kadın Birimi, eşitliğin sağlanmasının 300 yıl uzakta olduğunu öngörüyor.”
Dünyanın her yerinde kadınlar suistimal ve tehdit ediliyor, saygısızlığa uğruyor. Anneler ölüyor, kızlar okullardan alınıyor, zorla evlendirilen çocuklara dönüşüyor. Önyargılar bilim ve teknoloji sektöründe ciddi bir cinsiyet ayrımı yaratıyor ve örneğin Nobel Ödülü kazananlarının sadece yüzde 3’ü kadın oluyor.
Ne şanslıyız ki, çektikleri gibi çektirmiyor kadınlar, çünkü güç onlarda, olması gerektiği gibi.
Dünya Bankası’na kadın başkan!
Büyük deprem felaketinin ardından Dünya Bankası, Türkiye’ye 1,78 milyar dolarlık destek sağlayacağını açıklamıştı. Açıklamadan birkaç gün sonra Başkan David Malpass, görev süresinin bitimini beklemeden Haziran ayında istifa edeceğini duyurdu. David Malpass Amerikalı bir ekonomi analisti, 2019'da Donald Trump tarafından ABD Hazine Uluslararası İlişkiler Müsteşarı görevine de atanmıştı.
Malpass Haziran’da bırakınca yerine geçecek isim bir kadın olabilir mi? E3G Kamu Bankaları Lideri Sonia Dunlop, 'Dünyanın kalkınma bankasının başında bir kadının olmasının tam zamanı' diyor.
E3G, düşük karbonlu bir geleceğe küresel bir geçişi hızlandırmak için faaliyet gösteren bir iklim değişikliği düşünce kuruluşu. Haziran 2004’te kuruldu ve Brüksel, Berlin, Londra ve Washington, D.C.'de yerleşik personeli ile faaliyet gösteriyor. Dunlop, kadın başkan beklentisinde önemli bir pencere. Çünkü, Malpass daha çok, iklim konusundaki yetersiz yaklaşımı ile eleştiriliyordu. İklim ve kalkınma konularında yetersiz biri olarak nitelenmiş, ayrılık kararı iklim aktivisti yapılar tarafından memnuniyetle karşılanmıştı.
Dünya Bankası'nın "Evrim Yol Haritası" taslağı da medyaya sızdırılmıştı. Banka'nın iklim değişikliği için yeniden yönlendirilmesi doğru bir adım olarak görülüyordu. Ancak kredilendirme modelinde ve mali kapasite değişiklikleri; zaman çizelgesi ve isteklilik düzeyi ile tartışmaya açılıyor. Dünya Bankası’na da kadın eli değmesinin zamanı gelmiş!
++++++
İklim tazminatı
BM Genel Sekreter Guterres, tutulmayan sözler çağı sona ermeli, iklim tazminatı ödenmeli, dedi. Katar'da BM En Az Gelişmiş Ülkeler Beşinci Konferansı’ndaydı. Gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele konusunda diğer ülkelere yıllık 100 milyar dolarlık iklim tazminatı sağlama taahhüdünü ivedilikle yerine getirmelerini istedi.
Çünkü, iklim felaketlerinden kaynaklanan her 10 ölümden yedisi en az gelişmiş ülkelerde meydana geliyor. Gelişmiş ülkeler, iklim değişikliğine uyum sağlayabilmeli ve dayanabilmeli.
Bugün, 25 gelişmekte olan ekonomi, gelirlerinin yüzde 20’sinden fazlasını yalnızca borç ödemeye harcıyor.
Danimarka, iklim değişikliğinden kaynaklanan ‘kayıp ve zarar’ için tazminat ödeyen ilk BM ülkesi olacak. Devamında, Afrika ve Küçük Ada Ülkeleri, petrol devlerinden iklim tazminatı bekleyecek. Çünkü En Az Gelişmiş Ülkelerin küresel sera gazlarına katkısı yüzde 4’ten daha az. Büyüklere, “siz yaptınız, cezasını ödeyin, dünyayı adil paylaşalım” diyorlar. Göreceğiz.
+++++
Volkan Demirel – Gökhan Zan!
Ne mutlu ki sahibiz bu isimlere. Sadece sesleriyle değil, duruşları ile de gönüllerden inmeyecekler. Yıkıcı depremlerde yitirdiklerimizin büyük bölümü geri gelmeyecek. Telafi edilemez kayıplarımız var. Canlarımız gitti. İki can, iki isim, iki dev adama dönüştü; Volkan Demirel ve Gökhan Zan. Uzun, upuzun övgüler ile; gerçek ve zamana yenilmeyecek analizler ile yine karşımızda duracaklar. Karşımızda, yanımızda, önümüzde…