Terörün hesabı, gerçek hedefi neydi şaştı mı tuttu mu?
Uzun zamandır medyanın ağzında Irak, Suriye, PKK/ PYD, KCK analizi olarak dillendirilen terane şöyleydi: "PKK Türkiye içinde eylem kabiliyetini kaybetti, Irak ve Suriye'de de köşeye sıkıştı. Lider kadrolar MİT ve TSK'nın sıkı takibi dolayısıyla saklandıkları mağaralardan başlarını çıkaramıyor, 28 kişilik Merkez Komite bir yana, örgütün silahlı kanadının yöneticisi Murat Karayılan'la KCK yöneticileri Cemil Bayık ve Beze Hozat bir senedir bir araya gelmiyor."
Derken Ankara’da Anayasa tartışmaları, TBMM’nin yeni dönem açılışında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin beklenmedik çıkışıyla başlayan “yumuşama”; bunun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan katında destek görmesi, DEM Parti’de açtığı kapı; keza Selahattin Demirtaş’ın Özgür Özel’le görüşmeyi beklemeden “Erdoğan, Bahçeli ve DEM Parti’de karşılık bulan çerçeveye ben de varım...” diye özetlenebilecek duruş sonunda Devlet Bey’in grup toplantısında yaptığı şaşırtıcı çıkışı getirdi… Öcalan konusunda geçmişte söyledikleri, fikri, zikri, kanaati bilinen bir siyasetçinin, belli ki bıçağın dayandığı yer olarak gördüğü, ABD’nin “Uydu PKK” devletini hayata geçirmek için düğmeye bastığı noktada patlayışıydı bu…
Bu çıkışın ürkütmesi muhtemel insanların sert tepkileri yanında, bu çıkışa gönülden destek vermek isteyen ancak zihinlerinde şüphelerini koruduklarının bilinmesin isteyen kalabalıkların varlığını göz ardı edemeyiz. Dolayısıyla bu tabloda Türkiye’ye tuzak kurak kuran çevrelerin beslemesi gereken yaklaşım bence “PKK/ KÜRT/ ÖCALAN aleyhtarı insanların duyguları…” Şu denmek isteniz, “Siz misiniz karşımıza geçip Abdullah Öcalan diyen, PKK diyen, DEM diyen; alın size TUSAŞ... Ne diyeceksiniz TUSAŞ saldırısına…”
Baktım fırsat bu fırsat deyip Müsavat Dervişoğlu Bahçeli’ye idam urganı sallıyor. Dervişin fikri neyse zikri de o…