SON DAKİKA
Son Yazıları

Suna Kan'a saygıyla

16 Haz 2023

Altı yaşındaydım. Kız kardeşimi komşuya bırakıp dişçiye gidiyoruz diye çıkmıştık, annem ben ve o sıralarda lisede okuyan Tijen abla ile.

Yüzüncü yaşını kutladığımız Cumhuriyetimizin ellinci yılıydı. Aynı yıl taşındığımız apartmanın adı o yüzden 50. Yıl Apartmanıydı. Öğretmen okulunun salonuna, konsere gitmiştik. Gittiğim ilk klasik müzik konseriydi. Daha önce Cem Karaca, Ersen ve Dadaşlar, Beyaz Kelebekler gibi karma konserler görmüştüm ama bu başkaydı. Kıyafetlerimiz de daha şıktı. Daha önce görmediğim kadar kalabalıktı orkestra ve en son şef çıktı. Hikmet Şimşek’ti adı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Antakya’daydı. Şef, önce, tek tek orkestradaki tüm müzik aletlerini tanıttı. Yaylı sazlara keman ailesi’, çelloya ağabey, kontrbasa ‘baba’ keman deyişi aklımda. Vivaldi dinledik, mevsimler… Solist, uzun boylu, siyah elbisesi uçuşan, kuğu gibi bir kadındı Suna Kan. Diğer eserleri net hatırlamıyorum ama Hikmet Şimşek’in kapı çalar gibi yapışıyla Beethoven’den 9. Senfoni, belki girişi, birkaç farklı eserin arasında hep Hikmet Şimşek’in coşkuyla bilgi aktarışı…

Biz ansiklopediler arasında büyüyenler için ‘100 Ünlü Türk’ gibi derlemelerin, bilgi kitaplarının yeri başkadır. Orada vardı o siyah elbiseli kadın, Suna Kan! Harika çocuk olarak kemancı oluşu anlatılmıştı. Bir de İdil Biret vardı, piyanist. Önce ve sonraki harikaların pek çoğunun adını duymadım, bilmedim ama bu iki isim gözümün önündeydi. Yıllar sonra, AKM’de İdil Biret’i dinlerken de aynı hislere sahiptim; başka dünyadan olmalıydı onla, bende olmayan yetenekleri, onlara bahşedilmiş ve benim de bulunduğum dünyaya tınıları sunuyorlardı, kusursuzlukla.

Birkaç gün önce Suna Kanı kaybettik. Dünyaca ünlü Türk keman virtüözü!...

Sanata adanmış ömrüyle, ödüllerle, başarılarla ve en çok da sevgiyle dolu bir ömür daha geride kaldı. Saygıyla anıyorum.

++++++

Almanya’da hidrojen günleri

Almanya, 10 Haziran’dan bu yana hidrojen haftasını kutluyor Ülke genelinde, hidrojen ile ilgili bilgiler yayılıyor, anlatılıyor, türlü etkinlikler ile bilinç oluşturuluyor. Uzun süredir, yeşil hidrojenin neden öncelikli alana dönüştüğünü ve Almanya’nın bu alandaki öncü rolünü anlatıyorum. Onlar da somut örnekler ile, fikirleri ve vizyonu destekliyor. 

Örneğin, Köln Belediyesi’nde yeşil hidrojenle çalışan otobüsler, birkaç yıldır faal durumda. Almanya genelinde hidrojen dolum istasyonları sayısı 200’ü geçti. Hidrojen vadileri kuruldu, gelişiyor. Hidrojenle çalışan trenler belli bölgelerde seferlere başladı. Büyük bir dönüşüm ve gelişim yaşanıyor. 

Paris İklim Anlaşması, RePowerEU ve Avrupa Yeşil Mutabakatı, salında ortak hedefleri işaret ediyor. Sürdürülebilir gelecek için, yeşil dönüşüm şart. Bu, seçenek değil zorunluluktur. Enerji, en güçlü en öncelikli dönüşüm alanlarından biridir. Bu alanın yıldızı da yeşil hidrojenir.

Yani yenilenebilir enerjiden elektrik üretmek, bu elektrik yardımıyla da suyu elektrolize etmek (atomlarına ayırmak). Oksijen hemen sanayi ve hastanelere, hidrojen hem de yeşil hidrojen adıyla gerek depolama için gerekse yakıt olarak hem sanayiciye hem de son kullanıcıya… Üstelik yakarken açığa çıkan atık, saf su! 

Bu konu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Snayi ve Teknoloji Bakanlığı için ortak bir başlığa dönüşmüş durumdadır.

Türkiye’de AB destekli projeler hayata geçiyor, pek çok proje onay aşamasında. Özellikle enerji sektörünün yapıtaşları konumundaki büyük şirketler, yeşil hidrojen için büyük efor harcıyor. Demir-çelik, alüminyum, çimento, cam, gübre ve elektrik gibi sektörlerin öncelikli dönüşüm hedefleri arasında. Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması, karbon vergisi olarak karşımıza çıkmak üzere. Özellikle ihracatta rekabet gücü büyük yara alacaktır. KOBİ’ler için ayrıca hassasiyetle çalışılan bir dönüşüm süreci içindeyiz. Ekonominin kalbi KOBİ’ler ve yeşil dönüşüm orada da kaçınılmaz.

Böylesine sert gerçekler ile yüzleşince aklın yolu her akılcı yaklaşımla buluşuyor. Almanya’nın hidrojen haftası, Türkiye’nin de ülke genelinde gerçekleştirilecek etkinlikler ile düzenleyeceği haftaya ışık olabilir. Peki ne zaman? 2024 için önerim var, 2 Haziran’ı içine alan hafta. Her sene H2 haftası olarak kutlayabiliriz. Bakarsınız takvim uyun olursa, okullar da katılır içeriğe…

++++++

Formaya saygı

Milli takımın birinci koşuludur, yukarıdaki başlık. Formaya saygısı olmayan, hiçbir ilke ile buluşamaz kariyerinde. İşine, kendine, rakibine, mesleğine, izleyene sygıdır aynı zamanda. Teknik direktörü oyundan alınca formasını çıkarıp yere fırlatan Caner Erkin, bu ülkenin en değerli yeteneklerinden biriydi. Şimdi, kariyerinin son günlerinde, takımdan takıma savrulurken gönül bağıyla taşıdığı futbolsever kaldı mı bilemiyorum. Oysa, gerek kulüpler gerekse milli takım süreçlerinde ona saygı gösterildi. Sorunların temel aktörlerinden olduğu dönemlerde bile. Medipol Başakşehir’den ayrılışı şık olmadı. Bir ilişkinin kalitesi, ayrılış sürecinde yaşananlarla ortaya çıkar, derler. Kariyeri, tavır eşiğinden çok yukarda gelişti. Final, Eyüpspor’da yapıyor. Analizi de kendisine düşer. Kolay gelsin…

+++++

Bizim çocuklar

A Milli takımın Bursa’daki Slovakya maçı öncesiydi. Abdullah Avcı’nın ilk maçıydı. Hiddink gönderilmiş, milli takımın tribünler ile ilişkisi soğumuş, milli maç heyecanı seviye yitirmişti. Takım, ülkenin takımıydı. Bunu, pek çok şeyi tamir edecek bir slogan ile hatırlatmaya çalıştık: Bizim Çocuklar! Milli takımı, bu çocuklar bizim çocuklar, her durumda bizimdirler ve yanlarındayız dedik. Slovakya maçını 2-1 kaybetsek de tribün barışı gelmişti. Sonraki süreç, pek çok değişiklik, başarılar, yenilgiler, hayal kırıklıkları, umutlar, vaatler ile geçti. 

Başındaki isimler değişse de takım, hep bizim çocuklar, her zaman da öyle kalacak.

Stefan Kuntz, hak ettiği gibi pek çok eleştirinin arasında, şimdilik görevine devam ediyor. Takımın Euro 2024 elemelerinde iki maçı var, dışarıda Letonya, Samsun’da Galler ile. Golcülerden Cenk sakat, Enes sakat ama müthiş gençler var. Arda var, Orkun var, Barış Alper var, Kerem var, Salih Uçan var, Cengiz Ünder var, Ferdi var… Ama hepsinden önemlisi pırlanta gibi bir kaptan var; Hakan Çalhanoğlu! 

Kuntz, maçlardan günler sonra TFF kongresinde kariyerinin şekilleneceğini biliyor elbette. Mehmet Büyükekşi, yeniden başkanlık için kolları sıvamış durumda. Ayrılışı güçlü olasılık olarak görünüyor. Ancak iş ahlakı ve mesleğine saygısı ile bu konudaki endişelerini işine taşımamasını umuyorum. Hal böyle olunca da, geriye söylenecek tek söz kalıyor: Haydi çocuklar, bizim çocuklar! Başarılar…


Yazarın Son Yazıları
Yazarın En Çok Okunan Yazıları