Engelleri değil, fırsatları konuşalım
Her yıl 10-16 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Engelliler Haftası, bize toplum olarak bir kez daha önemli bir sorumluluğu hatırlatıyor: Engelli bireylerin hayatını kolaylaştırmak yalnızca bir iyilik değil, bir zorunluluktur. Çünkü gerçek eşitlik, sadece yasa metinlerinde değil, günlük hayatın her anında hissedilmelidir.
Türkiye’de milyonlarca engelli vatandaşımız, eğitimden istihdama, ulaşımdan kültür-sanata kadar pek çok alanda çeşitli engellerle karşılaşıyor. Bu engellerin birçoğu fiziksel değil; toplumsal önyargılar, yetersiz düzenlemeler ve ilgisizlikten kaynaklanıyor. Oysa çağdaş toplumlar, engelli bireyleri “yardım edilmesi gereken kişiler” olarak değil, eşit yurttaşlar olarak görmeyi başarabilmiş toplumlardır.
Engellilik bir eksiklik değil, farklılıktır. Bu farklılığa saygı duymak, bireylerin potansiyellerini gerçekleştirebilmesi için uygun ortamı sağlamak hepimizin görevidir. Bu nedenle sadece bireylerin değil, kamu kurumlarının, belediyelerin ve özel sektörün bu konuda sorumluluk üstlenmesi gerekiyor.
İşte tam bu noktada umut veren örnekler de yok değil. Sosyal sorumluluğu, reklamdan ibaret görmeyip, somut, elle tutulur çözümler sunan projeler değerli. Türk Telekom’un Engelliler Haftası kapsamında yürüttüğü “Erişilebilir Tiyatro” projesi ve “Kitaplara Ses Ver” atölyesi, bunun güzel örneklerinden biri. Kültür ve sanatı herkes için ulaşılabilir kılma çabası, sessizce ama etkili bir fark yaratıyor.
Belki de en büyük engel, görmezden gelmek. Gelin bu haftayı bir başlangıç kabul edelim. Engelleri değil, fırsatları konuşalım. Ve bu fırsatları herkes için eşit kılalım.
