SON DAKİKA

Önce "barış", sonra "çözüm" ve sabote girişimleri

Faruk Aktaş 13 Oca 2025

Adı konulmamış devam eden süreç ile ilgili olarak sürecin startını veren MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin de, süreci sahiplenip bir devlet politikası olarak yürüten hükümetin de ilk ve temel hedefinin PKK'nın silah bırakması ve lağvedilmesi olduğu başından bu yana biliniyordu.

Bu temel hedef ilk günden itibaren en güçlü şekilde dile getirildi.

Kuşkusuz devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da MHP Lideri Bahçeli’nin de “Türk-Kürt kardeşliği” vurguları üzerinden dile getirdikleri toplumsal barışın, huzurun ve güvenliğin pekiştirilmesi gibi önemli ve değerli hedefler de söz konusu ancak ilk ve temel koşutun silahların gömülmesi olduğu da hep söylenegeldi. 

Buna karşın gerek PKK ve DEM Parti cephesinden gerekse de başta CHP olmak üzere kimi muhalefet partilerinden sürekli olarak hedefin ikinci aşaması ön plana çıkarılarak birinci hedefin gerçekleşmesinin ne derece mümkün olup olmadığı tartışmaları gündeme sokuldu.

Önceki gün DEM Parti heyetinin Edirne Cezaevi’nde HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı ziyareti sonrasında yaptığı açıklama devam eden sürecin hedefinin onlar açısından da açık ve net şekilde bilindiğini gösterdi.

Heyet üyelerinden Sırrı Süreyya Önder, “Kamuoyunda sıklıkla çözümle, barış kavramları birbirine karıştırılıyor. Bu doğru değil, barış bir sarılmayla bile oluşturulacak bir şeydir. Çözüm, demokratik bir mücadele ve uzun soluklu bir iştir. Sorun alanlarıyla ilgili olarak bunun uzunluğu, derinliği değişir. Şu an için kurmaya çalıştığımız barıştır” dedi. 

Daha önce de İmralı’da Öcalan ile sonrasında AK Parti, MHP ve CHP dâhil birçok parti ile görüşen DEM Parti heyeti, ilk kez “çözüm” ve “barış” kavramlarını bu kadar açık ve net şekilde ayrıştırarak devam eden sürecin “çözüm” değil, “barış” yani PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili olduğunu açıklamış oldu. 

Önder’in belirttiği gibi “çözüm” siyasi bir mesele. 

Her kişi, her kesim, her parti bu meselenin içine sayısız farklı konu dâhil edip bunlara dair sayısız farklı çözüm önerileri getirebilir.

Bunlar uzun soluklu toplumsal ve siyasal tartışmalar neticesinde ortaya çıkacak ortak bir konsensüs neticesinde adım atılacak hususlar. 

Ancak bundan önce ilk raundun geçilmesi gerekir. 

O da silahların gömülmesi meselesidir.

Silahlar gömülmeden bu konuları öncelikli tartışma haline getirmek yanlış ve anlamsızdır.

Bu sürecin önemli unsurlarından biri olan Öcalan’ın, hükümetin ve devletin ilk ve öncelikli hedefinin bu olduğunu ve süreci bu eksende başlattığını bildiğine ve bunu bilerek “sürece katkı vermeye hazırım” dediğine,  ayrıca DEM Parti heyetinin de dâhil oldukları sürecin amacını kavramış ve anlamış olup bunu kamuoyuna deklare ettiklerine göre bu aşamadan sonra “çözüm” meselesini “barış” meselesinin önüne ön şart olarak koymanın süreci sabote etmeye yönelik çabalar olarak görüleceği açıktır. 

PKK ve DEM Parti çevrelerinin ilk günden itibaren ve halen de dillendirmekte olduğu hususlardan birisi “Öcalan’ın sürece etkin şekilde katkı vermesine yönelik koşullarının sağlanması”dır.

Bu doğru ve yerinde bir taleptir ancak Öcalan ile ilgili en tartışmalı konu terör örgütü ve bağlantılı tüm unsurları üzerindeki etkinliğinin ne olduğu konusudur. 

PKK ve bağlı unsurların Öcalan’ı dinliyormuş gibi gözüküp onu boşa çıkarmaya yönelik çabalar içinde oldukları ve olacakları açıkça görülmektedir. 

Daha önceki çözüm süreçlerinde de aynısını yapmış ve dış güçlerin yönlendirmesi ve desteğiyle süreci boşa çıkartmayı başarmışlardı. 

Bu kez aynı güç ve unsurların süreci baltalamasının önüne geçilebilmesi için Öcalan’ın, terör örgütünün tüm unsurları üzerindeki etkisini sağlayacak, söz konusu güç ve unsurların hamlelerine karşı kendi hamlelerini yapabileceği koşulların sağlanması önemlidir.

PKK’DAKİ KLİKLER VE YASADIŞI SOL ÖRGÜTLERİN TAVRI

Zira terör örgütünün içinde bu yönde bir çaba içinde olan güçlü bir kanadın olduğunu görmek gerek. 

PKK’nın Kandil’deki elebaşlarından Duran Kalkan’ın geçtiğimiz günlerde terör örgütünün yayın organlarından Yeni Özgür Politika isimle gazetede Selahattin Erdem imzasıyla yazdığı, “Kürt özgürlüğü ve barışı öz savunmasız olmaz” başlıklı yazı bunun açık örneği. 

Yazısında “Kürt sorunu çözülmeden silah bırakılmaz” diyerek örgütün kendisinin de dâhil olduğu bir kanadının süreci baltalamaya yönelik yaklaşımını ortaya koyan Duran Kalkan, “Barışı fazla idealize etmemek gerekiyor… Kürt cephesinden dillendirilen ‘Barış istiyoruz’ sözünün de pek bir değeri ve anlamı bulunmuyor” şeklindeki ifadelerle kendince kendi cephelerinden süreci destekleyen kesimleri uyarmaya çalışıyor. 

Kalkan’ın ardından aynı gazetede yazan eski TKP üyesi Veysi Sarısözen’in de “Silahların eşitliği olmadan barış da olmaz” başlıklı bir yazısında benzer şeyler söylemeye çalıştığını anımsatalım. 

Yani uzun süredir PKK ile ortak hareket eden yasadışı sol terör örgütlerinin de örgütün sözünü ettiğimiz bir kanadıyla birlikte süreci sabote etme çabasında olduğu ve olmaya devam edeceği görülüyor. 

Lakin açık olan bir şey var ki bu unsurların hiçbiri Öcalan’ın karşısında alenen karşı bir tavır sergilemeye cesaretleri de güçleri de yok.

Kuşkusuz kendi örgütü içinde ve yandaşlarına karşı bu tür sabote girişimlerini boşa çıkarma sorumluluğu bizzat Öcalan’ın kendisine aittir. 

Devletin ve hükümetin bu konuda Öcalan’ın manevra alanını genişletecek adımlar atması doğru ve yerinde olacaktır.

Sözünü ettiğimiz çırpınışlara ve süreci sabote etme girişimlerine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün Diyarbakır’da verdiği kardeşlik mesajlarının, Bahçeli’nin aynı gün sosyal medya hesabından “Barışın kaybedeni olmaz” başlığıyla yaptığı paylaşımdaki mesajın ve de Sırrı Süreyya Önder’in “Barış için bir kucaklaşma” yeter sözlerindeki silahların susturulması çağrısının hayata geçmesi ve Türkiye’nin 40 yılı aşkın süredir devam eden terör meselesini tarihe gömmeye çok yakın olduğunu görülüyor.

Geçmiş deneyimlerden ders çıkararak sürecin hızlı ve doğru şekilde yürütülmesi halinde bunun başarılması mümkün.

Terörsüz bir Türkiye özleminde olan herkesin bu sürece destek vermesi tarihi sorumluluk diye düşünüyorum.