SON DAKİKA

ABD'nin ulusal stratejisinin Türk dünyasına etkileri

ABD'nin yeni yayınlanan ulusal strateji belgesinde Türkiye dışındaki Türk devletlerine hatta Türkistan ve Kafkasya'ya bile atıf olmamasından, Türk devletlerinin Amerika için stratejik öneminin olmadığını anlıyoruz.

Bu belge, Türkistan liderlerinin kasım ayında gerçekleştirdiği, özellikle nadir toprak elementleri ve madenler konusunda mühim anlaşmaların imzalandığı Amerika seyahatiyle çelişiyor, gözükebilir.

Oysa çelişmiyor. Trump Türkistan liderleriyle anlaşmalar yaparak Putin’e ‘’Benimle anlaşmazsan arka bahçene girerim. Türkistan’da ve Kafkasya’da meydanı sana bırakmam’’ dedi. Yani elini güçlendirdi. Taraflar anlaştı ve Türkistan Rusya’nın etki sahasında kaldı. Zaten ABD Türkistan’a stratejik önem atfetmediğini bugüne kadar takip ettiği siyasetle de göstermişti.

Bu çerçeveden bakıldığında bugüne kadar ki söylemin aksine Zengezur koridorunun da ABD için stratejik öneminin olmadığını söyleyebiliriz. ABD bu koridorun işletilmesini barış anlaşması imzalansın, barış sürecinin önü tıkanmasın diye üstlenmiş. Zira Türkistan önemli değilse Türkistan’a giden yol neden stratejik önemde olsun?

ABD, kendisine yük olarak gördüğü AB’nin Kafkasya ve Türkistan’a doğru genişleme stratejisini asla desteklemeyecektir. AB’nin, arkasında ABD olmadan, Rusya’yı karşısına alması mümkün değil. Dolayısıyla AB de Türkistan’da siyaseten etkili olamayacak. Tespitlerimiz, AB ve ABD ile Türkistan’ın ticaretinin artmayacağı ve enerji ve madencilik sahalarında ilişkilerin gelişmeyeceği anlamına gelmiyor. Nitekim Türkistan devletlerinin AB ile olan ticaret hacmi, Rusya ile olandan çok daha yüksek. 

ABD, Türkiye’nin Türkistan ve Kafkasya’daki faaliyetlerini destekleyecektir. Türkistan’da Türkiye ve Rusya’nın etkili olmasını Çin’in güçlenmesine her durumda tercih edecektir. Bu nedenle ABD Zengezur koridorunun işlemesine, Hazar geçişli nakil hatlarının yapılmasına destek olacaktır.

ABD’nin savaşı bitirmek istemesi, Rusya’yı, ambargoları kaldırarak ve D-8’e geri dönüşünü sağlayarak uluslararası sisteme entegre etmeye çalışması, Türk dünyasının lehine. Savaşta Türk gençleri ölüyor. Rusya’ya bağlı özerk Türk devletleri fukaralaşıyor. Türkistan devletleri ekonomisi daralan Rusya’ya daha az göçmen gönderdiklerinden işsizlerin sayısı artıyor. Tarafların Karadeniz’de birbirlerine ait gemileri vurması başta Türkiye olmak üzere Türk ülkelerinin hepsini olumsuz etkiliyor. Azerbaycan dünyaya Gürcistan’ın Batum limanından açılıyor. Kazakistan petrol ihracatının %75’ini ve tahıl ihracatının bir kısmını Rusya’nın Karadeniz limanlarından yapıyor.

Belgede İran’ın öncelikli/büyük düşman olarak tanımlanmaması, Şii hilaline atıf yapılmaması da Türk dünyasının lehine. Ortaya koyulan strateji sürdürülebilirse ABD, İran’a saldırmayacak. Rejimi iç savaşla ve isyanla değiştirmeye çalışmayacak. Yani İran Türklerinin durumu kötüleşmeyecek. Türkiye ve Azerbaycan kitlesel göçlere maruz kalmayacak. Türkiye’nin gaz ithalatı ve Türkmenistan’ın gaz ihracatı durmayacak. Türkistan’ı dünyaya ulaştıran Basra Körfezi limanları açık kalacak. Hele de Tahran nükleer anlaşmaları imzalar ve ambargo hafiflerse İran ekonomisi düzelir. Bununla birlikte İran Ortadoğu’da güçlenmeye çalışırsa, çok zayıflayan ve daha da zayıflatılacak olan müttefiklerine destek verirse, İsrail’in rejimi askeri yollarla yıkma fikri benimsenebilir.

ABD’yle mücadele, Çin’i zayıflatacaktır. Ama bu zayıflamanın Uygurların durumunda kısa vadede iyileşmeye yol açacağını sanmıyorum. Uygur Türklerine yapılan zulmün devam edeceğini düşünüyorum. Gelecekte çok önemli sonuçları olacak iki önemli gelişme yaşanacak Doğu Türkistan’da. İlki, Çin’in nüfusundaki hızlı azalmaya bağlı olarak Doğu Türkistan’a göç eden Çinlilerin sayısı da sürekli azalacak. Doğum oranları düştüğünden ve göç azaldığından sabitlenmiş gibi olan Doğu Türkistan’daki Çinli nüfus yakın gelecekte azalmaya başlayacak. Akabinde azalma hızlanacak. Uygurlar benliklerini koruyabilirlerse Doğu Türkistan Türk yurdu vasfını muhafaza edecek.   

İkincisi, Orta koridor Doğu Türkistan ile Türkistan devletlerinin ticari, kültürel ve sosyal ilişkilerini planlanandan daha hızlı artırıyor. Doğu Türkistan Çin’in denizlere en uzak bölgesi olduğundan rekabetçi değildi. Yatırım almıyordu. Orta koridor bu durumu değiştirdi. 

ABD’nin Pasifiğe yönelmesi Çin’in Pasifiğe halihazırda da olan konsantrasyonunu daha da artıracak. Bunun doğal sonucu, Türkistan devletlerinin üzerindeki Çin’in ağırlığının azalmasa da daha fazla artmaması demek.

Belgede Türkiye’nin müttefik olarak tanımlanması, Suriye’de özel bir konumunun olduğunun belirtilmesi başta Irak ve Suriye olmak üzere Ortadoğu Türklüğünün lehine. ABD tamamen Çin’in kontrolüne girdiğini düşündüğü Afganistan’da askeri üs açmak istiyor ama bunu başarması mümkün değil. Afganistan Türklerinin durumunda da bir iyileşme olacağı gözükmüyor. Taliban rejiminin devam edeceği kesin gibi zira.

ABD’nin Afrika’yı öncelikli görmemesi ve Avrupa devletlerinin kara kıtada zayıflıyor olması iyi değerlendirilirse Afrika’da Türkiye’nin önünü daha da açabilir. ABD kendisi için öncelikli olmasa da Afrika’da Çin’in mutlak hakim olmasını istemeyeceğinden Türkiye’yi desteklemeye devam edecektir. Aynı şekilde Balkanlarında ABD için kritik olarak tanımlanmaması ve Rusya’yla olan ilişkilerin iyileştirilmesinin hedeflenmesi, Türkiye’nin Balkanlardaki hareket alanını genişletecektir.