Enflasyon devleri de etkiler!
Nisan ayında kurulan şirketlerin sayısı bir önceki aya göre yüzde 9,4 azaldı; yani 8 binin biraz altında yeni işletme kuruldu. Ancak dikkat çeken asıl şey kapanan şirketlerin hızla artmasıydı; geçen aya göre tam yüzde 33,5 yükselerek 2 bin 580'e çıktı.
Geçen yılın aynı dönemine bakınca tablo daha da ağırlaşıyor. Kurulan şirket sayısı yüzde 18,5 düşerken, kapananların sayısı neredeyse yüzde 40 arttı. Bu veriler sadece rakam değil, ekonominin nabzı aslında; girişimcilerin cesaretinin kırıldığı, sürdürülebilirliğin giderek zorlaştığı günlerden geçtiğimizi gösteriyor. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerde bile yeni şirketler azalırken, sektörler iflas ve konkordato haberleriyle sarsılıyor. Mayıs ayına gelindiğinde ise Ankara’dan gelen market zinciri Başkent Gross’un konkordato talebi ve Bursa’nın 67 yıllık dev şirketi Karataş Şirketler Grubu’nun yaşadığı mali sıkıntılar, bu zorluğun sadece küçük işletmelerin değil, köklü firmaların da sorunu olduğunu gözler önüne seriyor.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Toygar Narbay, yaşananların sebeplerini net ifade ediyor: Faiz politikalarının enflasyonu düşürmek yerine, tam tersi kalıcı hale getirdiğini ve bunun firmaların özkaynaklarını hızla eritmesine neden olduğunu söylüyor. Narbay, “Bu koşullar devam ederse, yıl sonuna kadar çok sayıda şirket konkordato ve iflasla karşı karşıya kalacak” diyerek uyarıyor. Sektörün kendi başına bu krizden çıkması mümkün değil; artık devletin acil destek paketleriyle devreye girmesi zorunlu hale geldi.
İçeride yaşanan bu zorluklar bir yana, dış dünyadaki dalgalanmalar da Türkiye’nin ekonomisini zorlamaya devam ediyor. ABD Merkez Bankası’nın sıkı para politikaları, küresel risk iştahını daraltırken gelişmekte olan piyasalardan sermaye çıkışlarını hızlandırıyor. Bu da TL’nin değer kaybını tetikleyip, enflasyonun ateşini körüklüyor. Dünyanın başka bir köşesinde atılan adımlar, bizim piyasalarımızda fiyatların uçmasına, firmaların zorlanmasına neden oluyor. İşte tam bu noktada Türkiye’nin ekonomik dayanıklılığını artırması, reel sektörün üzerindeki yükü hafifletecek, yatırım ve üretim ortamını yeniden cazip kılacak reformları hayata geçirmesi gerekiyor.
Eğer bu adımlar atılmazsa, artan iflaslar ve kapanan şirketler sadece rakam olarak kalmayacak; Türkiye’nin üretim kapasitesi, istihdamı ve büyüme hedefleri ciddi yara alacak. Devlet desteği artık tercih değil zorunluluk haline geldi. Küresel piyasalardaki belirsizliğe rağmen, iç dengeleri sağlam tutmak, yatırımcı ve girişimci güvenini yeniden tesis etmek tek çıkış yolu. Önümüzdeki dönemde ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme için güçlü kararlar alınmazsa, işletmelerin kapanış hızındaki artış kaçınılmaz şekilde devam edecek ve kriz daha derinleşecek.
Türkiye’nin bu hikayesi henüz bitmedi; ancak sahnede değişim şart. Enflasyonun pençesinden kurtulup, ekonominin yeniden umutla nefes alması için cesur adımlar atılması gerekiyor. Aksi halde, girişimcilerimizin hayalleri, çalışanların alın teri, sadece sayılar arasında kaybolacak.