LEVLAKE
O bugün doğdu! Sevgililer sevgilisi, aşıklar aşıkı, Allah'ın 'levlake levlak lema halaktul eflak..' (= sen olmasaydın.. alemleri yaratmazdım..) hitabıyla karşıladığı Hz. Muhammed. Ondan söz ediyorum, onun doğum günü bugün... 1453 yıl önce 20 Nisan günü Mekke'de dünyaya geldi o güneş..
Babasını hiç görmedi, o doğmadan ölmüştü.. Dört yıl süt annenin bakımına verildi. Daha sonra birlikte olabildiği annesiyle de sadece iki yıl yaşadı, sonra onu da kaybetti.
Mekke’nin saygın Kureyş
kabilesinin kısıtlı imkanlara sahip Haşimoğulları sülalesine mensuptu.
Her Mekkeli çocuk gibi şehre
hac ya da ticaret için gelenlere su, yiyecek temini, rehberlik etmekle
uğraştı.. Delikanlılığında amcası Ebu Talib’e ticaret kervanları işinde yardım
etti..
Sağlıklı, güçlü kuvvetli,
çabuk kavrayışlı, güzel görünümlü, sevilen itimat edilen bir gençti..
Bu vasıflarıyla Hz.
Hadice’nin önce kervan emini sonra eşi oldu. Evlendiklerinde Hz. Muhammed 25,
Hz. Hadice 40 yaşındaydı.
40 yaşında risalet verildi,
23 yıl sürdü tebliğ görevi. 10 senesi Mekke’de 20 senesi Medine’de geçti..
‘Son hac ziyaretinin ardından
8 Mart 632 cuma günü Arafat Vadisi’nde Kasva adlı devesinin üzerinde yüz bine
yakın Müslüman’a son defa hitap etti.. Son öğütleriydi söyledikleri.. Herkesin
dediklerinden haberdar olması için kalabalığın içine belli aralıklarla
‘münadi’ler yani ondan işittiklerini bağırarak arkadakilere nakleden kişiler yerleştirilmişti..
“Ey inananlar, sözümü iyi
dinleyin. Vallahi bilmiyorum, belki de bu seneden sonra burada sizinle bir daha
buluşamayabilirim.” diyerek konuşmaya başladı. Arada ağlayanlar vardı onu bir
daha göremeyeceğini düşünüp..
Medine’ye döndükten bir süre
sonra hastalandı..
Ve..
Bir sabah bir çocuk geldi
yanına.. Sabah namazı saatiydi, mescid tenhaydı. Tanıdı onu..
Namaz vakitlerini hiç
kaçırmayan, gözünü peygambere dikip başka şeyle ilgilenmeyen Sevban adlı bir
gençti.. Yanına çağırdı, geldi.. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu..
Ne oldu sana, hasta mısın
diye sordu Hz. Muhammed. Hayır iyiyim, dedi çocuk..
‘Öyleyse ne bu halin..’
‘Arafat’ta insanlara bir daha
sizi göremeyebilirim demişsin..’
‘Evet dedim.. ‘
‘Ölecek misin?.’
‘Kur’an’ın son ayetini tebliğ
ettiğimi biliyorsun değil mi?.’
‘Evet.. Maide..’
‘Ne diyor orada.. Bugün
dininizi kemale erdirdim ve sizin üzerinizdeki nimetimi
tamamladım. Size din olarak
İslâm’ı seçtim.. Öyle demiyor mu?
‘Diyor.. Yani ölecek
misin?..’
‘Orasını Allah bilir.. Buna
mı ağladın..’
‘Evet resulullah.. Seni yeni
tanıdım… Ölürsen, seni bir daha göremezsem ne yaparım diye ağladım..’
‘Ölsem de Cennet’te görürsün
belki..’
‘Olmaz; çocuğum diye öyle
diyorsun.. Ben alt katlarda kıyıda köşede olurum sen kim bilir nerede,
Cennet’in hangi katında kimlerle, olursun.. Nasıl görürüm ki seni..’
‘Meraklanma görürsün.. Kişi
her yerde sevdiğiyle beraberdir!…’
Allah hepimizi ayrılığın
olmadığı yerde sevdiğimizle buluştursun.. Amin..