Çözüm kulüplerin satışı mı?
Bu soru sıkça soruluyor. Israrla, satışı savunanlar var. Şirketleşme şart ve yabancı yatırımcı gelsin, alsın diyorlar. Ticari olarak değerlendirince, kulüp satışları çoğu zaman makul görülmüyor.
Daha düne kadar Dernekler Yasasına göre yönetilen kulüpler, tüm borçlanmaları, basit bir oylama ile aklayıp geçer haldeydi. Hal böyle olunca, sorumsuzluk, harcama ve borçlanma rahatlığını, bu fikir ve buna bağlı eylemler de bugünün borç sarmalını getirdi. Yeni spor yasası, yöneticilere sorumluluk yüklüyor görülse de henüz tam karşılığı oluşmuş gibi değil. Bu nedenle, milyarlarca liralık devlet destekli borçlanma/yapılandırma hamleleri, futboldan başlayarak Türk sporunu ayakta tutan temel unsura dönüşüyor. Bir yandan devletin elini spordan uzaklaştıramayan anlayış, söze gelince ‘çare satış’, sıkışınca ‘devlet baba’ kurtarır düsturuyla yaşıyor.
Göztepe’nin satışı bu nedenle de önemli ve dikkat çekici. Hisseleri elinde bulunduran eski Başkan Mehmet Sepil, Milliyet’te Atilla Gökçe ustaya verdiği demeçte tek kuruş almadığını açıkladı. Rasmus Akersen adlı bir Danimarkalı yatırımcı, Sport Republic adlı yeni kurulmuş bir yatırım şirketi aracılığıyla Göztepe A.Ş.’nin yüzde 70 hissesini devraldı. Sanıldığı gibi borçları devretme falan da yok, çünkü borç yok. Ülkemizin en başarılı iş insanlarından Mehmet Sepil’i cezbeden nedir, onu anlamaya çalışalım.
Sepil, altyapıya 7 milyon dolar yatırım planlayan anlayışa tav olmuş. Aynı grup İngiltere Premier Lig takımlarından Southampton’ın da yüzde 80 sahibi. Sport Republic’in başındaki Henrik Kraft, aynı zamanda Southampton’ın da başkanı. Kraft da teknoloji ve iletişim alanlarında güçlü bir yatırımcı. Kulüpleri geliştirmek ve sinerji yaratmak hedefiyle yola çıkmışlar. Her biri daha büyük bir grubun parçası olacak ve veri uygulama, veri kullanma metodları, teknolojiden de yararlanarak değer yükseltmeyi hedefliyorlar. Göztepe böyle bir yapı içinde, altyapıdan en üst liglere kadar futbolculara oynamaları için uygun ortam hazırlamak! Vizyonu böyle açıklıyorlar.
Yetenek, bütçe ve organizasyon
Her alanda olduğu gibi sporda, özelinde futbolda da gelişimin üç temel koşulu vardır: Yetenek, bütçe ve organizasyon. 90 milyona yaklaşan nüfusumuz, yetenek açısından son derece değerli bir havuz sunuyor. Mutlaka vardır, hep vardır ve ortaya çıkar. İkinci zorunluluk bütçe; ağırlıklı olarak devlet desteği ile sağlanır durumda olsa da sorun konumunda değil. Dahası, yıllardır yöneticilerin batırdığı söylenen kulüplerin tümü dimdik ayaktadır. Hepsi borçlu. Ama tüm borçlar ya öteleniyor ya yapılandırılıyor ya da affediliyor. Dolaysıyla yetenek ve bütçe, çözülmüş aşamalar gibi görünüyor.
Organizasyon! İşte bu başlık, çok değerli bilim insanları, yetiştiriciler ve bürokratların da varlığına rağmen yetersiz kalıyor. Gücü çekiştiren ve kırılamayan küçüklü büyüklü yapılar var. Gerek gelir geçer çözümler gerekse ahlaki zafiyet eylemleriyle, organizasyon işlemiyor. Bütçe ve yeteneğe rağmen ülkenin sporu mevcut halinden yükselemiyor. Bu nedenle bireysel çıkışlar, başarılar büyütülüyor ve kalıcı olamıyor. Dahası, spor kültürü gelişemiyor. Göztepe’nin satışı bu açıdan da önemli. Para var, yetenek var; organizasyonumuz da var, diyorlar. Dikkatle izlenecektir.
Göztepe, Salzburg olur mu?
Salzburg, büyük deha Mozart’ın doğum yeri değil sadece. Bir de Red Bull Salzburg kulübü var. 1933 doğumlu kulüp, yaklaşık 50 yıldır sponsor isimleriyle anılıyor. 2005’teki satışın ardından renkleri ve tribün profili de değişen kulüp, yeni kurulmuş bir kulüp yapısıyla, Avusturya Bundesliga’da mücadele ediyor. Mor-beyaz renkleri terk edip kırmızı-maviye döndükleri günden bu yana ayrı bir başarı öyküsü yazıyorlar.
Grubun Avusturya 2. Liginde (Liefering) ve Almanya’da da (Red Bull Leipzig) takımı var.
Değerli meslekdaşım Aydın Güvenir’in araştırmasına göre, yaklaşık 7 yıldır aldıkları her oyuncudan ortalama 8 kat fazla para kazanıyorlar. Transfer sezonunun son günlerinde böyle bir veriyle karşılaşmak çok anlamlı. Bedelli ya da bedelsiz aldıkları tüm oyuncular toplamda kar getiriyor. Bonservis ödeyip satamadıkları da var, Haaland da var, Szobozslai de var. Bu sezon henüz tamamlanmadığı için değerlendirmede yok ancak ortalama kar oranı 1’e 8.
Genellikle oyuncuları 17-21 yaş arası alıyorlar. Aldıkları çoğu genç oyuncuyu önce Avusturya 2. Ligi’nde yer alan pilot takımları Liefering’de, en az 1 sezon oynatıyorlar. Bu, özellikle 18 yaşında Afrika’dan Avrupa’ya gelen genç Afrikalıların, Avrupa futboluna adaptasyonunu kolaylaştırıyor. Sonrası, iki Red Bull kulübünde başarı ya da transfer gelirine dönüşüyor.
Örnekleri çarpıcı:
*Ocak 2021’de ABD’den yaklaşık 13 milyon Euro’ya aldıkları 2000 doğumlu ABD’li orta saha Brenden Aaronson’u, bu yaz yaklaşık 33 milyon Euro’ya Leeds United’a sattı.
*2018’de 16 yaşındayken Unterhaching altyapısından 10 milyon Euro ödeyerek aldıkları Kerim Adeyemi’yi, bu yaz 30 milyon Euro’ya Dortmund’a sattı.
*2018’de 18 yaşına gelince Mali’den yetiştirme bedeliyle aldıkları 2000 doğumlu Mohamed Camara’yı bu yaz 15 milyon Euro’ya Monaco’ya sattı.
*2017’de 19 yaşındayken Zambiya’dan 250 bin Euro’ya aldıkları Patson Daka’yı geçen yıl 30 milyon Euro’ya Leicester City’e sattı.
*2018/19 sezonunda Molde’den 8 milyon Euro’ya aldıkları Erling Haaland’ı bir sezon sonra 20 milyon Euro’ya (bonuslar hariç) Dortmund’a satmışlardı.
*2013’de 17 yaşındayken Hırvatistan’ın Sibenik takımından 50 bin Euro’ya aldıkları Duje Caleta-Car’ı 19 milyon Euro’ya 2018/19 sezonunda Marsilya’ya satmışlardı.
Bir diğer Red Bull takımı olan Leipzig’e sattıkları Szobozslai, Haidara, Hannes Wolf gibi oyuncular bu değerlendirmede yer almıyor.
Sport Repubic, üç şeye güvenerek kolları sıvamış:
1. Türk halkının olağanüstü futbol sevgisi,
2. Avrupa ölçülerinde “büyük şehir” olarak İzmir’in canlılığı,
3. Göztepe AŞ’nin yarattığı güven duygusu ve taraftar.
Bu modelin iyi çalışmasını dilerim, güzel örnek oluşması sporumuza da kaldıraç olabilir.
----------
26 Ağustos
Bugün büyük gün... 1071’de Büyük Selçuklu hükümdarı Alpaslan, Romen Diyojen komutasındaki Bizans ordusunu dize getirerek Anadolu kapılarını açtı.
Malazgirt’ten 851 yıl sonra Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutasında, Yunan ordusuna karşı büyük taarruz başladı. Kurtuluş Savaşımızın son aşamasında, Türk ordusunu Kocatepe’den bizzat idare eden Atatürk başta olmak üzere, tüm silah arkadaşları ve şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyorum.