SON DAKİKA

Türkiye-Afrika ticaret hacmi son dönemde %100 arttı

Mehmet Babar 13 Haz 2025

Türkiye'nin haritadaki sınırları sabit; ancak ticaret, diplomasi ve üretim kapasitesi artık kıtaları aşan bir vizyonla ilerliyor.

Afrika kıtasıyla kurulan ekonomik bağ, son yirmi yılda yalnızca büyümedi; şekil değiştirdi. Bugün Türkiye'nin Afrika’ya yaklaşımı, geleneksel ihracat modellerinden uzak, sürdürülebilir kalkınmayı odağına alan bir ortaklık anlayışıyla şekilleniyor.

2003 yılında yaklaşık 5,4 milyar dolar olan Türkiye-Afrika ticaret hacmi, 2021 yılı sonunda 34,5 milyar dolara, 2023’te ise yaklaşık 38 milyar dolara ulaştı. 2024’ün ilk dokuz ayında ise 27 milyar doları aşmış durumda. Bu sadece bir artış değil; uzun vadeli bir iş birliğinin, güvenin ve karşılıklı faydanın sayılara yansımasıdır.

Türkiye, Afrika’yı sadece bir pazar olarak değil; ortak üretim ve kalkınma zemini olarak değerlendiriyor. 2002’de Afrika’daki büyükelçilik sayısı 12 iken, bugün bu sayı 44’e ulaştı. Bu artış, ekonomik ilişkilerin yanında kültürel ve diplomatik bağların da güçlendiğini ortaya koyuyor.

Üretimden sağlığa, enerjiden kalkınmaya 

Türk traktör firmaları, özellikle Sudan, Etiyopya ve Tanzanya gibi tarımsal potansiyeli yüksek ülkelerde etkinliğini artırıyor. Dayanıklılığı, uygun fiyatı ve kolay bakım avantajıyla öne çıkan yerli üretim traktörler, Afrikalı çiftçiler tarafından tercih ediliyor. Bazı firmaların Uganda ve Burkina Faso gibi ülkelerde montaj hatları kurma girişimleri, bu iş birliğinin sadece ticaretten ibaret olmadığını; üretim ortaklığına dönüştüğünü gösteriyor.

Sağlık sektöründe de Türkiye’nin etkisi giderek artıyor. Pandemi döneminde yapılan tıbbi yardımların ardından, Türk ilaç firmaları başta antibiyotik ve sıtma ilaçları olmak üzere pek çok üründe Afrika pazarında daha güçlü bir konuma geldi. Kalite-fiyat dengesinde sağlanan başarı, uzun vadeli iş birliklerinin zeminini oluşturuyor.

Afrika'nın elektrik erişiminde yaşadığı zorluklara çözüm üretmek isteyen Türk enerji firmaları; Kamerun, Mozambik ve Gambiya gibi ülkelerde güneş ve doğalgaz temelli enerji sistemleri kuruyor. Hızlı kurulum, düşük maliyet ve yerel istihdam gibi avantajlar, bu projelere olan ilgiyi artırıyor.

Özellikle Nijerya, Güney Afrika ve Cezayir gibi kıtanın en büyük ekonomileriyle kurulan enerji ve altyapı temelli iş birlikleri, Türkiye'nin kıtadaki ekonomik etkisini daha da genişletiyor. Bu üç ülke, Türkiye’nin Afrika’daki en büyük ticaret ortakları arasında yer alıyor.

Türkiye'nin Afrika’daki doğrudan yatırımları 2,5 milyar doları aşarken, Türk müteahhitlik firmalarının üstlendiği projelerin toplam değeri 91,5 milyar dolara ulaştı. Bu da Türkiye’nin kıtada sadece geçici değil; uzun vadeli, sürdürülebilir bir varlık hedeflediğini açıkça ortaya koyuyor.

Bugün Türkiye-Afrika ilişkileri, yalnızca ticari verilerle değil; ortak değerlerle, insani yaklaşımla ve karşılıklı saygıya dayalı bir kalkınma vizyonuyla büyümeye devam ediyor. Ve bu yolculuk, her iki taraf için de umut vadeden, güçlü temellere oturan bir geleceği işaret ediyor.

Türkiye'nin Afrika’ya uzanan bu ekonomik yolculuğu, yalnızca bir ihracat hikâyesi değil; aynı zamanda üretimde ortak aklın, teknolojide paylaşımın ve kalkınmada eşitliğin de örneğidir. Bu nedenle atılan her adım, yalnızca ticari değil; aynı zamanda toplumsal dönüşüme katkı sağlayan bir nitelik taşıyor.

Örneğin Türk mühendislerin katkısıyla Afrika’da kurulan enerji santralleri, yalnızca elektrik sağlamıyor; aynı zamanda istihdam yaratıyor, yerel iş gücünü harekete geçiriyor ve kıta genelinde üretim kapasitesini artırıyor. Bu projeler, bir ülkenin başka bir ülkeye sağladığı teknik katkının ötesinde; birlikte üretmenin, birlikte kalkınmanın somut bir yansımasıdır.

Ayrıca eğitim alanında da Türkiye’nin Afrika kıtasına dönük yaklaşımı güçleniyor. Türk üniversitelerinde 2024 itibarıyla 15 binden fazla Afrikalı öğrenci burslu olarak eğitim görüyor. Bu, yalnızca insan kaynağına yapılan bir yatırım değil; kültürel yakınlaşmanın da bir göstergesi.

Aynı şekilde Türk Hava Yolları (THY), Afrika’da en fazla noktaya uçan yabancı hava yolu şirketi konumunda. 42 ülkede 60’tan fazla destinasyona doğrudan uçuş sağlaması, hem turizmi hem ticareti destekliyor.

Bu tabloya baktığımızda, artık net bir şey söylemek mümkün: Türkiye-Afrika ilişkisi, geçmişin fırsat arayan ticaret yapısından sıyrılarak geleceğin çok yönlü kalkınma modeline dönüşüyor. Burada kazanan yalnızca şirketler değil; yeni iş imkânları bulan Afrikalı gençler, kaliteli ürüne ulaşan hastaneler, elektriğe kavuşan köyler, gelişen tarım bölgeleri ve daha da önemlisi: Ortak başarıya inanan iki toplum oluyor.

Gelecek, birlikte inşa edilen değerlerde şekillenir. Türkiye ve Afrika, bu anlamda sadece ticaretin değil; insani dayanışmanın, teknolojik iş birliğinin ve kültürel uyumun da örneğini sunuyor.